Aynı türden değerlendirmelere Alman Başbakan Yardımcısı Von Papen de katılmış ve tarihte kendini korumak zorunda kalan halklar içinde hiçbirisinin Türk halkının gösterdiği özellikleri ve özveriyi gösteremediğine işaret etmiştir. Papen, bu yeniden varoluşta Mustafa Kemal Paşa’nın enerjisine duyduğu hayranlığı dile getirmiştir. Papen’in, zafer sonrası ikinci aşama diye tanımladığı süreci ise; “Yıllardan beri halkın karakterine ters etki yapan Türk olmayan her şeyden ayrılmak” olarak tanımlamıştır.
Yine Almanya benzer bir şekilde 16 Ocak 1937 tarihli “Baster Zeitung” gazetesinde çıkan haberde “İsyancılıktan Gaziliğe” başlığı altında bir zamanlar Türkiyesi’ndeki işgaller ve Kurtuluş Mücadelesi’nden bahisle yeni Türkiye’nin modernleşme çabalarına değinilerek “Türkiye, galip gelen devletlerin, Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan ülkeler üzerindeki etkisini ortadan kaldıran ilk ülke oluyor” diyerek Türk başarısına ayrıca bir vurgu yapılıyordu. Öte yandan Türk modernleşmesinin farklı alanlarda başarı ile yürütülmesi yanında özellikle yeniden inşa edilen Ankara’dan övgü ile bahsediliyordu.
Doğulu ve Batılı herkesin ittifak ettiği konulardan birisi de şüphesiz askerî alanda elde edilen başarının devamı olan hatta ondan çok daha zor olan diğer alanlarda yeniden yapılanma köklü ve radikal değişim idi. Mustafa Kemal Paşa’nın gerçekleştirdiği inkılaplar ile ilgili olarak İngiltere’nin bakışına birkaç noktadan örnek verebiliriz. Ünlü İngiliz tarihçisi Toynbee “Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Türkiye Doğu ve Batı medeniyeti ayırımında Batı medeniyetini seçmişti. Türkler Doğu ve Batı medeniyetlerinin kendilerine has bir karışımını üreteceklerdi.” diyordu.
İnkılaplardan biri olan halifeliğin kaldırılması ile ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa’nın kararlılığının altı çizilmiştir. Nitekim Mustafa Kemal Paşa halkının nabzını tutmada büyük bir ustalığa sahipti. Değişim geçmişte uygulanan yöntemlerden çok daha farklı yöntemlerle uygulanıyordu diyen “Manchester Guardian”, yenilik için uygun zaman, bir önceki değişimin benimsenmesi, değişimin anlatılıp temas ve ikna ile halledilmesini örnek veriyordu.
“Türk Batılılaşmasının ihtiyatlı bir Batılılaşma ve kendi öz karakterini muhafaza eden bir yönü vardı” diyen “Times” gazetesi, burada ölçünün modernleşmek olduğunu, maddi gelişimin esas alındığını ve akıl ve bilim dışında kalan başka bir inanca yer vermemek üzerine kurgulandığını yazıyordu. Nitekim “Times”a göre bu anlayışla yaşanan devrim Rusya hariç başka bir ülkede bu kadar güçlü ve bağlı olmamıştı. Özellikle laiklik ile ilgili inkılaplarda sadece Batılı yazarların değil örneğin Hintli yazarların da görüşü, laiklik ile uygulamaların zannedildiği gibi dine karşı bir tavır olmayıp tam tersine dini korumaya yönelik olduğu ve bütün bu değişimin modernleşmenin bir parçası olarak değerlendirildiği ve kendilerinin de örnek alabileceği değişimlerin olduğu yönündedir.