Dünyanın baş belası: Plastik ve atıkları

Dünyanın baş belası:  Plastik ve atıkları

Cumhuriyetle yaşıt Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun 1965’ten itibaren, öldüğü 2003 yılına kadar başkanlığını yapmış olan çevreci, tarihçi avukat Çelik Gülersoy, “Plastik dünyanın yok olmadan önceki son felaketi” demişti. Onun ölümünden sonra geçen 21 yılda bu felaket her geçen gün yükselişte.

Yaşadığımız doğal çevre bugün birçok koldan kirletiliyor. Evsel, kimyasal, endüstriyel katı, sıvı ve gaz halindeki atıklar tüm yaşam alanlarını ve bu alanların yakın ve uzak çevresini kaplamış bulunmaktadır. Özellikle milyonların yaşadığı metropollerin, büyük şehirlerin içleri ve yakın ve uzak çevreleri karası, denizi/gölü/suyu, havasıyla birlikte sözünü ettiğimiz kirliliklerin her çeşidine maruz kalmış durumdadır. Bütün çevre kirletici maddelerin, nesnelerin içinde en baskın kirletici ise plastik madde atıklarıdır. Naylon poşetlerden tutun da kap kaçak, tabak çanağa doğanın kendisiyle başa çıkamayacağı binlerce çeşit plastik madde karaları, denizleri işgal etmiş bulunuyor. Çelik Gülersoy bu sözüyle günümüz insanının karşı karşıya olduğu en büyük tehlikeye işaret etmiştir.

Açık seçik bir gerçektir ki plastik, yaşadığımız dünyanın en büyük belasıdır. İnsanoğlu bu bela ile savaşı kaybederse gerçekten kıyamet çapında bir felakete uğramış olacaktır. Söz konusu bu felaket sadece insanların değil, karada, denizde, havada yaşayan tüm canlıların da felaketi olacaktır. İnsanoğlu bencilliğiyle, aymazlığıyla yalnızca kendi felaketine değil, bu kirlilikte hiçbir rolü/günahı olmayan kendi dışında binlerce, yüz binlerce çeşit canlının da felaketine sebep olacaktır.

Başta naylon poşetler olmak üzere tüm plastik maddeler önce karaları kirletiyor, sonra yağmur ve sel sularıyla sürüklenerek gölleri ve denizleri kirletiyor. Bunun dışında denizlere doğrudan plastik madde atıkları boşaltılıyor. Denizler/okyanuslar bugün geri dönülemez şekilde plastik atıklarıyla kirlenmiş ve oksijensiz kalmış haldedir. Başta balıklar olmak üzere birçok deniz canlısı kirlenen denizlerde yaşam savaşı veriyor. Ek olarak plastik atıklar hem karada hem de denizde zaman içinde aşınıp yıpranarak mikro plastiklere dönüşüyor. Bunları yiyen balıklar ve diğer deniz canlıları zehirleniyor. Dolayısıyla mikro plastiklerle zehirlenen balıkları yiyen insanlar da zehirleniyor. Günümüzün en büyük sorunlarından biri budur. Ayrıca denizlere atılan şeffaf plastikleri denizanası sanarak yiyen kaplumbağalar ve onları yutan balıklar ölmektedir.

Türkiye plastik maddelerle ve onların atıklarıyla mücadelede çok geç kalmış bir ülkedir. Gelişmiş ülkelerde üretimi ve kullanımı çoktan yasaklanmış birçok plastik madde bizde hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan üretilmekte ve kullanılmaktadır. Ülkemizde yıllarca sınırsızca kullanılan plastik madde olan naylon poşetler birkaç yıl önce 25 kuruş karşılığında paralı hâle getirilince plastik poşet kullanımı kısa süre içinde %75 azalmıştı. Fakat geçen zamanda yüksek enflasyona rağmen poşet fiyatları 25 kuruş olarak sabit tutulunca kullanım gene poşetlerin bedava verildiği zamanlardaki seviyelere yaklaştı. Biz ne yazık ki güzel başlangıçları, güzel alışkanlıkları sürdüremeyen bir toplumuz.

İnsanların gerek plastik maddeler gerekse diğer evsel, tarımsal, kimyasal ve endüstriyel atıklarla çevrenin kirlenmesine karşı umursamazlığı bir kimsenin bindiği dalı kesmesinden hiç farkı yoktur. Dünyada çevre temizliğine önem veren ülkeler, diğer ülkeler de bu temizliğe önem verene kadar asla güven içinde olamazlar. Çünkü çevre kirliliği bileşik kaplar misali yayılımcı ve eşitleyicidir.

Alternatifi olmayan dünyamızın yok olmadan önceki son felaketi olan başta plastikler olmak üzere tüm kirleticilere karşı tüm insanlar, tüm toplumlar elbirliği ile mücadele vermedikçe dünyamızı kurtarma şansı yoktur.