Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Özkan Kayacan, "Tahminlere göre, dünyada 820 milyon insan, açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya. Bu gelişmeler ışığında sürdürülebilirlik ve gıdaya erişim, tekrardan ve sürekli ele alınması gereken hususlar olarak öne çıkmakta." dedi.
Kayacan, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği'nin (SKD Türkiye) Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve Global Compact iş birliğiyle gerçekleştirdiği "Sürdürülebilir Tarım İlkeleri" toplantısında yaptığı konuşmada, gıda ve tarımın insanlığın beslenmesinde, sanayi sektörüne ham madde sağlanmasında, kırsal yaşam koşullarının çeşitlendirilmesinde, istihdam artışı ve dış ticarette döviz kazanımında stratejik bir sektör olduğunu vurguladı.
Nüfus artışı, iklim değişikliği, kısıtlı doğal kaynakların kontrolsüz kullanımının sektörün geleceği üzerinde önemli risk yarattığına dikkati çeken Kayacan, şunları kaydetti:
"Dünya nüfusu 7,6 milyara, ülkemiz nüfusu ise 80 milyonlara ulaştı. Dünya nüfusunun 2030 yılında 8,6 milyara, 2050 yılında 9,8 milyara, ülkemiz nüfusunun ise aynı yıllarda 89 ile 96 milyona ulaşması beklenmekte. Nüfus artışının çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacağı, kırsal nüfusun düşeceği, artan kentsel nüfusun gelir artışı ve satın alma gücünün, geleneksek gıda talebini değiştireceği, bunun küresel tarım ve gıda üretim kapasitesinde ve alışkanlıklarında önemli değişiklikler yaratacağı kaçınılmaz sonuç... Bu gelişmelerin yanında gıdaya erişimin önemli bir sorun olduğu, önümüzdeki dönemde de acil ve elzem bir politika alanı olarak kalmaya devam edeceği öngörülmekte. Tahminlere göre, dünyada 820 milyon insan, açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya. Bu gelişmeler ışığında sürdürülebilirlik ve gıdaya erişim tekrardan ve sürekli ele alınması gereken hususlar olarak öne çıkmakta."
"BAHANE GÖSTERMEDEN ÇALIŞMALARI YAPMAK GEREKİYOR"
Özkan Kayacan, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin önemli oranda gıda ve tarım sektörlerini ilgilendirdiğini, bu kapsamda açlık ve yoksulluğun sonlandırılması, su kaynaklarının korunması, toprağın ve ormanların korunması, üretim ve tüketimin sürdürülebilirliğinin sağlanması, iklim değişikliğine karşı aksiyon alınması ve temiz enerji kaynaklarının kullanılması gibi önemli hedefler belirlendiğini anlattı.
Bakanlık olarak tarımın her alanında sürdürülebilirliğini temel aldıklarını belirten Kayacan, şöyle devam etti:
"Sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları dikkate alınarak doğal kaynakların etkin yönetimi, tarımsal arzın devamlılığını amaçlıyoruz. Bunun için ülkemizde yeterli ve kaliteli gıda ve hayvan yeminin uygun maliyetlerle üretimi başta olmak üzere tarımsal üretime dayalı ve tüm sektörlere erişilebilir ve sürdürülebilir ürün arz edilmesi, çiftçilerin de doğal kaynaklarının korunmasını geliştirecek sistem ve uygulamaların geliştirilmesi yönünde faaliyetlerimiz devam etmekte. Bahane göstermeden bu çalışmaları yapmak gerekiyor. Bakanlık olarak, gelecek 5 yıllık dönemde hazırlamış olduğumuz stratejik planda birinci amacımız, erişilebilir ve sürdürülebilir tarımsal ürün arzını sağlamak, ulusal ve uluslararası alanda rekabet gücü yüksek tarım sektörü oluşturmak ana hedefimiz."
"DÜNYA ELDEN GİDİYOR DİYE HAYIFLANMA SÜREÇLERİNİ GERİDE BIRAKMALIYIZ"
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de "sürdürülebilirlik" kavramına bugün pek çok alanda rastlandığını ifade ederek, "Yarını iyileştirmenin tek yolu, bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir." dedi.
Bilecik, Birleşmiş Milletler'in tahminine göre, şu anda dünya üzerinde 7,6 milyar kişinin yaşadığını ve bu rakamın anbean arttığını belirterek, şunları kaydetti:
"Nüfus hızla artarken, yaşam kalitemiz de geçmiş yıllara göre gelişme gösteriyor. Önceki nesillere kıyasla çok daha sağlıklı, daha uzun ömürlü, daha eğitimliyiz. Teknoloji, sağlık, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında büyük yollar katettik. Fakat ne yazık ki, tüm bu memnuniyet verici gelişmelere rağmen küresel eşitsizlik tarihteki en yüksek seviyede. Her 8 kişiden biri sefalet içinde yaşıyor. 5 kişiden ikisi yeterli sağlık hizmetine erişemiyor. Anne-çocuk ölüm oranları hala çok yüksek. Milyonlarca çocuk halen eğitimden yoksun. Okyanuslarda yaşamın devam etmesi ve gezegenimizin bio-çeşitliliği büyük risk altında. Ancak her şeye rağmen ben olumlu taraftayım. 'Dünya elden gidiyor' diye hayıflanma süreçlerini geride bırakmalı, gidişatın değişebilmesi için üzerimize düşeni fazlasıyla yapmalıyız."
Bilecik, tüm bu sorunları gündemine alan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin, küresel çapta fayda sağlayan bir model üzerine odaklandığını, küresel sorunların çözümü için ulusal ve uluslararası iş birliklerini ön plana çıkardığını söyledi.
Bugün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sürdürülebilirlik konusunda bir hareket ve dönüşüm sürecinin yaşandığını ifade eden Bilecik, ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri ile yaşanabilir bir yeryüzü meselesini gündemde tutmak ve yapılacaklar için herkesin kollarını fazlasıyla sıvadığını kaydetti.
"DÜNYADAKİ GELİŞMELER, TARIM SEKTÖRÜNE YENİ BİR BAKIŞ AÇISINI GEREKTİRİYOR"
Erol Bilecik, dünyadaki gelişmelerin tarım sektörüne yeni bir bakış açısı gerektirdiğini belirterek, gelişmiş ve gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye ekonomisi içinde de tarım sektörünün payının doğal olarak azaldığını söyledi.
Türkiye'de tarım sektöründe iklim değişikliği, parçalanmış arazi yapısı, verim düşüklüğü, yaşlanan tarım nüfusu gibi birçok yapısal sorunla karşı karşıya bulunulduğunu dile getiren Bilecik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Buna rağmen tarım halen çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından stratejik konumda. Sektörde piyasanın etkin işleyişinin sağlanmasından katma değeri yüksek üretime, çok çeşitli alanlarda iyileştirmelere ihtiyaç duyuyoruz. Tüm bu iyileştirmeler, karasal yaşam sorunlarına ve açlığa son verilmesinde, sorumlu tüketim ve üretimden temiz su ve sıhhi koşullara kadar birçok sürdürülebilir kalkınma hedefinin gerçekleştirilmesinde rol oynayacak.
Gıda ve tarım sektörü, gerek yatay gerek dikey, çok boyutlu yapısı nedeniyle zorlu bir sektör. Ancak iş dünyası olarak bize düşen bahane değil, çare aramaktır. Çözüm için farklı unsurlara yönelik çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. İş dünyasının çalışmalarına bakanlığımız tarafından gösterilen ilginin her zaman motivasyonumuzu çok artıran önemli bir itici güç olduğunu belirtmek isterim."
Bilecik, sürdürülebilirlik atağını sürdürmeleri gerektiğini belirterek, "Bunun için de sadece ekonomide değil, aynı zamanda demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özgürlükler alanlarında gelişmeyi sürdürmeliyiz." dedi.
"SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMA GEÇİŞ ŞART"
SKD Türkiye Başkan Yardımcısı Duygu Yılmaz ise gelinen noktada, iklim olaylarından dolayı hasat kayıpları ve iklim kuşaklarının değişmesine paralel ürün verimliliklerinde her geçen gün daha fazla düşüş yaşandığını kaydetti.
Birleşmiş Milletler'in güncel raporunda, bir an önce harekete geçilmemesi halinde küresel ısınma etkilerinin daha hızlı ve daha yoğun yaşanacağı uyarısında bulunulduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Tüm bu gelişmeler bize gösteriyor ki, geleceğin nüfusunu beslemek için gerekli gıdanın sağlanması, gıda-tarım- hayvancılık sisteminin bütün olarak ele alınmasıyla mümkündür. O yüzden sürdürülebilir tarıma geçiş şart. " ifadelerini kullandı.
Toplantıda, "Sürdürülebilir Tarım İlkeleri: İyi Uygulamalar" raporunun tanıtımı da yapıldı.