Dündar da sarayda olmalıydı
Tolga Tanış'ınki de iş yani… Anlı şanlı 007'imsilerin efendisi, Türkiye'nin tek resmi çift kimlikli yazarı dururken sana mı kaldı "kumpas"ın arkasında ABD var mıydı, yok muydu diye didiklemek!..
***
Hürriyet Washington Temsilcisi Tanış'ın "Amerikan makamlarının" cevap vermesi gereken sorularına cevap onlardan önce Fehmi Koru'dan geldi;
Hem de öyle eften püften değil, daha geçenlerde eski büyükelçileri bile, "1. Silivri Savaşı"nda Özel Yetkili Mahkemelerin delil kabul ettiği "üretilmiş dijital belgeler"in sahteliğini itiraf etmişken, Amerikalılar savunamazdı Taha Kıvanç kod adlı Koru kadar kendilerini!
Koru'nun "senaryosu"na göre;
- "Ergenekon ve Balyoz yargılamaları, ABD'nin tezkerenin sorumlularını cezalandırması" değildi.
- Ergenekon davası, ABD'nin vaktiyle CIA tarafından NATO gereği Türkiye'de de devletin derinliklerinde oluşturulmuş yerleşik yapılanmanın tasfiyesini kabul ettiği için açıldı.
- ABD'yi bu tasfiyeye 2007'de Başbakan olarak ABD'ye yaptığı ziyarette, Beyaz Saray'da George W. Bush ile görüşmesinde Tayyip Erdoğan ikna etti.
- Bütün NATO ülkelerinden temizlenmiş "Gladio" böylece Türkiye'de de temizlenecekti, ancaaaaaak iş "1 Mart tezkeresinin kabulü durumunda devreye girecek bir operasyonla ilgili Balyoz Planı"na gelince ABD geri çekildi.
- "Ergenekon" torbasının içerisine belli bir çıkar grubuna husumet beslemiş herkesin tıkılması" ABD'nin yargı sürecine tavrını iyice değiştirdi; hatta ABD aynı nedenle bu "çıkar grubuna" desteğini de çekti.
***
Koru'nun "çıkar grubu" diye yaftaladığı grubun, -en yakın müttefikinin hukukunda "terör örgütü liderliği" ile suçlanan- başı halihazırda ABD'nin kanatları altında yaşamaya devam ettiğine göre ne desteğini çekmesi diye sormak da mümkün…
"He he öyledir; ABD de dünyanın temel hak ve hürriyetler konusunda en duyarlı, en tavizsiz ülkesi ya kesin yargı sürecinin adil yürümeyişidir saf değiştirmesinin sebebi; Saddam'ın idam edildiği tiyatro mahkemeyi o kurmadı çünkü!.." diye acı acı gülmek de…
Ama güncel olsun başka bir çelişkiye çekelim dikkatleri;
Yahu madem Erdoğan'ın istediği "Amerikan Gladiosu"nun devletten tasfiyesiydi, madem -çok ütopik ama- ABD de "kendi uzantılarının, ajanlarının, kuklalarının, elemanlarının tasfiye edilmesi suretiyle Türk devletinin idaresinin bağlantısız Türklere bırakılmasına" razı gelmişti;
Can Dündar'ın ne işi var Silivri'de peki?
Mevzu sahiden de bu olsa Dündar hücrede mi olurdu bugün yoksa "saray"da Cumhurbaşkanlığı ödülü alanların arasında mı?
Öyle ya; sonradan Koru'nun da sahiplendiği hatta yolbaşçılık ettiği bu senaryonun Türkiye ayağındaki yazarı Celal Kazdağlı ile birlikte Dündar değil miydi?
Tam da Koru'nun iddiasına göre "Erdoğan'ın istediği", " NATO ülkelerinde, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerikalılar tarafından kurulan devlet içindeki gizli yapı"yı ilk o hedef göstermemiş miydi?
Hatta sonradan mızrak çuvala sığmaz hale gelince de "Benim Ergenekonum bu değildi" diye isyan etmemiş miydi;
Çünkü malum kendisi bu tasfiyenin çerçevesini "devlet içindeki illegal yapı tarafından faili meçhul cinayetlerde tetikçi olarak kullanılan ülkücüler" olarak çizmiş; Kemal Kerinçsiz'ler, Muzaffer Tekin'ler, Veli Küçük'ler, Oktay Yıldırım'lar, Sevgi Erenol'lar hatta Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Tuncer Kılınç'lar "adaletsiz" biçimde zulme mahkum edilirken gıkını çıkarmamıştı…
Bu bir "oh olsun" yazısı değildir, adalet geçmiş adaletsizliklerinin, -o adaletsizliklerinin parçası olanlara karşı bile olsa-tekrarıyla tesis edilemez… O bakımdan bu yazı sadece, Türk basınının 007'imsisinin "aslında ABD de hiç istemezdi böyle olmasını" konulu kurgusunun temelden çökmeye mahkum olduğuna dair tarihe düşülmüş minik bir nottur;
Çünkü tam da ABD'nin istediği şey oldu…