"Dün" var ve bedeli de olacak elbet
Dünkü, bir "İsimsizler"dir, bir "Söz"dür, bir "Savaşçı"dır, bir "Sakarya-Fırat"tır; tam da ekranlar aracılığıyla "yükselmemizi" sağlayan bu tür yapımların "savulun geliyoruz" tonundaki manşetlerine aldanmayın... Tam aksi, "ılıman" bir iklim vardı iç sayfalara gizlenen köşelerin satır aralarında...
Referandum, oldu, bitti, "Yarabbi şükür" moduna almıştı bile iktidar kalemşorları kendilerini.
Barzani, kimseleri dinlemeyip referandumu yaptığına göre, artık "ortada yeni bir durum var"dı...
Türkiye'nin de bu "yeni duruma uygun yeni politikalar oluşturması lazım"dı...
Daha bu minvalli yazıları okumayı tamamlamamıştım ki, Başbakan ortaya garip bir laf attı:
"Bugün, artık dün yok!"
Dünsüz, köksüz, temelsiz, nedensiz e haliyle de ülküsüz, hedefsiz, günü birlik devlet politikası mı olur?
Dün dediğinin arkasında olmaz mı "devlet"; çizdiği sınırın, koyduğu çizginin, iddiasının, davasının takipçisi olmaz mı?
"Barzani'yle gurur duyduğunuzu" ilan ettiğiniz o AKP kongresi unutulsun diye mi böyle söylediniz...
16 Nisan'da, Türkiye'nin "yeni rejimi"nin Barzani'yle ittifak halinde inşa edildiği unutulsun diye mi böyle söylediniz...
Ankara'da, İstanbul'da dalgalandırdığınız paçavralar ve bir gasp alanını "devletleştirenlerin" bugünkü iktidar sahipleri olduğu daha da mevzu edilmesin diye mi böyle söylediniz; orasını ben bilemem.
Bildiğim "dün" var.
"Dün" hiç yaşanmamış gibi kabullenmeyeceğiz bugün dayatılan yeni hali.
Ve o "dün"de mübalağasız oluk oluk akan Türkmen kanı var, el kadar Türkmen kızlarının uğradığı tecavüzler ve "onur intiharları" var; Tuzhurmatu var, Telafer var, Musul var, Altunköprü var, Kerkük var; soykırıma varan bir etnik temizlik faaliyeti var.
Katil peşmergeyi himaye edenler var...
Bugünü bilmem ama yarın birileri bir bedel ödeyecekse, kimsenin şüphesi olmasın ki, "dünün kapanmamış hesapları" da olacak içinde!
Bakkal defteri değil milletlerin tarihi; "sildim" demekle silinmez öyle!
***
Kelle paça içmeye gitmeyeceğiz herhalde
Biri ülkenin Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakanı...
Aynı gün, birkaç saat arayla konuştular...
Başbakan, birkaç haber kanalının ortak yayınında "savaş nedeni diye endişeye gerek yok; savaşa filan girdiğimiz yok, rahat olun" dedi.
Ondan sonra konuşan Cumhurbaşkanı ise, Ombudsmanlık toplantısında, kürsüden Mesud Barzani'ye "bir gece ansızın gelebiliriz" diye seslendi?
Başbakan'ın dediği gibiyse, Türkiye'nin bölünmesini de kapsayan planı imha etmeye, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamaya, Türkmenlere vatanlarını iade etmeye değilse niye gideceğiz "bir gece ansızın" Irak'ın kuzeyine; kelle paça içmeye değil herhalde!
Cumhurbaşkanı'nın dediği gibiyse, Başbakan niye gevşetmeye kalkıştı vidaları?
Kime inanalım?
***
"ADAMSINIZ"
Ne kadar "iyi yürekli" olduğunu anlatan insanlardan çok daha "iyi yürekli" duruyorlardı.
Nasıl da "hassas", "duyarlı" olduğunu anlatanlardan çok daha "hassas", çok daha "duyarlı".
Ne kadar "fedakar", ne kadar "cefakar" olduğunu dilinden düşürmeyenlerden çok daha "fedakar"lardı, "cefakar" da; anladık.
Ve "insaniyet" namına nutuklar atanlardan çok daha "insan"dılar, "insanca" davrandılar...
İşte bu yüzden söylemden kıymetli eylem...
Bu yüzden "bir lafa, bir de o lafı edene bakmak" bir zaruret samimiyet testlerinde...
"En yüksek" makamlarda, çıkabilmek için her şeyi feda ettikleri "zirve"lerinde insanlığı yerin dibine batıranların baskın geldiği bir toplumda, otobüsün koltukları kirlenmesin diye ayakta yolculuk yapmayı tercih ederek yerin dibinden "insanlık" adına bir umut filizi yeşerten Zonguldaklı maden işçileri;
(Çok cinsiyetçi geldiği için sair zamanda kullanmam ama tam da o popüler ifadedeki gibi) Adamsınız!
Var olun!
***
Kime şikayet edelim!
Eyy Emniyet Genel Müdürlüğü,
Genel Müdürlük bahçesinde 10 gündür devam eden beton kırma, kazı -sanırım inşaat hazırlığı- çalışmasına, civar ahalisi olarak geçtiğimiz hafta sonuna kadar tahammül ettik. Hafta içi olduğu gibi cumartesi de tam gün aşırı dozda gürültüye "hadi, neyse, tamam, bitecek herhalde" dedik.
Amaaaa...
Pazar günü sabahın sekizinde iş makinesi çalıştırmak nedir?
Bunu başka bir kişi/kurum yapsa size şikayet ederdik; sizi kime şikayet edeceğiz peki? Zabıta mı gelip durduracak hafta sonları 10.00'da başlatmanız gerekirken kurallara uyma gereği duymadan yürüttüğünüz faaliyeti?
Yaşlıyı, hastayı, bebeği, gece çalışıp gündüz uyuması gerekenleri, hepsini geçtim bina etrafında iki-üç okul var; benim aşırı gürültüden dolayı okuduğumu anlamakta, yazarken arka arkaya iki anlamlı cümle kurmakta zorlandığım şartlarda o çocuklar derslerini nasıl anlayacaklar ?
Bu işi, hiç değilse oransal olarak çok daha az insanı etkileyecek yaz aylarında yapmak varken, niye okulların açıldığı haftayı beklediniz acaba?