Dün neler öğrendik!?!
İstanbul'da yaşayan birçok kişi, belki benim gibi tam da Taksim'e doğru yola çıkmaya hazırlanırken aldı Taksim'de bomba patladığı haberini;
Bu açıdan bakınca, ölümü iliklerimize kadar; hemen burnumuzun dibinde hissettiğimiz "sıradan" günlerden biri gibiydi; "alıştıklarımızdan(!)" yani!
Saatler ilerledikçe, can-mal güvenliğimiz, huzur ve refahımızdan sorumlu yöneticilerimizden art arda gelen "ileri didaktik" açıklamalar sayesinde anladık; değilmiş meğer.
Yepyeni şeyler öğrendik dün; ufkumuz genişledi, ama biraz, nasıl desem; "garip"ti sanki!
Misal;
Hepiniz dünkü dehşetin bir "canlı bomba" saldırısı olduğunu biliyorsunuz, eyvallah da "gayriciddi" olduğunu biliyor muydunuz peki?
Hayır ölüm haberlerine, teyakkuzdaki hastanelerde hayata tutunmaya çalışan yaralıların haline, o bebek arabasına filan bakıp da "ciddi"ye almayın diye söylüyorum; ne dedi İstanbul Valiliği; Almanlar bu saldırının geldiğini haber ettiğinde:
"...ülkemizde bulunan bazı yabancı ülke temsilciliklerinin de "teyide muhtaç duyumlarına" dayalı olarak ve yetkili kurumlarla irtibata geçmeden tedbirler geliştirmeye çalıştığı ve kamuoyumuzu olumsuz etkileyebilecek tasarruflarda bulunduğu görülmektedir. Devletimiz, binlerce yıllık devlet tecrübesine dayalı olarak bütün kurumlarıyla her türlü olumsuzluğun üstesinden gelecek güç ve kararlılığa sahiptir. Halkımızın sadece yetkili mercilerin yapacağı resmi açıklamalara itibar etmesini, kaynağı ve amacı kuşkulu sansasyonel ve gayriciddi haber ve söylentileri dikkate almamaları kamuoyuna saygı ile duyur..."
Aman diyeyim, gayriciddi açıklamaları ciddiye alıp da tedbire filan yeltenmeyin; resmi açıklamalara itibar edin;
El Fatiha!
***
Tam bu bilgiyi hazmetmeye çalışırken, ikinci inanılmaz bilgiyi Sağlık Bakanı'mız verdi:
"Kaybedilen vatandaşlarımız yabancı da olsa insan kaybediyoruz..."
Yabancı ama o da insan!
***
Hiç kimse şaka kaldıracak durumda değil farkındayım ama şaka gibiydi dün yine televizyon kanallarının yayın akışları; bir kuple de onlardan sunayım:
Canlı yayın...
Pilatesçi abla söze şöyle başladı:
"Farkındaysanız bugün hiç mutlu değiliz. Ülkemizin içinde bulunduğu durum..."
İyi ki söyledi. Yoksa inanın, o 32 dişini meydanda bırakan ve gamzelerini yumuk yumuk eden o sırıtışına bakıp da zinhar anlamaz, anlayamazdım derin bir keder içinde kıvrandığını!
"O zaman" dedi;
- Madem enerjimiz düşük, yavaş pilates yapalım bugün!.. Burundan al: Hmmmmm... Ağızdan ver: Vhuuuuuu...
Arada kameraya göz kırpıp "günaydın pançik" diye bilmediğim bir dildeki konuşmalarını saymazsak, şöyle devam etti, İstiklal Caddesi'nde patlayan bombanın gölgesi düşmüş o yaslı yayın:
- İnanın şu an zor bir şey yapıyorum, hiç kolay değil... Burundan al: Hmmmm... Ağızdan ver: Vhuuuu...
- Zor... Ama sonuçta bu yayını yapmak zorundayız... Karın... Say... Yakmaya devam...
Yansan da ne gam!.. Ne diyeyim; demek ki böyle oluyor 21. yüzyılda "sağlıklı yaşam"la bozmuş toplumların yası da!..