Dün dündür...

DÜN:

"Biz burada terörle mücadele edeceğiz, beyler parlamentonun önüne teröristlere çadır kurduracaklar, baş teröristin posterleri oraya asılacak, böyle bir şey olamaz..."

"Türkiye artık bir sömürü ülkesi değildir..."

"Bizimle dalga mı geçiyorsunuz. Biz asaletimizle size dalga geçirtmeyeceğiz..."

"Dik duracağız, eğilmeyeceğiz..."

"Türkiye'yi siyasi, sosyal, diplomatik, tüm alanlarda diz çöktüremeyenler yeni bir oyunla karşımıza çıkıyor. Avrupa serbest dolaşım vermedi de dünya başımıza mı yıkıldı? Hala oyalıyorlar, fakat biz sabrediyoruz. Bu minderden biz değil siz kaçacaksınız. Eğer dürüstseniz yapın açıklamanızı, bitirelim bu işi. Bizim size bir ihtiyacımız yok..."

"Türkiye yine yoluna devam ediyor, hiç endişe etmeyin yoluna devam edecek. Yaşadığımız bu zor dönemde yanımızda olanları unutmayacağız gibi ayağımıza çelme takanları da unutmayacağız. Müttefik dediğimiz kimi devletlerin ülkemize karşı sergiledikleri bu iki yüzlü tutumdan çok rahatsızız. Yüz yüze geldiğimizde bize her türlü sözü her türlü teminatı verenlerin arkamızdan oynadıkları oyunların çirkinliği artık gizlenemez saklanamaz hale gelmiştir. Artık bu mızrak bu çuvala sığmıyor. Demokrasi dersi verenlerin yeri geldiğinde bu kavramlardan ne kadar çabuk vazgeçebildiğini görüyoruz..."

"Kimsin sen ya, kimsin sen?.."

BUGÜN:

Üç yıl aradan sonra AB Reform Eylem Grubu toplandı ve "siyasi reform sürecinin hızlandırılması" kararı aldı!

***

ABD'ye karşı sergilenen anti-emperyalist çıkışlardan, diklenmelerden, "bağımsızlık" vurgularından filan neden bir türlü ümitlenemediğimi anladınız mı?

***

Soru-yorum

Ülkemizin "egemenliğinin devri" anlaşmasına imza atmış bir liderin "ülkemizin egemenliğine yönelik tehdit, ihlal ve saldırılar karşısında yılmayacağı" sözüne kim inanır?

***

Yılın kamera şakası

Ya çok komik değil miydi;

Gazeteciliğin mayası, doğası "muhalefet" iken; sormayı, sorgulamayı, her şeye "eleştirel" bakabilmeyi gerektirirken, -Didem Arslan Yılmaz ve Ali İhsan Varol'u tenzih ederim- neredeyse bütün ödülleri "yandaş" olarak bilinen kişi ve kurumlara dağıttılar!

O kişi ve kurumlar da -yahu bizim bütün yaptığımız emme basma tulumba gibi kafa sallamak ayıp olmaz mı ki diye tereddüt etmeden- hiç utanmadan "gazetecilik" adına o ödülleri aldılar!

Düzenleyenlerin de, katılanların da, destekleyenlerin de, alkışlayanların da arasında sevdiğim insanlar var ama kusura bakmasınlar; dost acı söyler kavlinden saysınlar;

Neydi o öyle!

Tabiri caizse, engelli vatandaşlarımızı incitmeyecekse, amiyane deyişle, "körler ile sağırlar birbirini ağırlar" resmi geçidi!

Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği Ödülleri töreninden söz ediyorum;

Hani, bugüne kadar kimsenin izlediğine şahit olmadığım programlara "yılın bilmem nesi" ödülü verilen geceden...

Ama Allahları var adil davranmışlar, itinalı paylaştırmışlar; kimse açıkta kalmamış, her dernek yöneticisinin kurumuna bir ödül düşmüş mutlaka...

Bu trajikomik gece de ödülsüz kalmamalı bana kalırsa.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne teklifimdir:

Bu yıl yeni bir kategori oluşturup, "Yılın Kamera Şakası" ödülünü RTGD'ye versinler!

***

GÜNÜN TEPKİSİ

"Akit gazetesi 30 Ağustos'un yıldönümünde sadece Türk Telekom'un ilanını vermekle yetinmiş. Siz Mustafa Kemal'in değil, onun şahsında bağımsız Türkiye'nin düşmanısınız. Bugün 1920 olsa, siz İngiliz işgalini kutsamak için fetva yazarsınız."

İsmail Saymaz

***

Satılık

Her gün, her dakika Atatürk'e küfrediyorlar, Cumhuriyet'le kavga ediyorlar, askeri linç ediyorlar ama "üç kuruş" için Atatürk'ün komutasında, Türk Ordusu tarafından kazanılan ve Cumhuriyetin ilanına zemin hazırlayan "zafer"i kutlayan mesajlar yayınlıyorlar...

Allah kimseyi, inanmadığı, savunmadığı ve dahi düşmanı olduğu, nefret ettiği kişi, kurum, olay, kavram ve değerlerin "para karşılığında" reklamını yapmak durumunda bırakmasın;

"Satılık" olmak da zor zanaat arkadaş!

***

"Sanal" alem

Sosyal medyayı takip ederken, ne ekonomik bunalım, ne siyasi buhran, ne sosyal çürüme, ne güvenlik tehdidi... Ne bayram, ne seyran...

"Aslında" insanların bunların hiçbirini gerçekten de umursamadığını...

Umursuyormuş gibi yapanların, klişe tabirler "duyar kasanların" yegane dertlerin bu başlıklar üzerinden "birilerine laf çakmak" olduğunu...

"Tepki" sandığımız şeylerin çoğunun temelinin "şahsi hesaplaşma", kişisel ihtiras gibi güdüler olduğunu düşünüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları