DTP'yi kurtarmak, kurtulanı kurtarmak!
Son günlerde olanlara bakın; Hükümetin başı RTE daha evvel “Sınır ötesi operasyonu yapmakta kararlıyız” demişken, dün “Şu anda Silahlı Kuvvetlerimiz kendi ülkemizin sınırları içinde, tüm hassasiyetleriyle operasyonlarını sürdürüyor... Sınır ötesinde herhangi bir operasyon söz konusu değildir... Bu operasyonlarda tavrımız her şeyden önce burada silahların bırakılmasına yöneliktir” dedi. Fakat buna karşılık, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ “Operasyonu uygulamak sürecindeyiz” diyor.
Bush’tan ne aldı?
Başbakan Washington’da Bush’tan, ayaküstü aldıklarından memnun. Ama ne aldığı pek belli değil. Zamanında istihbarat paylaşımından -görünürde- bir şey yok!
DTP- PKK Vekilleri, kongrelerinde açıkça Türkiye’yi yıkmak, bölmek planlarını açıklıyorlar. Bunlardan biri, “Kürt Hakları Dermeği” eski başkanı Akın Birdal Meclis’te, “Genel af” - APO ya “özel af ”, tasarısı teklif ediyor. DTP’nin yeni Başkanı Demirtaş ve DTP “demokratik özerklik” diye T.C. Üniter Ulus Devletinin sonunu getirecek bir plan açıklamıştı!
Belli ki Başbakanımızın tercihi, anlaşılıyor ki “sınır ötesi operasyon” değil, silahların karşılıklı bırakılması “operasyonu masalı” !
DTP “sözde millet” , aslında “PKK vekili”, -bir ayağı- kocası dağlarda eşkıya, Fatma Kurtulan ve diğerlerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve DTP’nin tümüyle TBMM’den atılmaları ve bu partinin kapatılması zorunluyken, Başbakanımız, “bunun antidemokratik” olacağını ve DTP’nin, “dağlara itileceğini” söylüyor. Ve Güneydoğu konusunda, “barışçı bir açılımın” işaretlerini veriyor... “Silahların bırakılmasını” esas alan bu “açılımda” , Barzani ve Talabani rol oynayacakmış! Oysa bu kişilerin asılları ve ne kadar itimat edilemez oldukları, şimdiye kadarki söz ve davranışlardan belli!
Ve bazıları, hâlâ DTP ve PKK saflarında çözülmeden medet ummaktalar!
Ne var ki, Başbakan “Eşkıya ile mütareke yapılmasını” isterken, DTP’nin yeni Genel Başkanı Nurettin Demirtaş, “şecaat arz eden mert haydut” misali gibi der ki; “Nasıl 8 askeri getirme iradesini gösterdiysek, silahları susturma, tek bir silahlı insanın kalmamasını sağlama iradesini ve inisiyatifini gösterebilecek durumdayız. Bunu başarmak için bizim bir projemiz var.”
Açmaz mı? İkilem mi?
...Ve gafletten öte, bir ikilem: “PKK‘lıların dağlarda mı olmaları yoksa Mecliste mi olmaları daha iyi!”
Medyamızın malûm yazarları ve de Başbakan, sanki “Bunlar, ihanetlerini ‘dağlarda’ değil, Meclis’te gözlerimizin altında sürdürseler daha iyidir” diyesiler! Yani, iki musibetten biri; “Kırk katır mı-kırk satır mı?” Türkiye bir tercih yapmak zorunda mı? Sayın Başbakan, acaba görmüyor mu? Bunlar zaten “dağlarda” ve “dağı” TBMM’ye getirdiler! Aklına, daha gerçekçi, daha onurlu, T.C.’yi muhafaza edecek bir seçenek “açılım” neden gelmez? Hükümet ve “bir kısım” medya, “yeni açılımlarla” , T.C.’nin kuyusunu kazmaktalar! Bu “operasyon” başarılı olacak ama -zaten- maalesef “hasta” Türkiye Cumhuriyeti “öldürülecek” !...
Fakat aslında, bütün bunlar gerçekleri değiştirmeyecek ve ayrıntıları “laf-ı güzaf.” Bunlara göre,
yapılması tasarlanan “açılımlar” da, abesle iştigal ve bile bile lades!
Gerçek
Gerçek şu ki; yıllardan beri, Türkleri bitirmek için tasarlanan haritalar, yapılan bir oyun ve proje var! Bunlar değişmez! “Açılımlarla” ancak önleri açılır!
Hükümet mümkün olanları yapmaktansa, asıl “mümkün olmayanları” yapsa da, “Türklüğün makûs kaderini” yenseler?
“Nerede?” derken, Ankara’dan umut veren bir haber geldi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması istemiyle, Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı; inkâr edilemez gerekçelerle!
DTP, içimizdeki “Beşinci Kol” ... - “Truva Atları” diyeceğim ama atlara haksızlık olur - “Truva Mahlûkları” Türkiye’yi çökertmek için, münasip zamanı bekliyorlar.
Ankara’da, adeta hükümet yok ama savcılar ve yargıçlar var!