Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tüberkülozun erken teşhisi için önemli bir adım atarak, bir teşhis testine ilk kez ön yeterlilik onayı verdi. Geçtiğimiz yıl dünya çapında 1,25 milyon kişinin ölümüne neden olan tüberküloz, COVID-19’un gerilemesiyle tekrar en ölümcül bulaşıcı hastalıklar arasında zirveye yerleşti.
DSÖ tarafından yapılan açıklamada, Xpert MTB/RIF adı verilen bu testin, örgütün kalite, güvenlik ve performans standartlarına uygun olduğu belirtildi. DSÖ'nün İlaç ve Sağlık Ürünlerine Erişim Genel Müdür Yardımcısı Yukiko Nakatani, “Bu onay, yüksek kaliteli tüberküloz teşhis araçlarına erişimi hızlandırmak için önemli bir kilometre taşıdır” ifadelerini kullandı. Ayrıca Nakatani, testin, özellikle ilaç dirençli türlerin erken teşhisinde kritik bir rol oynayacağını vurguladı.
ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIYOR
Tüberküloz, genellikle akciğerleri etkileyen bir bakteri hastalığıdır ve öksürük, hapşırık ya da tükürük yoluyla hava aracılığıyla bulaşır. Her ne kadar önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olsa da, erken teşhis ve tedaviye erişim eksikliği, ölüm oranlarının yüksek olmasına neden oluyor. 2023 yılında 10,8 milyon kişinin tüberküloza yakalandığı tahmin edilirken, teşhis ve tedavi eksikliği nedeniyle milyonlarca insan hayatını kaybetti.
DSÖ, Xpert MTB/RIF testinin ön yeterlilik onayı almasıyla birlikte, bu testin UNICEF ve Gavi gibi uluslararası kuruluşlar tarafından satın alınmasının ve düşük kaynaklı ülkelere dağıtılmasının yolunun açıldığını belirtti. Bu adım, tüberkülozun yayılmasını kontrol altına almayı ve teşhis oranlarını artırmayı hedefliyor.
TÜBERKÜLOZLA MÜCADELEDE YENİ DÖNEM
2024 yılı itibarıyla DSÖ’nün öncelikli hedeflerinden biri, dünya genelinde tüberküloz teşhis ve tedavi araçlarına erişimi artırmak. Yeni onaylanan teşhis testinin, düşük gelirli ülkelerde yaşayan milyonlarca insan için erken teşhis ve tedavi fırsatlarını artırması bekleniyor.
Tüberküloz, ilaçlara dirençli türlerin yayılmasıyla birlikte küresel bir sağlık tehdidi olmaya devam ediyor. DSÖ, bu yeni testin sadece teşhis oranlarını artırmakla kalmayıp, aynı zamanda hastalığın yayılmasını azaltarak küresel sağlık sistemleri üzerindeki yükü hafifleteceğini öngörüyor.