Drina Köprüsü'nü TOKİ mi yaptı?
AKP 4. Olağan Kongresi’nde, AKP Adana Milletvekili ve Başbakan’ın danışmanı Ömer Çelik, Haber Türk spikeri Ece Üner’in, “Başbakan’ın konuşmasını siz mi yazdınız” sorusuna, “Hayır” demiyor, “Başbakan ne söylediyse kendisine aittir” cevabını veriyor. Sohbetin devamında bir akademisyen olan Çelik’in konuşmaya katkı verdiğini, başka akademisyenlerin de bu metnin oluşmasında katkısı olduğu gibi bir sonuç çıkıyor.
Ve bu metinde tarihî bir gaf yapılıyor.
Erdoğan, hiç gereği yokken, belki Sokullu yaptırdı diye, Drina Köprüsü’nden bahsediyor ve bakınız neler söylüyor:
“- O sevgi medeniyeti Osman Gazi’nin ellerinde bir filize, o filiz bir fidana, o fidan göklere dal budak salan toprağın, denizlerin, yüzünü kaplayan Kafkas Dağlarından Alpleri, Fırat, Dicle’den coşkun Tuna’yı kavrayan büyük bir çınara dönüştü. Bu büyük çınarın, Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet Devleti hep bu çınarın gölgesinde kan dökmeden, sevgiyle, barışla hep geleceğe yürüdüler. Bu çınarın gölgesinde ayrım yoktur, bu çınarın gölgesinde ayrımcılık yoktur, bu çınarın gölgesinde zulüm yoktur, baskı yoktur, ötekileştirme yoktur. Bu görkemli çınarın gölgesinde Süleymaniye vardır, Selimiye vardır. Bu büyük çınarın gölgesinde Mostar Köprüsü vardır, Drina Köprüsü vardır.”
Drina Köprüsü romanının yazarı İvo Andriç ölmemiş(1975) ve bu kongreye davet edilmiş olsaydı, herhalde Erdoğan’ı dinlerken kulaklarına inanamazdı. Evet, Drina’yı kendisi de o bölgenin bir “devşirmesi” olan Sokullu Mehmet Paşa yaptırmıştır amma, köprü yapılırken yaşananları, köprünün geciktirilmesi sebebiyle, Osmanlı’yı o topraklarda istemeyen Radisav isimli gencin kazığa geçirilişi, “sevgi” ile, “barış” ile, “ötekileştirmeme” ile sadece “kel alaka”dır... Sen hem “Bu çınarın gölgesinde zulüm yoktur” diyeceksin, hem “Drina Köprüsü” diyeceksin, belli ki, romanı okumamışsın. Ben Ömer Çelik’in Drina Köprüsü’nü okumadığına inanmıyorum. Öyleyse o metni oraya niye koydu, doğrusu çok merak ediyorum. Yoksa gelecekte bu millete bir de mevcut Balkan ülkelerinden ve dün ayak bastığı bütün ülke halklarından Osmanlı adına özür mü diletilecek?
Bu kardeşiniz öteden beri “akademisyen danışmana teslim olmuş hükümet ve devlet adamlarına acır. Dışişleri bu “akademisyen aklı” ile Suriye’de batağa saplandı. Erdoğan bu “akademisyen aklı “ ile BOP Eş Başkanlığını kabul etti. Çünkü “akademisyen aklında” olmayan bir şey vardır, o da “devlet hafızası”dır. Devletin geçtiği badireleri kitaptan okumakla yaşamak arasındaki fark akademisyen aklı ile bürokrat aklı arasındaki farktır. Erdoğan’ın ilk işi bürokrasiye savaş açmak olmuş, kendini akademisyenlere teslim etmiştir. Öyle olduğu için “sıfır terör” gelmiş, günde 10 şehidin toprağa düştüğü, PKK’nın geniş bir alan hâkimiyeti kazandığı noktaya dayanmış, PKK ile mücadelede, o terk edilen, kınanan, aşağılanan, her kötülüğün müsebbibi olarak gösterilen metoda dönülmüştür. Elbette “akademisyen” danışman olacaktır, amma bu, “bürokrat danışmanlarla” ipleri koparmadan, dengede tutularak hayata geçirilecektir... Bürokrat demek, devletin hafızası demektir. Akademisyen ise pek çok Batı çarkından geçmiş, önünüze koyduğu yoğurdu üfleyerek yenmesi gereken kişidir.
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bugünkü Erdoğan’ı ve AKP’yi seviniz.
Çünkü yarınki Erdoğan ve AKP bugünküleri mumla aratacaktır.