Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Domates ve diş sağlığı

Geçen hafta Konya’nın Çumra ilçesi millete diş kirası hediye etti. Bildiğiniz gibi eskiden varlıklı aileler iftara davet ettikleri misafirleri uğurlarken hediye verirler, buna “Diş kirası” denirdi. Samiha Ayverdi büyüğümüzün bir eserinde, cömert ve zengin bir davet sahibinin misafirine diş kirası olarak zarflı bir fincan hediye ettiğini, onun da yıllar sonra bu fincanı satıp bir ev aldığını ve kalan para ile hanımıyla hacca gittiğini anlatır. İşte bereketli ve irfanlı toprakların diyarı Konya’mızın Çumrası milletimize diş kirası hediye etti. Yerli domates üretimine dönüşüm müjdesini verdi. İsrail’den alınan dölsüz tohumlara olan esaretimizden kurtuluşun ilk müjdesini böylece almış olduk. Yerli domatesin verimi daha fazla, ürün bereketi daha çok... Lezzeti ölçülmez. Böylece mübarek Ramazan ayı gerçekten, bir ayrı güzellikle ışıldadı. Sahip olduğu manevi miras, tarihi bereket ve zenginlik sınırsız olan Konya’nın bu güzelliklerin yanında çok zengin bir fıkra ve mizah hazinesi de vardır. Bu konuda bir iki örnek aktarmak istiyorum: Loras Dağı, Alaettin Tepesi’ne çıktığımız zaman güneşin batış istikametinde Takkeli Dağın yanındadır. Eski Konya tozuyla meşhur. “Konya’nın tozu, Koçhisar’in tuzu, Sille’nin kızı” tekerlemesi asfalat yolla tanışıncaya kadar çok söylenirdi. Loraslılar, dağdan toplayabildikleri odunları, tavuklarının yumurtasını Konya pazarında satıp biraz tuz ve idare lambası için gaz almak üzere yola koyulurlar. Ancak, güneş Konya istikametinden doğduğu için gözlerini perişan eden tozla birleşir. İkindiden sonra köye dönerken bu defa yine güneş gözlerini yakmaya devam eder. Bu zor durumdan onları kim kurtarır diye düşünürken akıllarına bir çare gelir. Mıllıoğlu’na, güneşi şikayet etmek. Mıllıoğlu o devirde halkın, Mevlâna dergâhında bulunan Hazreti Pir’in vekili kabul edilen Şeyh Efendiye verdiği unvandır. Mevlâna oğlu halkın dilinde Mıllıoğlu olmuştur. Mıllıoğlu’na giderler. Hazret tebessümle dinler ve “Siz merak etmeyin, güneşe tembih ederim, bir daha gözünüzü yakmaz. Ancak siz akşama doğru köyden Konya’ya doğru yola çıkın gece dergâhta bizim misafirimiz olun, sabah pazarınızı yapın köye dönün” der. Köylüler son derece mutlu, huzuru terk ederler. Ertesi gün o geceyi dergâhta geçirmiş ve dinlenmiş halde mallarını satar, yola koyulurlar. Tek merakları vardır. “Güneş ne yapacaktır?” Bir müddet hiç ses çıkarmadan at sürerler güneş arkalarındadır. Yan gözle güneşi kızdırmamak için bakarlar. Bir müddet sonra içlerinden en kabadayısı dayanamaz ve güneşe dönüp “Mıllıoğlu’ndan zılgıtı yedin ya nasıl yön değiştirirsin” der. Bu güzel insanların esprileri, hikayeleri çoktur. Birini daha nakledeyim: Loraslı bir köylü şahitlik için kadıdan davet alır. Bu emre uyarak yola çıkar. Geceyi Konya yakınındaki Horozlu Handa geçirir. Yatmadan hancıya sabah ezanı ile kendisini kaldırmasını, Konya’da erken saatte kadının huzurunda olması gerektiğini söyler. Hancı gün doğmadan köylüyü uyandırır, yolcu alelacele giyinir ve yola çıkar. Gün ışıldarken Konya’dan gelen yolcularla karşılaşır. Selamdan sonra köylüler: “Len Hüseyin sen ihtida mı ettin” diye sorarlar. Hüseyin “Ne ihtidası len? Nereden çıkardınız?” karşılığını verince arkadaşları el aynasını tutarlar. Hüseyin bir de ne görsün? Başında papaz serpuşu, sırtında papaz entarisi. Ve şöyle söylenir: “Şu hancının ettiğine bak akılsız gidi. Benim yerime yanlışlıkla papazı uyandırmış.” İşte böyle, “gönlü açık, kapısı açık, sofrası açık” bu aziz milletin böylesine temiz ve saf tarafları da vardır. Çumralıları kurdukları birliği, dirlikli olması duasıyla gönülden tebrik ediyorum. Domateste atılan adımın bütün ürünlerde öncü olmasını ve milletimizin tarımda içine atıldığı israf çukurundan bu idrakle kurtulmasını temenni ediyorum. Mübarek Ramazan ayı bütün insanlığa, bizim insanlarımıza gönül aydınlığı, iman zenginliği ve zihniyet gelişmesi nasip etsin diyorum.

Yazarın Diğer Yazıları