Domates tohumundan füze kalkanına (2)
Aslında İsrail kendisine ABD’nin eksik olmayan desteğiyle bir füze kalkan sistemi (Arrow) kurmuştur.
Arrow’ların İran’a karşı durmada zorlanabileceği endişesiyle NATO İsrail’in elini güçlendirmektedir. ABD ve İsrail’in gerçek ve uzun dönemli stratejilerini idrak eden kafalarda; Türkiye ABD ve özellikle de İsrail için lüzumsuz bir risk altına mı giriyor?” sorusu ağırlık kazanmaktadır.
İran rahatsız olabilir ama...
Bizim değindiğimiz kapsamda olmamakla birlikte, Türk tarafı konuya ilişkin görüşmelerde bazı mülahazalar öne sürmüştür. İlki, Ankara, tehdit kaynağı olabilecek (diğerlerine göre, İran ve Suriye gibi) ülkelerin isimlendirilmesine karşı çıkmaktadır. Türkiye artık bir tehdit unsuru olarak görmediği İran’ın ismen zikredilmesinin bu komşusuyla olan yoğun ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini düşünmektedir. İran’ın bundan rahatsız olacağı tezi doğrudur. Ancak, İran’ın bölgemizde önümüzdeki yıllarda Türkiye için de tehlike, hatta tehdit edebilecek hareketlerde bulunmayacağının teminatı yoktur.
Aksine, nükleer programı konusunda diplomatik bir çözüme varılamadığı takdirde, İran ister istemez, bölgede yeni sıkıntıların doğmasına yol açmış olacaktır. Türkiye bu çalkantıların dışında kalabilecek midir?
Türkiye’nin bir diğer mülahazası, füze savunmasının bütün yönleriyle, her aşama ve kademesiyle bir NATO sistemi olması, sistemde üye ülkelerin eşit ve tam söz sahibi olmaları talebidir. Bu, tamamen yerinde ve doğru bir beklentidir.
Sistemin kapsamı, kaygılarımız...
Türkiye’nin önemli başka bir kaygısı da sistemin kapsamına ilişkindir. Tesis edilecek savunma düzeninin ülkemizin topraklarının tamamını kapsayıp kapsamadığı hususunda haklı tereddütlerimiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda Türkiye’nin tatmin edilmesi gerekmektedir. NATO sisteminin Türkiye’nin her karış toprağını kapsaması sağlanmalıdır. Zira Türk yetkilileri İran’ı bugün bir tehdit olarak görmeseler de, yarın koşulların değişmesi mümkündür.
Son bir nokta ise, Türkiye’nin sistem içindeki radarlar vasıtasıyla derlenecek istihbaratın İsrail’le paylaşılmamasını istediği yolundaki basın haberleridir.
Füze kalkanı projesinin en önemli ayağı olan ve Türkiye’ye yerleştirilmek istenen
X-Band adı verilen 900 milyon dolarlık bu radar sistemi belirli bir bölgeye sabit olarak yerleştirildiği gibi gemi üzerine ya da denize platform olarak da kurulabilmektedir. X-Band dünyanın en gelişmiş radar sistemi olarak bilinmekte olup, ortalama menzili 2 bin km olmasına rağmen mobil haldeyken bu menzil 5 bin kilometreye kadar çıkabilmektedir. ABD’deki denemelerde, 4 bin 700 km uzaklıktaki bir tenis topunun havaya atıldıktan sonra takip edilebildiği belirtilmektedir. ABD Savunma Bakanlığının bu sistemlerden birini Kuzey Kore’nin füzelerine karşı Alaska’ya birini İsrail’e yerleştirdiği, bir diğerinin ise Pasifik’te hareket halinde tuttuğu kaydedilmektedir.
Uykulu halden kurtulamıyoruz...
Bu bilgiler dikkate alındığında, sistemin radarları için coğrafi konumu sebebiyle Türkiye’nin özellikle seçildiği, füze kalkan sisteminin dışında, bölgeden detaylı istihbarat elde etmenin önemli bir amaç olabileceği akla gelmektedir. Bu yolla attıkları adımlar bile anında rahatlıkla takip edilebilecek olan İran ve Rusya başta olmak üzere sistemin menzili içindeki ülkelerin huzursuzluk çıkarmaları muhtemeldir. Öte yandan Türkiye ağırlığını koyarsa bu imkanı kendisine yönelik tehditleri takip etmede kullanabilir.
Türkiye’ye yönelecek tehditler neticede yine yakın çevresindeki ülkelerden ve merkezinde bulunduğu istikrarsız bölgelerdeki gelişmelerden kaynaklanacaktır. Hükümetin “komşularla sıfır sorun” politikası veya bugün komşularla ilişkilere hâkim olan sanal iyi hava, bu gerçeği ortadan kaldırmamaktadır.
Ne yazık ki dünya ve ülke sorunlarına bir sistem bütünlüğü içinde bakmıyoruz. Afyon yutmuş gibiyiz. Arada uyanıyor, bir şeyler görüyor, söylüyor ve yine uyuyoruz.
Köklü milli projelere muhtacız
Domatesin tohumunu bile üretmeyen Türkiye neden kendi füze sistemini inşa etsin! Halbuki İsrail bir yana, Hindistan bile kendi füze sistemini kurmuştur. Sistemin maliyeti Türkiye için elbette fedakarlık isteyecektir ancak ülke savunmasında kimseye bağımlı olmamak bu fedakarlığa değer ve omuzlanır.
Köklü Milli projeler üretip domatesten füzeye yerli olmak varken esasta emir kulu sadakatiyle ABD’ye teslim olup görüntüde kafa tutmak zavallılıktır. Çok söyledik ama dinletemedik; Türkiye Irak savaşında İncirliği kapatacak iradeyi gösterseydi Kerkük, Musul, Telafer Türklüğü bu günkü hale düşmez, milyonlarca Müslüman şehit olmazdı. İncirliğin anahtarına sahip olamayan Türkiye, Füze sisteminin komutasını nasıl alacak? NATO sözcüsü, NATO operasyonu sözkonusu ise düğmeye NATO basar demiştir. Dış politikayı, iç politikada kullanmak ve halkın hoşuna gidebilecek sözleri sarf etmek ucuz siyasettir. Unutmayalım bizim devletimizin yüksek menfaatlerini korumamız ciddi, samimi dürüst ve en önemlisi seviyeli siyaset yapmamızla mümkündür. Devlet adamlığının ilk şartı ucuz olmaktan kurtulmaktır..