Dokunulmaz paralel: PKK

Açılım süreci tarihinin en kritik evresine girdi... Siyasî iktidar hem PKK’yı hem de halkı idare etmek zorunda!.. Çünkü önümüzde fiilî başkanlık düzeninin ‘yasal’ zemine kavuşturulmasına yol açacak veya açmayacak olan bir genel seçim var...
Azdırılmış PKK tatmin edilmezse sessizce götürülen sürecin elde patlaması söz konusu... 6-8 Ekim benzeri çıkabilecek olayların AKP’ye nasıl zarar vereceğini iyi bilen terör örgütü sürekli şantaj yaparak bu ‘verimli’ zaman kesitini avantaja çeviriyor...
Siyasî iktidarın terör örgütüne karşı dili son derece müeddep!.. Muhalefete karşı sergilenen hırçın tavır PKK söz konusu olduğunda nezâkete bürünüyor!.. PKK’nın tehditleri ve süre vermeleri sorulduğunda hiç kızmıyorlar “Bu tür yaklaşımlar sürece zarar verir” türünden kibarca diplomasi yürütüyorlar!.. Meselâ HDP’lilerin ‘özerklik ve genel af’ şartları hatırlatıldığında “Ne özerkliği, söz konusu bile olamaz” demek yerine “Masada böyle bir gündem yok” şeklinde açıklamalar yapılarak ilişkideki letâfet korunuyor!..
PKK kendisiyle sandık arasına sıkışmış olan hükûmete “Eğer adım atılmazsa” diye eskiden aylık süreler verirdi, şimdi ise günlük süreler vermeye başladı... Bu tavır değişikliği her geçen zamanın kimin lehine işlediğini, kimin elini güçlendirdiğini belgeliyor hiç şüphesiz...
Terör örgütünün siyasî uzantılarının ‘özerklik’ten bahsettikten sonra rica minnet sözlerini toparlamaları iktidarın seçmen uyanmasın diye ‘kürekleri âheste çekme’ stratejisiyle açıklanabilir ancak... Çünkü bu dilin reaksiyon doğurma potansiyeli fazla... Birkaç puanlık kayıp bile ‘başkanlık’ rüyalarını suya düşürecektir...
HDP’nin ‘hükûmetle PKK arasında mutabık kalınan paketi kamuoyuna açıklama’ tehdidi ne anlama geliyordu belli değil mi: Ya anlaşmamızı hayata geçireceksin, ya da ben başlıkları açıklayacağım sen halk karşısında zorda kalacaksın!..
Peki pakette ne var da halka izah edilemiyor ve PKK’nın elinde iyi bir şantaj malzemesi? Evet nedir, halktan, Meclis’ten ve Genelkurmay’dan gizlenen? Telaşı anlamak için iktidar destekçisi Yenişafak’ın önceki gün manşete çıkan şu haberine bakmakta fayda var: “Kandil’den dönen HDP heyeti Yalçın Akdoğan yerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüştü. Görüşmenin ardından HDP’liler müzakere taslağını kamuoyuna açıklamama kararı aldılar...”
Haberin devamında Fidan’ın İmralı’ya gideceği ve revize edilerek yeni bir metinde uzlaşılacağı bildiriliyor... Aynı zamanda Hatip Dicle vasıtasıyla basına Apo’nun sabrının taştığı, bu son şansın değerlendirmesi gerektiği öğretiliyor!..
***
‘Paralel ötesi’ bir yapı ülkede koalisyon ortağı gibi... Öldürüyor, ‘altın vuruş’ için isyanı örgütlüyor, haraç topluyor, ülkede terör estirirken, sınır ötesinde savaş yürütüyor, istediği anda ülkeyi yangın yerine çevirebiliyor, masaya muhatap olarak oturuyor, kurallar koyuyor, yöneticiler atıyor...
Yayın organları artık ‘legal’ ve Kahramanmaraş Valisi’ne bile ‘sömürge valisi’ olarak adlandırabiliyor, kaçak Aynel Araplıları şehirden çıkarırken “Kimin toprağında kimi çıkarıyorsun?” sorusunu sorabiliyor...
Ülkedeki en büyük paralel yapı saygın bir koalisyon ortağına dönüşürken, bizde muhalif basına yapılan operasyona ‘paralel operasyonu’ adı veriliyor!..
İki ay önce bu konudaki görüşümüzü ifade etmiştik: Bir devlet kendisiyle egemenliği paylaşmaya yeltenen hiçbir yapıya elbette izin veremez... Devleti yöneten siyasî iktidarların o egemenliği başka odaklarla paylaşma yetkisi yoktur, olamaz da... ‘Paralel’ oldukları delile dayalı ‘bütün paraleller’le mücadele edilsin, saygı duyalım, katkıda bulunalım...
Bu bir muhalif bastırma ve diğer muhaliflere gözdağı verme çabasıdır... Hiçbir şekilde denetlenemeyen iktidar arayışının bir sonucudur... Bunun ‘paralel operasyonu’olduğunu gidip KCK’lıların külahına, pardon silahına anlatsınlar!..

Yazarın Diğer Yazıları