Doğru Parti'den gündeme dair basın açıklaması

Doğru Parti'den gündeme dair basın açıklaması

Doğru Parti Başkanlık Divanı, gündeme dair bir basın bildirisi yayınladı.

Doğru Parti Başkanlık Divanı, döviz piyasaları ve ekonomide meydana gelen kriz nedeniyle olağanüstü toplandı.

Toplantı sonrası Genel Başkan Rifat Serdaroğlu tarafından yapılan açıklamada, “Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi Saray Rejiminin uyguladığı ekonomi politikaları Türkiye’nin beka sorunu haline gelmiştir. Bugünden itibaren hemen seçim kararı alınması, ekonomide ve milli savunma alanlarında daha fazla tahribat verilmemesi adına da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçime kadar tüm yetkilerini Meclise ve milletin bağrında filizlenen temsilcilerine devretmesini öneriyoruz. Ekonomide ve piyasalardaki yangını bir an önce söndürmek için bu şart” denildi.


DOĞRU Parti Başkanlık Divanın açıklaması şöyle:

"Ekonomide büyük bir yangın var. 20 yıldır uyguladıkları ekonomi politikalarıyla önce yabancı para baronlarına yüksek faiz vererek Türkiye’yi sıcak paraya boğdular. Tarımda, sanayide üretimden vazgeçirip ithalata ve dış borca bağımlı hale getirdiler. Sıcak paranın Lale Devri bitince de, ithalat ve dış borç bağımlısı ekonomi çöküşe geçti. Saray iktidarı ve çevresindeki küçük bir azınlık zenginleşti, milletin büyük bir bölümü fakirleşti. İşsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı milleti canından bezdirdi.

Para piyasalarında bilinçli yapılan operasyonlarla Türk lirasının değeri her geçen saat düşüyor. Devletin, milletin borçları artıyor. Mutfakta tencere kaynamıyor. Evlerde kalorifer ve soba yanmıyor. Tarlaralar ekilip biçilemiyor. Çiftçi mazot, gübre, tohum, yem bulmakta zorluk çekiyor. Üretim ve tedarik zinciri, mal dağıtımı durdu. Sanayici ve esnaf sattığının yerine yenisini koyamıyor. Esnaf ticaret yapamaz hale geldi. İşsizlik yüzde 30’a yaklaştı. Sefalet ücreti ile çalışanlar piyasadaki belirsizlikler nedeniyle işini kaybetmek, işadamları durduk yerde döviz kuru nedeniyle artan borçları nedeniyle iflas endişesi yaşıyor. Emekliler, öğrenciler, gençler çaresiz… Raflarda mal, eczanelerde ilaç yok. Karaborsa hortladı. Millet kıvranırken, uyguladıkları Hazine Garantili ihalelerle ve bütçe politikaları ile kayırmacılıkla milleti soymaya devam ediyorlar.

Bir yandan ekonomiyi dış borç bağımlısı haline getirdiler, diğer yandan da bilinçli bir şekilde faizi enflasyonun altına düşürüp döviz kurunun artmasını sağladılar. Hem sefaleti artırdılar, kendi servetlerini çoğalttılar, milletin parasına, varına yoğuna göz diktiler.
Bilinçli olarak uyguladıkları döviz kuruyla Merkez Bankası’nın 6.5 liradan sattığı 128 milyar dolar ile bugün Türk Lirası olarak servetlerini fazladan 750 milyar lira artırdılar. Paydaş oldukları yandaş müteahhitlere verdikleri 157 milyar dolarlık garantiler ile kendi servetlerini sadece son bir yılda 900 milyar lira artırdılar. 1 trilyon 650 milyar liralık bu servet transferi ile iflasa sürükledikleri fabrikaları, kalan son kamu mallarını, Botaş’ı Elektrik İletim Şirketini, Hazine arazilerini, yanan orman arazilerini satın alacaklar. Bu büyük miktardaki servet transferi ile seçimlere girecekleri yönünde iddialar ayyuka çıktı.
Sadece son 2 ayda dolar 8.5 liradan 12.5 liraya çıktı… Şimdilik bu 4 liralık artışın bu millete maliyeti çok büyük. Kabaca söylersek, Türkiye’nin 450 milyar dolar dış borcu 1 trilyon 800 milyar lira arttı. Bunun 400 milyar lirası devlet borcu ve birdenbire artan bu 400 milyar lirayı vergilerle millet ödeyecek. Geri kalan 1 trilyon 400 milyar liralık ekstra borç artışı ise özel sektörün, sanayinin bankaların borcu. Bir iki ay içinde durduk yerde borcu 1 trilyon 400 milyar lira artan özel sektör büyük ihtimalle bu borçları çeviremeyecek. Sonuç, iflaslar ve daha da artan işsizlik, üretimsizlik ve yoksulluk.

Bizim Doğru Parti olarak başından beri söylediklerimiz her geçen gün gün doğrulanıyor. Bu iktidar, ABD ve İngiliz emperyalizminin kurduğu İhvan zihniyetli bir iktidardır. İhvan zihniyetinin tek hedefi vardır, Birinci Dünya Savaşı sonrası dayatılan Sevr Anlaşmasını yırtıp İstiklal Savaşı kazanılarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletini parçalamak, İstanbul’u emperyalistlerin yönettiği serbest bölge haline getirip Anadolu Federe İslam Devletini ve Kürdistan Devletini kurmak… BOP Projesinin eş başkanlığını yürüterek Türkiye Cumhuriyetini çöküşe sürüklediler. Anayasasını çiğnediler, parlamentoyu, bağımsız yargıyı, başta ordu olmak üzere eğitim ve sağlık kurumlarını, devletin tüm kurumlarını çürüttüler ve çökerttiler. Bu politikalara ek olarak da ülke ekonomisini, tarımını, sanayini, ithalata ve dış borca bağımlı hale getirerek Türkiye’nin ekonomik, siyasal ve askeri bağımsızlığını yok ettiler.

Başından beri, “ekonomide alınan karalar bir cehaletin sonucu değildir. Bilinçli olarak ekonominin çökertilmesi operasyonudur ve Türkiye’nin beka sorunudur” dedik. Nihayet geçtiğimiz gün bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, aldıkları bütün kararların bilerek ve planlı olarak alındığını kendisi açıkladı.
Cumhurbaşkanı, bir hafta öncesine kadar ekonomi gayet iyi derken, Ekonomik Kurtuluş Savaşından söz ediyor. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşına, o savaşı veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere değerli komutanlarına her fırsat ve zeminde hakaret eden ihvan zihniyetinin ağzına Kurtuluş Savaşı lafı yakışmıyor. Ama gerçekten Kurtuluş Savaşından bahsedecekse kendilerine şunu hatırlatalım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşında arkasına milletin gücünü ve Meclisi almıştı. Siz ise Meclisi ve millet iradesini yok sayıyorsunuz. Ekonomide daha fazla tahribata neden olmadan, yangını daha da büyütmeden önce bir an önce erken seçim kararı alın ve seçime kadar da tüm yetkilerinizi Meclise ve milletin bağrında filizlenen siyasi iradenin temsilcilerine devredin.
Biz Doğru parti olarak, daha önce açıkladığımız ekonomi politikalarının başlıklarını tekrarlıyoruz.

Merkez Bankası, bağımsız olacak. Devlet Planlama Teşkilatı yeniden kurulacak, planlı bir kalkınma anlayışı ile özel sektör ve devletin etkin olduğu karma ekonomik model uygulanacak. Tarımda, sanayide hizmetler sektöründe, hep birlikte üretip adil bir bölüşeceğimiz politikalar uygulanacak. Gerçekçi ve adil bir vergi reformu ile birlikte, bütçe harcamalarında güçlü bir sosyal devlet politikası uygulanacak. Kaliteli eğitim ve sağlık hizmetleri yaygınlaştırılacak ve herkese ücretsiz olacak. Güçlü sosyal devlet politikaları ile ihtiyaç sahiplerine hiçbir ayırım yapılmadan, sadaka gibi değil gerçek anlamda sosyal yardımlar yapılacak. Ekonomideki yangına ilk müdahale olarak enflasyonla ciddi bir şekilde mücadele ederken, çiftçinin, ücretlilerin, memurların, esnafın, öğrencilerin kredi ve gelir düzeltmesi gibi acil sorunlarına öncelik verilecek.  Ekonomideki bütün kararlar, toplumun geniş kesimi ile uzlaşarak alınacak Ve elbette hem milletin çalınan parasının geri almak hem de toplumsal vicdanı ve adaleti yeniden kurmak adına başta Hazine Garantili ihaleler olmak üzere, milletin parasını çalan herkesten bağımsız yargı nünde hesap sorulacak.

Bugün 24 Kasım öğretmenler günü. Tüm kalbimizle kutluyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün Aydınlanma Devrimlerini Türkiye’de tekrar geçerli kılmak için en önemli görev öğretmenlerimize düşüyor. Kindar nesil yetiştirmekten vazgeçen, analitik düşünceye, akıl ve bilime dayanan köklü bir eğitim reformunu bir an önce hayata geçirmeliyiz. Doğru Parti olarak bu reformu hayata geçirmek ve öğretmenlerimize toplumda hak ettikleri yere ulaşmalarını sağlamak için çok ciddi hazırlık yaptık. Bunların başında, öğretmen maaşları ile milletvekili maaşlarının birbirine endekslenmesi de geliyor."