Doğru ezildiler de "komik" olan ne onu anlamadım ben bu hikayede
Yalan değil çok ezildiler...
1905'ten bu yana, "Sadece Ermenilerin yaşadığı Büyük Ermenistan" projesi kapsamında, "Türklerden arındırma" operasyonuna maruzlar.
1988'den bu yana, resmen işgal altındalar.
20 binden fazla şehit verdiler;
50 binden fazla gazi...
5 bin rehin/kayıpları var.
1 milyon kişi -zaten topu topu ne kadardılar ki- evlerinden göç ettirildi; öz vatanlarında ama en nihayetinde "sürgün"deler şimdi!
Halen, Azerbaycan'ın farklı şehirlerine yerleştirilen Karabağ Türklerinin 8 bine yakını "şehit ailesi"!
***
Janjanlı pankartlardan, yanarlı dönerli posterlerden, afişlerden, rengarenk fişeklerden, şapkalı-atkılı-formalı taraftar donanmışlığından yoksunluklarını "komik" buldular ya, bildireyim dedim:
Dünyanın gözü önünde, rahat rahat katledilebilsinler diye elektriği, suyu, haberleşmesi, ulaşımı kesilen köylerin çocukları onlar;
Buna da gülün hadi!
***
Ve küçümsediğiniz o A4 kağıtları var ya...
Bilin ki, kıymet biçemedikleri, hazineleri olduğundandır şeffaf dosyaya poşetleyişleri...
"Vatan" çünkü ellerindeki;
Belli ki, değmesin istemişler üzerine yağmurun, çamurun izi!
Ama vatansızlığı marifet sayanlar nereden bilsin değil mi!
***
Tank paletleriyle...
Toplar, roketatarlarla...
Derileri yüzülerek...
Gözleri oyularak...
Diri diri yakılarak...
Boyunları kırılarak...
Her bir uzuvları parçalanıp köpeklerin önüne atılarak...
Kasaturayla deşilen karınlarında doğmamış çocuklarına bile işkence yapılarak...
İçinde analarının, bacılarının, karılarının, çocuklarının, babalarının, dayılarının, halalarının olduğu ceset dağlarının altında...
Yalan değil; Karabağlılar çok ezildiler, lakin "ezik" değiller;
Demir gibi dövüle dövüle...
Ateşte yana yana...
Bilene bilene...
Çelikleştiler.
Anlamadım ben hâlâ; ezilmiş olmalarının nesi komik, tam olarak neye gülmemiz gerekiyor bizim bu hikâyede!
***
"Futbol kültürü" diye cilaladığınız, kulüp yönetimlerinden tırtıklanan paralarla yapılan sahte kabadayılık ne ki; onlar, canları pahasına ayakta kalmayı, ayaklanmayı, "dünya devlerine" kafa tutmayı becerebilmişler; onu da öğrenirler...
Ya siz?
90 dakikalığına insan olmayı öğrenebilir misiniz?
Kendi ezikliğinizi, mazlumları ezerek değil de "insanlık"la perdelemeyi becerebilir misiniz?
***
Direniş değil sağıra yatıyorlar...
Açık seçik yapılan istifa çağrılarından sonra bile hâlâ görevlerine devam eden AKP'li 3 belediye başkanının tavrını "direniş" diye nitelendirenler var;
Neredeyse kahramanlaştırdılar!
Hayır, biri bir izah etse, "direnip" de ne yapıyorlar;
Çarpışıyorlar mı?
"Hodri Meydan" mı çekiyorlar?
"Sizin asıl derdiniz şu ama ben bu hesaplara pabuç bırakmam" diye ifşaatta mı bulunuyorlar, maske mi düşürüyorlar?
Bir "şahsiyet ayaklanması" mı sahneliyorlar gümbür gümbür?
Kapalı kapılar arkasında illa ki bambaşka kartlar açılıyor karşılıklı ama kamuoyuna karşı yaptıkları tek şey var;
Sağıra yatıyorlar!
"Direniş" gibi güçlü bir kavramı bir ucu pişkinliğe kadar uzanan bambaşka bir hale yamayıp da kirletmeyin daha fazla!
***
Keşke ANAP gibi olsa!
Kuruluşu, önümüzdeki Çarşamba, Ankara'da ilan edilecek olan yeni partiye dair bahis açan yandaşlardan biri "...Akşener, yeni partisiyle onlarca tabela partisinden biri olarak ikinci hayal kırıklığı mı yaşayacak, yoksa grup kurarak bir dönemin ANAP'ı gibi kısa süreliğine de olsa siyasi aktör olmanın tadını mı çıkaracak?" diye bitiriyordu dünkü köşesini...
ANAP'ı çok sevdiğimden, misyonunu, o misyon doğrultusundaki politikaları, bıraktığı izleri benimsediğimden demiyorum ama keşke "ANAP gibi bir siyasi aktör" olabilse, kısa zamanda memleketin yönünü tayine aynı derecede etki edebilse ve bu etkiyi de ANAP'la başlayan tahribatı onarmak için kullanabilse...
Fena mı olurdu yani!
***
SEVİM KOŞ!
Hakikaten tam "Sevim koş"luk bir hâl:
Cumhurbaşkanı, AKP'li gençleri "Hasan Tahsin'in torunları" diye selamladı! Kalbine inmiş olmasın; "Kurtuluş Savaşı'nı keşke Yunan kazansaydı" diyen fesli meczuptan haber var mı?