Doğal afetler 21. Yüzyılda devletlerin milli güvenlik strateji belgelerinde tehdit ve riskler arasında yer almaktadır. Türkiye sırasıyla 7 ve 7,6 şiddetindeki iki depremle asrın felaketine maruz kalmış, deprem sonrası Türk Dünyasındaki devletler kardeşleri olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yardımına koşmuşlardır. Uluslararası ilişkilerde sert güç, yumuşak güç ve akıllı güç kavramları bulunmaktadır. Bunların dışında insani güç kavramını da ele alarak yapıcı bir çözüm önerisi bu çalışmada önerilmektedir. Bu bildirinin ana amacı doğal afetler gibi olağanüstü durumlara karşı uluslararası insani güç kapsamında Türk Dünyasının bütünleşmesine ve yardımlaşmasına katkı sağlayacak bir yapının kurularak Türk Dünyası devletlerinin dünyanın her yerindeki depremlere müdahalesi ile insanlığa katkı sağlamaları amaçlanmaktadır. Gümrü Depremi olarak da adlandırılan Spitak Depremi, Ermenistan'ın Spitak bölgesinde 07 Aralık 1988'de 7.2 büyüklüğünde gerçekleşmiş ve 20.000 insan hayatını kaybetmiştir. Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu (İngilizce: "INternational Search And Rescue Advisory Group" veya kısa adıyla INSARAG), Gümrü Depremine müdahale eden uluslararası arama kurtarma ekiplerinin girişimleri sonucunda, üye ülkelerin resmî afet müdahale kurumları ile arama kurtarma çalışmalarında koordinasyon maksatlı 1991 yılında kurulmuştur. Gümrü Depremi ile kıyaslandığında hem şiddet hem sıklık hem de sonuç bakımından çok daha fazla can ve mal kaybına neden olan Türkiye'deki depremler sonrası yaratıcı ve daha geniş ölçekli milli bir vizyona ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle yaşanan asrın felaketinin geleceğe yönelik olası depremlere karşı daha geniş kapsamlı bir gücün oluşmasına dönüşmesi maksadıyla bir inisiyatif geliştirmeye ve buna katkı sağlama adına bu çalışmayı yaptım. Bildiride Türkiye'deki depreme yapılan Türk Dünyası yardımları vaka analizi yöntemiyle incelenecek, yumuşak güç teorisi ile ulaşılan bulgular kurumsal bir proje teklifinin oluşmasına da akademik bir katkı sağlayacaktır.
***
Son yaşanan deprem aslında son deprem değildir, bu nedenle geleceğe yönelik TSK'nın ihtimalat harekât planları gibi stratejik bir planlamaya ve stratejiye ihtiyaç bulunmaktadır. Doğal afetler 21. Yüzyılda devletlerin milli strateji belgelerinde tehdit ve riskler arasında yer almaktadır. Fransa'nın 2013 Beyaz Kitabı'nda doğal olaylar da riskler arasında ifade edilmektedir. ABD'nin milli güvenlik strateji belgesinde de; Doğal afetler tehditler arasında terörizm ile birlikte yer alarak ABD'nin tüm tehditlere hazırlıklı bir stratejisine vurgu yapılmıştır.
Gümrü Depremi olarak da adlandırılan Spitak Depremi, Ermenistan'ın Spitak bölgesinde 07 Aralık 1988'de 7.2 büyüklüğünde gerçekleşmiş ve 20.000 insan hayatını kaybetmiştir. Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu, Gümrü Depremine müdahale eden uluslararası arama kurtarma ekiplerinin girişimleri sonucunda, üye ülkelerin resmî afet müdahale kurumları ile arama kurtarma çalışmalarında koordinasyon maksatlı 1991 yılında kurulmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin sırasıyla 7 ve 7,6 şiddetindeki iki depremle sarsıldığını ifade ederek, "Asrın felaketi diyebileceğimiz bu depremler, 10 büyük ilimizde çok büyük yıkımlara sebep olmuştur." açıklamasında bulundu. Depremlerin üzerinden 44 gün geçtikten sonra 50 bin 96 insanın yaşamını kaybettiği ve 107 bin 204 yaralı olduğu açıklandı. Gümrü Depremi ile kıyaslandığında hem şiddet hem sıklık hem de sonucunda çok daha fazla can ve mal kaybına neden olan Türkiye'deki depremler sonrası yaratıcı, yerli ve milli bir vizyona ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle bir inisiyatif geliştirme adına bu projeyi oluşturdum.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Olağanüstü Zirvesi, 16 Mart 2023'de "Afet-Acil Durum Yönetimi ve İnsani Yardım" temasıyla Ankara'da gerçekleşti. Bir sonraki TDT 10. Zirvesi'ne kadar "Türk Devletleri Teşkilatı Sivil Koruma Mekanizmasının Kurulmasına İlişkin Anlaşma"sının tamamlanmasının planladığı varılan ortak kararlar arasındadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 22 Mart 2023'de yaptığı açıklamada; "Türk Devletleri Teşkilatı ile artı yekvücut olduk. Onların sıkıntısında yanlarında olduk. Bizde sıkıntı olunca onlar bizim yanımızda oldu. Yaraların sarılmasına kadar kardeş ülkelerin desteğini gördük. Her türlü afete hazırlıklı olmalıyız. Başta Azerbaycan olmak üzere Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan sağ olsun hepsi de geldiler." diyerek Türk Dünyasına dikkat çekmiştir.
Uluslararası ilişkilerde sert güç, yumuşak güç ve akıllı güç kavramları bulunmaktadır. Bunların dışında insani güç kavramını da ele alarak yapıcı bir çözüm önerisi bu makalede önerilmektedir. Türkiye'nin öncülüğünde 1992'de "Türkçe Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi" Ankara'da toplandı. 2009'da Türk Keneşi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) kuruldu. Türk Keneşi 12 Kasım 2021'de İstanbul'da gerçekleştirilen 8. Zirvesi'nde Türk Devletleri Teşkilatı adını aldı (Kızıltoprak, 2022). Zirvenin somut çıktılarından biri olan "Türk Dünyası Vizyonu-2040", 2009 yılında Nahçıvan Anlaşması ile kurulan teşkilatın ilk stratejik belgesini oluşturmaktadır. Türk Dünyası Vizyonu-2040 Belgesi, dünyadaki hızlı değişimler nedeniyle stratejik bir vizyon gerektiren bir çağda yaşadığımızı vurgulamaktadır. Birinci Yol Haritasının 2022-2026 dönemi olmak üzere vizyon belgesinin uygulanması, organizasyonun öncelikleri doğrultusunda beş yılda bir yenilenecek bir dizi stratejik yol haritası ile çerçevelenecek ve detaylandırılacaktır.
Orta Asya'daki Türk Devletleri hem ABD için hem de Çin ve Rusya için oldukça değerlidir. Çin ve Rusya Şangay İş Birliği örgütü altında bu devletler ortak politikalar takip ederken, ABD ise C5+1 mekanizmasıyla Afganistan'dan çekilmesine rağmen bölgeye olan ilgisini devam ettirmektedir. Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyet, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan, sınır bölgelerinin silahsızlandırılması maksadıyla "Şanhay Beşlisi" olarak 1996'da çalışmaya başlamış, 2001 Haziran ayında devlet başkanlarının katılımıyla terörizm, ayrılıkçılık ve köktencilik tehditlerine karşı ortak mücadele etmek için bölgesel bir teşkilata dönüşmüştür. Üye ülkeler statüsünde olan ülkeler; Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Pakistan ve Hindistan olup, İran'ın üyelik işlemleri süreci devam etmektedir. Türkiye ve Azerbaycan ise diyalog ortağı statüsünde ŞİÖ'nün çalışmalarına katılmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2022 Yılı Şangay Zirvesinin yapıldığı Semerkant'ta yapılan açıklamada Türkiye'nin de ŞİÖ'ye olası üyeliğine hem NATO hem de Rusya tarafından çeşitli değerlendirmelerde bulunuldu. Rusya'daki bazı kaynaklara göre; Türkiye'nin ŞİO'ya üyeliği için öncelikle NATO üyesi konumunun olmamasının altı çizilirken, Almanya'dan bazı değerlendirmelerde bunun Türkiye için büyük bir hata olacağı iddiaları basında yer almıştır. ŞİÖ 2005 Astana Deklarasyonunda ve 2009 yılında Yekaterinburg Zirvesinde Amerikalıların terörle mücadele harekatını sonlandırması ve bölgeden ayrılması istenmiştir. Kırgızistan Devlet Başkanı Bakiyev, Manas'taki ABD Askeri Üssünün kalış süresinin uzatılması üzerine Medvedev ve Putin'in bundan rahatsız olduklarını kendisine söylediklerini iddia etmiştir. 20 Mayıs 1997'de imzalanan anlaşma sonrası Çin Devlet Başkanı Zımin ve Rusya Devlet Başkanı Yeltsin tarafından açıklanan deklarasyona "çok kutuplu dünya" vurgusu da yapılmıştır.
ABD'nin son milli güvenlik strateji belgesindeki Türkiye'ye ve söz konusu devletlere karşı yaklaşımı şu şekilde yer almaktadır;
"Batı ile stratejik, siyasi, ekonomik ve kurumsal bağlarını güçlendirmek için Türkiye ile yakın ilişkiler kurmaya devam edeceğiz…Avrasya'nın başka yerlerinde Orta Asya'nın bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemeye devam edeceğiz. Bu bölgedeki beş ülkede dayanıklılığı ve demokratik gelişmeyi artırma çabalarını destekleyeceğiz. C5+1 (Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Amerika Birleşik Devletleri) diplomatik platformu aracılığıyla iklim uyumunu ilerletmek, bölgesel enerji ve gıda güvenliğini iyileştirmek, bölge içinde entegrasyonu geliştirmek ve daha fazla bağlantı kurmak için çalışmaya devam edeceğiz."
***
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan'ın üye; Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin gözlemci üye statüsünde bulunduğu bir uluslararası bir yapıdır. TDT üyesi ve gözlemci üyesi devletlerden Türkiye ve Macaristan NATO ülkesi, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, ŞİÖ üyesi ve Türkmenistan tarafsız ülke statüsündedir. Türkiye ve Azerbaycan ŞİÖ'nin diyalog ortağı ülkeler konumundadırlar. NATO'nun küresel en büyük gücü ABD iken, ŞİÖ'de ABD'nin potansiyel tehdit olarak gördüğü iki büyük güç olan Çin ve Rusya önemli uluslararası aktörler arasındadır.
Teori ve metodoloji
Dünyadaki güç dağılımına göre uluslararası yapının kutupluluk durumu aynı zamanda devletlerin güvenliklerini nasıl sağlayacaklarını de etkilemektedir. Waltz, "Structural Realism after the Cold War-Soğuk Savaş Sonrası Yapısal Gerçekçilik" adlı makalesinde NATO'nun Soğuk Savaş dönemi sonrası varlığını eleştirmektedir. Uluslararası yapı Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu iken, Soğuk Savaş sonrası ABD hegemonyasında tek kutuplu yapıya dönüştü. Çin'in yükselen güç olarak sahneye çıkması, Rusya'nın Suriye'deki ve Ukrayna'daki tek taraflı askerî harekâtları sonrasında dünya nükleer çok kutuplu bir yapıya evrilerek daha da tehlikeli oldu. İki kutuplu yapıya nazaran çok kutuplu sistemlerin en tehlikeli ve savaşa daha yatkın oldukları iddia edilmektedir. Savunmacı gerçekçi Waltz'a göre ise çok kutuplu yapılar savaşa daha yatkın olmalarına rağmen daha istikrarlıdır. Layne, devletlerin hegemonlara karşı denge kurmaları gerektiğini iddia etmektedir. Devletler daha güçlü devletle birlikte uzlaşarak da hareket edebilirler ve bu strateji kapsamında bölgesel tehditlerle ilgili endişeler hegemon tarafından oluşturulan tehdide karşı öncelik sağlayacağı için hegemona uyum sağlamak kolaylaşır. Yapılan bir çalışmanın sonuçları arasında, zayıf devletlerin, bir dış tehditle karşı karşıya kaldıklarında ve özellikle iç siyasi çekişme koşulları altında, komşu bölgesel yayılmacı güçlü devletler ile ittifaklar kuracağını göstermektedir. Büyük güç statüsünde olmayan diğer devletlerin bölgelerindeki büyük güçlerle ilişkilerinde birinci strateji olarak tarafsız olmayı, ikinci strateji olarak savaşma yerine başka büyük bir güç ile dengeleme stratejisi izleyeceği, üçüncü strateji olarak birlikte rakip güce karşı başka büyük bir güç ile mücadele etmeyi, dördüncü olarak bölgedeki büyük güç olmayan diğer devletler ile güçlerini birleştirmeyi, beşinci olarak tek başlarına mücadeleyi ve son olarak da peşine takılma stratejisi izleyeceği iddia edilmektedir.
Yumuşak dengeleme genellikle sınırlı silahlanma, geçici işbirliği tatbikatları veya bölgesel veya uluslararası kurumlarda işbirliğine dayanır ve güvenlik rekabeti yoğunlaştığında ve güçlü devletler tehdit edici hale geldiklerinde açık, sert dengeleyici stratejilere de dönüştürülebilir. Yumuşak dengeleme argümanı, Waltz'ın yapısal güç dengesi teorisi ve Walt'un tehdit dengesi teorisinin unsurlarını birleştirmektedir. Walt, yumuşak dengelemenin mevcut güç dengesi gerçekliğini kabul ettiğini, ancak yine de mevcut güç dengesi içinde daha iyi bir alternatif kompozisyon aradığını savunmaktadır. Layne, ise diğer devletlerin hegemon gücün niyetleri hakkında değil, yetenekleri hakkında endişelenmesi gerektiğini iddia etmektedir. Walt, bir devletin direnme(balking) stratejisi kullanarak, hegemonun taleplerini görmezden gelebileceğini veya reddedebileceğini savunarak, Türkiye'nin 2003'te ABD'nin Irak'ı işgali için hava üslerinin kullanılmasına izin vermeyi reddetmesini bu kapsamda bir örnek olarak vermektedir.
Yumuşak dengeleme özellikle 21. Yüzyılın başlangıcındaki tek kutuplu uluslararası yapıda ABD'nin başta Irak'ı işgaline karşı aynı savunma ittifakında olmalarına rağmen Almanya ve Fransa'nın itirazları neticesinde uluslararası literatürde yer buldu. Şangay İş Birliği Teşkilatının da bir yumuşak dengeleme teşkilatı da olduğu iddia edilmektedir.
Türkiye'deki son trajik depremdeki Türk Cumhuriyetlerinin faaliyetleri
Orduların amacı savaşa barış zamanında hem personel hem yetenek hem doktrin hem de uyum ve senkronize olarak hazır bulunmaktır. Askerî yeteneklerin daha yüksek hedeflerle birleştirilmesinin politik katkılarının yanında insani felaketlerde ortak hareket etme yetisini ve kapasitesini de yükselteceği tecrübe ile sabittir. Örneğin yüz yılın en büyük deprem felaketi olarak ve 100 atom bombası etkisinde olduğu iddia edilen Türkiye'nin maruz kaldığı deprem felaketinde birçok ülkenin yanı sıra Türkiye'nin kardeş devletleri Türk Dünyası'ndan da askerî yetenek kapsamında yardımlar ve ekipler destek sağladılar. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'nın depreme yönelik dış yardımlar kapsamında 16 ülkenin 34 sahra hastanesini deprem bölgesinde kurduklarını açıkladı. Türk Cumhuriyetlerine ait bu yardımlar ile arama kurtarma ekiplerinin değerli katkılarına yönelik yapılan çalışmalar şunlardır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in direktifiyle Azerbaycan Olağanüstü Haller Bakanlığı'nın yardımları kapsamında bir sahra hastanesi kuruldu, 728 kişilik arama kurtarma ekibi görev yaptı. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'in direktifiyle 100 kişilik arama kurtarma ekibi görev yaparken, 71 askerin tesis ettiği sahra hastanesinde cerrahi müdahaleler dahil afetzedeler muayene ve tedavi edildi. Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev'in direktifiyle Kazakistan Acil Durumlar Bakanlığına bağlı 56 kişilik birinci arama kurtarma ekibinin Türkiye'deki çalışmalarını tamamlamasının ardından 44 kişilik ikinci ekip de Türkiye'de görevine başladı. Kırgızistan Acil Durumlar Bakanlığı, içinde 7 doktorun görev yaptığı 17 yatak kapasiteli bir sahra hastanesi kurdu. Ayrıca, Kırgızistan 69 kişilik içlerinde arama kurtarma görevlileri ve psikologların da bulunduğu oluşan bir ekip gönderirken, Türkmenistan, 10 kişilik bir doktor ekibi ve arama kurtarma ekibi gönderdi.
Sonuç ve öneriler
Türkiye'nin liderliğindeki uluslararası büyük Türk doğal afetlerde yardım gücü/kolordusu dünyada ilk kez oluşturulacak vizyoner, geleceğe odaklı büyük bir otaklık olacaktır. Bu uluslararası birliğin tamamen insani görevler kapsamında doğal afetlerde arama kurtarma ve sahra hastaneleri tematik odaklı olmasının hem BM'ye deklare edilmesi hem de dünyanın her yerindeki müdahalelerde Türk marka değeri ile birlikte KKTC'ye sempati duyulmasına da katkı sağlayacaktır. Her ülke tanımlanan bazı modül ve yeteneklerde lider ülke olabilecektir. Bu aynı zamanda diğer alanlarda yapılacak olası iş birliklerinin de potansiyeli açısından da değerli olacaktır.
Örneğin, tarafsız devlet statüsündeki Türkmenistan'ın liderliğinde müşterek bir sahra hastanesi yapılanmasının hem Türkmenistan açısından hem de dünyanın her yerine müdahale ederek yumuşak güç ve prestij katkısı sağlayacağını değerlendiriyorum. Çünkü dostlar zor günde belli olur. Örneğin, Özbekistan liderliğinde müşterek bir acil arama kurtarma teşkilatının kurulması da Türkiye'nin yaşadığı son deprem ve gelecekteki olası depremlere karşı da stratejik bir fayda getireceğine inanıyorum.
Yumuşak güç ve yumuşak dengelemenin birlikte ele alınabileceği örnek uygulamalar arasında barışı destekleme harekatlarına birlikte katılan uluslararası askeri formasyonlar da bulunmaktadır. Doğal afetlere karşı muharebe hizmeti desteği kapsamındaki askeri sahra hastanelerinin kurulması ve doğal afet arama kurtarma birliklerinin birlikte çalışması ilk defa çok değerli bir uluslararası organizasyon olan TDT çatısı altında ve asrın felaketi bir deprem sonrası Türkiye'nin liderliğinde gerçekleştirilmesi oldukça değerli ve anlamlıdır.
Bu vesileyle Türkiye'de varlığının elzem olduğu bir kez daha anlaşılan askeri hastaneler ile sahra hastanelerinin de açılmasına bu proje ile anlam da kazandırılacağını değerlendiriyorum. Ayrıca arama kurtarma birimlerinin de tek bir komutanlık (Özel Kuvvetler Komutanlığı) çatısı altında toplanmasının emir komuta birliği açısından ve gelecekteki olası İstanbul depremi başta olmak üzere hem ülkemizdeki hem de hem bu teşkilata üye hem de dünyanın her yerine müdahale ederek yumuşak güç açısından Milletimize ve insanlığa faydalı bir katkı sağlayacaktır.