Doğa ve siyaset üzerine düşünceler
Doğa mükemmel bir düzen içinde işler. Orada her şey için bir yer vardır ve her şey yerli yerindedir. Ekoloji tam da bu sisteme göre çalışır. Ekolojik sistemden eksilen ya da kontrolden çıkan bir parça bütünüyle düzeni etkileyeceği kabul edilir. Böyle bir durumun sonuçta bütün ekosistemi alt üst edeceği düşünülür. Eksilen ya da yok olan her parçanın sistemin bir yanını götürdüğü düşünülür. Sistemin güçlü, zayıf, etkili, etkisiz parçalarıyla bütüne uygun biçimde var olması ve işlemesi için elden gelen her şey yapılır.
-Doğa kaosa (kargaşaya) değil kozmoza (düzene) eğilimlidir.
Aynı şey siyasal ve sosyal sistem için de geçerlidir. İnsanlar da doğa gibi kargaşa, belirsizlik değil önünü görmek, istikrar ve düzen ararlar. Belirsizlik ve düzensizlikten hem doğa hem insanlar kaçınırlar.
-1 Kasımda seçmen kötü ama belirli olanı, iyi ama belirsiz olana tercih etmiştir.
Siyasi ve sosyal hayat doğa gibi farklılıkları, muvafıkları, mutabıklarıyla bir bütündür. Birlik, bütünlük içinde farklı düşünce, mizaç, karakter ve yöntemler siyasi hareketleri zayıflatmaz güçlendirir. Bu nedenle iktidara giden yolu açmak için siyaset sahnesine çıkan her siyasi hareket, -önceliği kendi adanmışlarına vermek üzere- programını benimsemiş herkese bünyesinde yer verir.
-İstikamet kaybı öncelik kaybıyla başlar.
Çünkü siyasi partilerin sosyal yönü olduğu kadar bir dava yönü de vardır. Devletten millete, coğrafyadan tarihe, eğitimden kalkınmaya kadar iddiası olanlar bir siyasi hareket altında örgütlenirler. Siyasi hareketlerin gerçek gücü mensuplarının evcilleştirilemeyen, iğdiş edilemeyen idealleridir. Siyasi hareketlerin ideallerine adanmışları olduğu kadar sağlayacağı çıkarlara abanmışları da vardır.
-Abanmışları adanmışlara tercih edenler eninde/sonunda kaybederler.
Siyasi hareketin yöneticilerinin herkese layık olduğu değeri/itibarı vermek gibi bir görevleri vardır. Dağdan gelenin bağdakini kovduğu bir siyasi hareketin başarılı olma şansı yoktur. Dahası tembelin çalışkana, pasif olanın aktif olana, riyakâr olanın samimi olana tercih edildiği bir yapının da siyasette sağlıklı sonuçlar alması mümkün değildir.
-Devler liginde cücelerle mücadele edilmez!
Güç birlik ve beraberlikten, zayıflık ayrılıktan doğar. Eşyanın, doğanın ve siyasetin tabiatı budur. Farklılıkları birlik için değil tasfiye amacıyla kullananlar eninde sonunda farkların kurbanı olurlar.
Yüksek ideal sahiplerinin alçaklarda vuku bulan ayak oyunlarından uzak durması esastır. Esas olan Allah'ın rızası ise kul Rıza'nın kanaati çok da önem arz etmez. İdeallere adanmışlar çıkar eksenli davrananları kendi kaderleriyle baş başa bırakırlar.
-Yönetimlerin itibarı ideallere yaptığı katkı kadardır.
Ancak bir idealist kendisini kendi evinde dışlanmış hissediyorsa bu onda büyük yıkıma neden olur. Pis kediler gibi kendi öz çocuklarını yiyen siyasi ya da sosyal hareketlerin geleceğe kalma ya da iktidar olma şansları yoktur.
-İdealistlerini kurban verenler geleceklerini yemiş olurlar.
Siyasi hareketlerin başarılarıyla, mensuplarının duyduğu heyecanlar ve birbirlerine olan bağlılıkları arasında doğrusal bir ilişki vardır. Heyecan, moral, motivasyon ve adanmışlık siyasette başarıyı getirir. Başını bir gayeye adamış idealist insandan daha etkili sonuç alıcı bir silah yoktur. Söz gelimi ülküdaşını tesadüfen birlikte olduğu yol arkadaşıyla, yol arkadaşını da yolda bulduklarıyla değiştirenler her şeyden önce idealist olmaktan çıkarlar. İtikadı olmayanın sadakati, sadakati olmayanın da liyakati anlamsızdır.
-İtikat, liyakat ve sadakat bir bütündür.
İddiasız, tezsiz, yorgun ve yılgın insanların yeri siyaset değil huzur evidir. Kendi kendini tekrarlamaktan başka bir şey yapamayanları kendilerine döndürmek, onlara yapılacak en büyük iyiliktir. Bu sözlerin muhatabı herkes ve hepimiziz!