Dizileri hayatımızın içine almak

Dizileri hayatımızın içine almak

Toplum olarak fazlasıyla duygusalız. İzlediğimiz bir dizinin kahramanını “ailenin bir ferdi” gibi benimsiyoruz. Yetmiyor, dizinin içinde yaşamaya başlıyoruz.

“Kurtlar Vadisi” nin Çakır’ı dizide öldüğünde gıyabında cenaze namazı düzenlemiş bir toplumuz sonucunda. İş bu kadarla kalmıyor, daha uç örnekler de var. Şu sıralarda “Çukur” dizisi fenomen hale gelmiş durumda. Öyle ki, Tokatlı bir aile, dizideki Koçovalılardan öylesine etkilenmiş ki, soyadını “Koçovalı” olarak değiştirmek için mahkemeye başvurmuş. Torunları da oradaki “kahraman” gibi olsun diye, adını Yamaç koymayı akıl etmiş. Diziler, hep söylüyoruz, toplumun aynası. İçerdikleri şiddetle, entrikalarla hem toplumu etkiliyorlar, hem de her gün gazete sayfalarına taşınanları hikayeleştirip yeniden servis ediyorlar. Böylece kısır döngü toplumsal yozlaşmayı da körüklüyor. Eski filmleri izleyince de “ah, ne güzel aile ilişkileri” deyip hayıflanıyoruz.