Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Dış politikada yüzeysellik ve Davutoğlu

Davutoğlu “Stratejik Derinlik” kitabının yazarıdır. ‘Zamanın ruhunu kavrayarak’, ‘çağın ve geleceğin yönelimini okuyarak’ siyaset üretmek gerektiğinden herkesten fazla O söz etmişti.

Uzun yıllar Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’nı da yapmış olan Davutoğlu’nun Türk diplomasisine hediye ettiği kavramlardan bir kaçı da şunlardır: “Değerli Yalnızlık”, “Kazan-kazan”, “Komşularla sıfır sorun”, “Çözümsüzlük çözüm değildir”, “Kıbrıs’ta bir adım önde olmak”, “Proaktif dış politika” vb.
Davutoğlu teorik olarak ifade ettiklerini pratikte diplomatik hedef olarak şöyle formüle etmişti: Ermenistan’la ‘yüz yıllık tarihi sorun tarihte bırakılacak’; Kıbrıs’ta ‘kırk yıldır uygulanan çözümsüzlük çözümdür’ politikasını ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ stratejisi aşacak; bütün komşuları sorun olarak gören politikalar “komşularla sıfır sorun” idealiyle geçilecekti.
Davutoğlu, bölgede sorunların parçası olan politikaların terk edileceğini ve sorun çözücü bir strateji uygulanacağına özellikle vurgu
yapıyordu.
Bu bağlamda, “biliyoruz, farkındayız, doğru yerde duruyoruz” demişti. Yüksek tondaki sesiyle Türkiye’nin eski Dışişleri Bakanı, “Yeni bir Orta Doğu doğuyor... Değişim dalgasını yöneteceğiz... Bu barış düzeninin öncüsü Türkiye olacaktır” demişti. Bu iddialara karşın Davutoğlu döneminin dış politikasının söylem ve eylem olarak geldiği yeri yine kendi arkadaşları “değerli yalnızlık” olarak ifade etmiştir.
Türkiye’nin Başbakanı da olan Davutoğlu’nun söylediklerinin tam aksine gelişmeler ortaya çıkmıştır.
Bugün Davutoğlu’nun dünyada ve bölgede meydana gelişmeleri okuma, ideolojik duruş, değerlendirme ve yönetim hatalarından kaynaklanan başarısızlıkları somut birer gerçeklik olarak ortay yerde öylesine durmaktadır. Erdoğan ve Davutoğlu’nun Türkiye’nin komşu olduğu ülkelerin kendi içlerindeki etnik, mezhep ve rejim kavgalarına taraf olması, hatta fiilen bulaşmasının faturası kaldırılır gibi değildir. Davutoğlu bugün hâlâ bir züğürt tesellisi gibi Mısır, Suriye ve Irak’ta ‘ahlaki olarak durduğumuz yer doğrudur’söylemiyle avunmaktadır. Şurası çok açıktır ki, Davutoğlu’nun ahlaki olarak durduğu yer Türkiye’yi “değerli yalnız” yapmışsa siyaseten yanlıştır!
Davutoğlu’nun önce danışman, sonra da bir numaralı uygulayıcısı olduğu politikaların stratejik ya da proaktif olup olmadığı somut olgularla kanıtlanmıştır.
Bunlardan bir kaçını belirtmekte yarar
vardır:
-Türkiye ile ABD’nin arasındaki gerilimin 1 Mart tezkeresiyle zirveye vurduğu bir zamanda, Süleymaniye’de Türk askerlerine yönelik ABD ve Peşmerge’nin operasyon yapma ihtimalini ön görememiştir. Dışişleri gerekli tedbirleri almayarak askerin başına çuval geçirilmesine sebep olmuştur.
-Davos’taki “One Minute” sonrası İsrail, Türkiye’nin canını acıtmak için diş bilerken Davutoğlu ve ekibi proaktif davranamayarak Mavi Marmara gemisinin Akdeniz’e açılmasına izin vermiştir. AKP iktidarı, İsrail’in açık tehdidine rağmen gemiye müdahale edileceğini ön görüp gerekli tedbirleri almayarak dokuz yurttaşının katledilmesini yalnızca
seyretmiştir.
-Siemens Şirketi, IŞİD’in yarattığı tehdidi önceden görerek uçak ayarlayıp, Irak hükümetinin yardımıyla Kuzey Irak’taki çalışanlarını ani bir operasyonla güvenli bir şekilde kurtarmıştır. Davutoğlu ise Musul Konsolosluğunda çalışan görevliler için proaktif davranarak uçak bir yana ‘Konsolosluğu boşaltın’ talimatı bile göndermemiştir. Aksine Musul’da her şey yolunda, ayrılmayın telkininde bulunmuştur. Böylece Konsolosluğun personeli IŞİD adlı çetenin eline rehin düşmüştür.
-Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi Suriye’de olanı biteni okuyamamış, Esad’ın kısa süre içinde gideceğinin hesabı üzerine siyasetlerini bina etmişlerdir: Erdoğan “İnşallah en kısa zamanda Şam’a gidecek, Emevi Camii’nde namazımızı da kılacağız” demiştir. Bu sözlerin ve siyasetin bedeli olarak bir buçuk milyon Suriyeli Türkiye’ye göçmüştür.
-Tayyip Erdoğan, mevcut şartları yeterince değerlendiremediğinden “2013 Nisan’ında Gazze’ye gideceğim... Mayıs sonu gibi Gazze’ye gideceğim” demesine karşın bir türlü Gazze ziyaretini gerçekleştirememiştir.
Sözün özü; Davutoğlu’nun teorideki ‘Stratejik Derinliği’ pratikte yüzeysellik olarak uygulanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları