Gerçi 15 Temmuz'da Türkiye'nin içeriden işgal edilmesi teşebbüsü, Türk milletinin sağduyusu ve Allah'ın inayeti yardımıyla püskürtüldü. Başarısız darbecilerin istihbarat ayağının özellikle Güneydoğu'da darbeden önceki dönemlerde PKK'yla iş birliği içerisinde olduğu iddiaları dikkate alındığında PKK dahil maalesef bazı ülkeler de Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu istismar etmektedirler.
PKK, FETÖ ve IŞİD gibi terör örgütlerinin kaynağı aynı olabilir. Ancak Türkiye'nin bu örgütlerle ilgili istihbarat ve uluslararası boyutunun ayrı ayrı analiz edilmesinde yarar görmekteyiz. Bu durum doğrultusunda burnumuzun dibindeki iki komşu ülke incelendiğinde; Kuzey Suriye'deki Azez-Cerablus hattı Türkiye'nin kırmızı çizgisini yok etmeye yüz çevirmektedir. Geçen hafta Halep'in 40 km. uzaklıktaki, nüfusu Arap, Kürt ve Türkmenlerden oluşan ve 2014'ten beri IŞİD'in elinde bulunan Menbic ilçesi, ABD'nin desteğiyle çoğunluğu PYD'li Kürtlerden oluşan ve aralarında Arapların da bulunduğu Suriye demokratik güçleri tarafından kurtarıldı ve PYD'ye teslim edildi.
PYD, Menbic ilçesinde öncelikli olarak aynen Peşmergelerin Irak'ta 1992 ve 2003'te Kerkük'te olduğu gibi Menbiç'te de tapu ve nüfus dairelerini yaktılar.
Merak edilenlere ''acaba PYD Fırat'ın doğusuna geçer mi?'' sorusuna PYD'nin Membiç'ten Fırat'ın doğusuna çekilip, BAB'a doğru ilerlemesi Kuzey Suriye Federasyonunun kurulması için önemli bir adım olacaktır. Nitekim, bu bölge Kürtler için Suriye'de Afrin ve Kobani arasında bir irtibat sağlama özelliği taşımaktadır. Hedef Kürt koridorunun tamamlanmasıdır.
Suriye'de ABD, Türkiye'ye verdiği sözlerin el altından tam tersini uygulamaktadır. Acaba ABD Dış İşleri Bakanı Kerry'nin 24 Ağustos'ta Türkiye'ye yapacağı ziyarette neler konuşulacak?
Irak'a gelince; IŞİD oyununun devam ettiği ve Irak'ın resmen değilse de uygulamada fiilen bölündüğünü görmekteyiz. Irak'ın kuzeyindeki defacto olarak Bölgesel Kürt Yönetimi dışında Sünni bölge olarak addedilen ve büyük bir bölümü halen IŞİD kontrolünde olan, Rumadi, Selahaddin ve Musul vilayetleri hariç, Irak'ın diğer bölgelerinin hemen hemen tamamı, Şii partilerden oluşan Merkezi hükümetinin yönetimi ve kontrolündedir.
Ne yazık ki ihtilaflı bölge olarak addedilen sahipsiz Türkmenler ne bölgelerinde varlıklarını gösterebilmekte ne de Irak'ın genelinde üçüncü unsur oldukları dikkate alınmaktadırlar. Irak'taki Türkmenlerin durumu maalesef Türkiye'nin Irak'la olan ilişkisi ve göstereceği ilgi oranına bağlıdır.
Bunun en açık örneği geçen hafta Irak Hükümeti kabinedeki değişiklikleri yaparken Türkmenlerin ne adı getirildi ne de bakanlık tahsis edildi. Bu durum karşısında Irak Millet Meclisindeki Türkmen milletvekilleri toplu olarak kürsüye yürüyerek protesto ettiler ve yemin törenini de aksatmaya çalışmalarının ardından ITC Başkanı Erşad Salihi tarihi bir konuşma yapmıştır. Protestolar karşısında Abadi geri adım atarak şu ana kadar uygulanmasa da Türkmenlere bir bakanlık tahsis edeceği sözünü vermiştir.
Bilindiği gibi, 2003'ten sonra gelmiş geçmiş Irak hükümetleri Türkmenlere en az 1 bakanlık tahsis ederken Abadi hükümetinin geçen yıl Türkmenlere tahsis edilen İnsan Hakları Bakanlığı ekonomik sıkıntılar bahanesiyle lağvedildi ve dolayısıyla da Türkmenler bugüne kadar bir bakanlığa sahip olamamışlardır.
Birkaç gazete dışında Türk basını her iki olayla da istenilen ciddiyetle ilgilenmediği gibi gerek Suriye'deki Menbic meselesiyle ve Azez, Cerablus hattının yanı sıra Irak'taki Türkmenlerin tamamen göz ardı edilmeleri ise düşündürücüdür.
Ankara'nın gerek Suriye gerekse Irak'taki soydaşlarına gerekli desteği vermesi hem Türkiye'nin güvenliği hem de o ülkelerde yaşayan soydaşları açısından önem arz etmektedir.