Dış açıklar yoksullaştırdı
Merkez Bankası 2023 yılı ödemeler dengesini açıkladı, Dış ticaret açığı 86,6 milyar dolar, cari açık 45,1 milyar dolar oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu, dış ticaret açığını 105,6 milyar dolar olarak açıklamıştı. İki devlet kurumu arasında 19 milyar dolar fark var. Türkiye bir istikrar programı yapmaya karar verirde bu dış ticaret açığını düşürmek isterse hangi veriyi baz alacak?
Türkiye 2003 yılı ile 2023 yılı arasında geçen 20 yılda;
- 1 trilyon 7 milyar 774 milyon dolar dış ticaret açığı verdi.
- 720 milyon dolar cari açık verdi.
- Türkiye’nin 2022 yılı GSYH toplamı 817,5 milyar dolardır.
Bu tablo korkutucu ve iktisatçının sustuğu bir tablodur.
Cari açık ülkenin kaynak ve servet kaybı demektir. 20 yılda 720 milyar dolar kayıp ülkenin topyekün yoksullaşmasına neden olmuştur. Büyümenin sürdürülmesini engellemiştir. Dahası dış borç stoğunun artmasına neden olmuştur. Çünkü cari açığın finansmanı için doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi yok denecek kadar azdır ve bu açıklar dış borçla finanse edilmiştir.
Dış açıkların çözülmesi zor değildir. Cari açığın önlenmesi, iktisat politikalarında, faiz ve kur politikasında, köklü değişiklikleri gerektirir. Bu konuda alınacak önlemlerin başarısı için, geçiş sürecinde büyümenin ertelenmesi, yeni yatırımların finansmanı gibi maliyetler ortaya çıkacaktır.
1- Türkiye’nin cari açık kıskacından kurtulması için önce üretimde kullandığı ithal aramalı ve hammadde payını en aza düşürmesi gerekir.
Özel sektör yatırım yapmadığına göre; pamuk gibi hammaddelerin, iplik gibi ara malların içerde üretimine devletin yüksek teşvik vermesi ve gerekirse geçici bir süre için, bu alanda piyasaya girmesi gerekir.
2- Kur sistemi değişmelidir:
Türkiye için uygun kur rejimi, ekonomik konjonktürü, mevcut riskleri, piyasa şartlarını dikkate alan ve kurdan dolayı ortaya çıkabilen sosyal maliyetleri minimize eden bir rejim olmalıdır. Bu rejim “yönetimli dalgalanma rejimi” olabilirdi. Ancak yönetimli dalgalanma için MB’nın elinde döviz rezervinin olması gerekir. Bugünkü şartlarda İMF’den borç alıp önce Merkez bankası rezervlerini artırmak ve Çin’in uyguladığı ‘’yarı sabit kur rejimi ‘’ uygulamak en doğru yoldur.
3- Merkez Bankası’nda reform yapılmalıdır:
Merkez Bankası kanununu değiştirip, MB’nin TL yanında ayrıca kuru da gözetmesini sağlamak gerekir. İlave olarak MB bağımsızlığı garanti altına alınmalıdır. (Bu durumda Kambiyo rejiminde de sıcak para için sınırlama getirmek gerekir.)
4- Milli bir dış ticaret politikamız olmalıdır.
2023 yılında;
- Avrupa Birliği ve İngiltere’ye yaptığımız ihracatın toplam ihracatta payı yüzde 45,7’dir. Ama cari açık değil 4,3 milyar dolar cari fazlamız var.
- Rusya ve Çin’e yaptığımız ihracatın toplam ihracattaki payı yüzde 5,5’tir. Ama bu iki ülkeye karşı verdiğimiz dış ticaret açığı 76,4 milyar dolardır.
Rusya’dan petrol ve gaz ithalatımız, toplam içinde yüzde 37’dir. Çin’den ise teknoloji ve yatırım malı ithalatı düşüktür. Rusya ve Çin’e karşı milli ve yerli olup kota uygulasak dış ticaret açığımız yarı yarıya düşer.
5- ihracatımızda yüksek teknoloji ürünlerinin payını artırmak gerekir.
Türkiye artık Yüksek teknoloji üretmiyor, ithal ediyor. Bu nedenle 2006 öncesi Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 6 iken bu pay giderek azaldı ve şimdi yüzde 32’e geriledi. Yüksek teknoloji yükte hafif pahada ağırdır. Dış ticaret açığının önlenmesi için bu payın en az yüzde ona çıkarılması gerekir.
Bunun için Bütçeden AR-GE ‘ye kaynak ayırmak, TÜBİTAK ve benzeri araştırma kurumları ile Üniversiteleri birer parti kurumu olmaktan çıkarmak gerekir.
6. Doğrudan yabancı yatırımları teşvik etmeliyiz.
2020 yılı sonunda volkswagen Türkiye’de passat yatırım projesini iptal etmişti.
Alman ekonomi dergisi, WirtschaftsWoche’ye; Volkswagen CEO’ su Herbert Diess, “Türkiye’de kurulması planlanan fabrika projesinden şirket hissedarları Türkiye’deki siyasi durumdan endişe ettikleri için vazgeçildi” şeklinde bir açıklama yaptı.
Türkiye parlamenter demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dönmelidir. Başkanlık sisteminden sonra güven sorunu, ekonomik istikrarı bozan ve yerli ve yabancı sermayeyi ürküten bir sorun haline geldi.
Doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi teşvik verilmelidir.
Cari açığın negatif etkisi birdenbire ortaya çıkmaz ve fakat uzun dönemde ülke ekonomisinin temelini oyar, topluma yüksek maliyet getirir.