Özgürlüklerine kavuşacak olan daha çok millet vardır
İstanbul’un 16 Mart 1920’deki fiilî işgali üzerine çalışmaz hale gelen son Osmanlı mebuslar meclisi Sultan Vahideddin tarafından 11 Nisan 1920 tarihinde resmen feshedilmişti. Bu fesih, Millî Mücadele hareketinin resmî organı olan ve 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Heyet-i Temsiliye’yi artık Türklerin tek ve Millî teşkilâtı konumuna getiriyordu. Bu gelişmenin ardından 19 Mart 1920’de Heyet-i Temsiliye reisi Mustafa Kemal Paşa, vilayet ve sancaklara gönderdiği tamimle “olağanüstü yetkilere sahip” bir meclisin Ankara’da açılmasını sağlayan hazırlıkların yapılmasını temin etti. BMM, 23 Nisan, saat 14.45’de 78 milletvekili hazır olduğu halde en yaşlı milletvekili Sinop milletvekili Şerif Bey’in konuşması ile açıldı.
Meclis, 30 Nisan’da kuruluşunu Avrupa devletleri Dışişleri Bakanlıklarına bildirerek, Türk milletinin tek söz sahibi olduğunu ilân etti. Çalışmalarına hemen başlayan BMM, 26 Nisan’da 13 kişiden mürekkep bir başkanlık divanı oluşturarak yeni Türk devletinin siyasî anlamda oluşumunu sağlayan kararlar almıştır. Türk Bağımsızlık Savaşı’nın ulusal lideri olan bu büyük insanın bağımsızlık ve özgürlük idealizminin çapı, yetkili belgelere göre, ulusal sınırları çok aşmış; dünyanın birçok kesiminde emperyalizmin boyunduruğu altında çırpınan bütün ülkelere kurtuluş ümidi saçmıştır. Atatürk’ün daha 17 Temmuz 1922 gibi erken bir tarihte yapmış olduğu bir konuşmadaki şu sözleri gerçekten dikkate değer: “Türkiye’nin bugünkü mücadelesinin yalnız Türkiye’ye ait olmadığını bir daha doğrulamak lüzumunu hissediyorum. Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsa idi; belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, büyük ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü; müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun davasıdır.” Evrenselliğe yönelik bu idealist amacın etkisi, Encyclopaedia Britannica’da, şöyle belirtilir:
“Mustafa Kemal’in Türkiye’yi kurtarma mücadelesi, Afrika ve Asya’da doğum halindeki birçok devletin bağımsızlık yolunda çarpışmaları için ilham kaynağı olmuştur.” Atatürk, sadece ilham kaynağı olmakla kalmamış; bu ülkelerin geleceğini de engin bir ileri görüşlülük ve derin bir insanlık duygusu ile ta 1923’te sezmiştir. İşte o sezgisi: “Şu anda, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin uyanışını da öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüklerine kavuşacak olan daha çok millet vardır. Bu milletler, bütün engellere rağmen, muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır.”
(Bitti)