Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Dille ilgili bazı terimler

Sosyal medyadaki bilgi kirliliği dille ilgili terimlerde de kendini göstermektedir. Bu sebeple bazı terimlere açıklık getirmekte yarar görüyorum.

En başta "dil" kelimesini açıklamak gerekir. Türkçe Sözlük''ün 11. baskısı (2010) dili şöyle tanımlamıştır: "İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma".

Aynı sözlükte kelimenin diğer anlamları da şöyle: "Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi". Bu anlam için "halk dili" örneği verilmiş. "Eski Türk dili, Peyami Safa''nın dili" gibi örnekler de verilebilir.

Bir başka anlam da şöyle: "Belli mesleklere özgü dil". Bu tanım için "hukuk dili" örneği verilmiş.

Üçüncü bir anlam: "Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı". Bu anlam için "müzik dili" örneği verilmiş. "Sinema dili" de güzel bir örnek olabilir.

Kelime ve terimlerde, Osmanlı dönemiyle Cumhuriyet dönemi arasında bazen farklılıklar olabilmektedir. Bu bakımdan Osmanlı dönemindeki en iyi sözlük kabul edilen Şemsettin Sami''nin Kamûs-ı Türkî''sine de bakmayı yararlı görürüm. Orada dil kelimesine "insanların tekellüm ettikleri lehçelerin beheri, lügat, lisan, zeban" anlamı verilmiş. "Lisan" maddesinde de "Nev''-i beşerden bir kavmin söylediği lügat, lehçe" anlamı var. "Lügat"e "bir kavim ve ümmetin söylediği lisan"; "zeban"a ise "dil, lisan, lügat, lehçe" anlamları verilmiş.

Arapçada ve Osmanlı Türkçesinde "ümmet" kelimesinin "millet" anlamına geldiğini belirttikten sonra Şemsettin Sami''de "dil" kavramı içine "lehçe" kavramının girdiğini de kaydedelim. Pek çok dilde "dil" için böyle çeşitli anlamlar söz konusudur. Arapçada da lügat, hem dil, hem lehçe, hem sözlük anlamındadır.

Terim olarak dil kavramının tanımını yapmak kolay değildir. Dil bilimciler tarafından yapılmış pek çok dil tanımı vardır. Ünlü Fransız dil bilimci André Martinet''nin tanımını Doğan Aksan''dan aktararak veriyorum:

Dil, "insanın kendi bilgi ve deneylerini, bir anlamsal kapsamı ve bir ses karşılığı olan birlikler, monème''lerle, her toplumda bir başka biçimde açıkladığı bir bildirişme aracı"dır.

Türkiye''deki en iyi tanımlardan biri Muharrem Ergin''in Türkoloji öğretiminde yaygın olarak kullanılan ünlü tanımıdır:

"Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir."

"Tabiilik", "canlılık" kavramları üzerindeki tartışmaları şimdilik bir yana bırakırsak yukarıdaki tanımın "efrâdını câmi, ağyârını mâni", mükemmel bir tanım olduğunu söyleyebiliriz.

Dilde birtakım alt bölümler de vardır. Sık tartışılan, sosyal medya ortamlarında ise kaynak gösterilmeksizin üzerinde ileri geri konuşulan konulardan biri de budur. Şimdilik sadece "lehçe" terimi üzerinde duralım. Batı dillerinde dialekt/dialect sözüyle karşılanan lehçe, dilin alt bölümlerinden biridir. Lehçenin nerede bitip dilin nerede başladığı çok tartışmalı bir konudur. David Crystal ünlü sözlüğünde dil bilimi, özellikle toplum dil bilimi açısından konunun karmaşık olduğunu yazar. Söz gelişi, aralarında anlaşılabilirlik bulunmayan Mandarin ve Kanton kollarını Çinliler, ayrı dil kabul etmezler, lehçe kabul ederler. Buna karşılık aralarında anlaşılabilirlik bulunan İsveççe, Norveççe ve Danca, söz konusu dilleri kullanan ülkelerce ayrı dil kabul edilir.

Birçok dilde "lehçe"nin de alt dalları vardır. Dilin lehçe/dialect altı kolları için İngilizcede subdialect, Fransızcada parler veya sous-dialect, Rusçada govor, Rumencede grai terimleri kullanılır. Türkçede ise "ağız" terimini kullanıyoruz. Lehçe ve ağız arasında "şive" terimine yer veren ünlü Türkolog Reşid Rahmeti Arat, Almanya''nın en büyük Türkologlarından biri olan Willy Bang''ın yanında doktorasını tamamlamış bir Kazan Tatar Türk''ü idi. Türkiye Türkoloji''sinde çok etkili olan Arat''ın "lehçe-şive-ağız" şeklindeki üçlü sınıflandırması ülkemizdeki birçok Türkolog tarafından da benimsenmiştir.

Sosyal medya ortamlarında da olsa bilim adamlarının, konuları iyice araştırarak, kaynak göstererek, "Mutlaka benim söylediğim doğrudur." iddiasında bulunmadan, aşağılama sözleri kullanmadan, birbirlerini itham etmeden, sakin bir şekilde tartışmaları gerekir.   

Yazarın Diğer Yazıları