Dilimizi düzeltelim
Dili doğru kullanmak, dile saygı göstermek aydın olmanın şartlarından biridir. Aydın insan savruk ve hatalı konuşmaz, kelimeleri yanlış telaffuz etmez. Oysa son zamanlarda bazı kelimelerin yanlış söylenişleri o kadar yaygınlaştı ki insan ne diyeceğini bilemiyor. Üstelik toplumda sivrilmiş, belli yerlere gelmiş insanlar bile aynı hataları tekrarlayıp duruyor. İşte birkaç örnek:
Muhatap. İnsanların birçoğu artık muhattap demeye başladı. Bunun sebebini bir türlü anlamıyorum. Nereden çıktı bu söyleyiş? Yoksa birileri, doğrusu budur, diye mi öğretiyor? Kelimede bir adet t vardır ve ortadaki hece uzun söylenmelidir; doğru biçim budur.
Muasır. Bu kelimede de insanlar s sesine bastırıyor ve muassır diyor. Doğru biçim, a sesinin uzun söylenmesiyle "muasır"dır.
Vaka. İkinci hece niçin uzatılıyor, anlamıyorum. Kelimede iki hece vardır ama bu heceler va-ka biçiminde değil, vak-a (vak'a) biçiminde bölünerek söylenir ve a sesi de uzatılmaz. Şu menhus virüs bazı kelimelerin içine de mi girdi ne?
Kabine. Bu kelimede de nedense orta hece uzatılıyor. Kelime Arapça değil, Fransızcadır; kabîne şeklinde uzatılarak söylenmez. İmam-Hatip okullarında okuyanların bu hatayı hiç yapmamaları gerekir.
Toplum önderlerinin, dili sadece doğru kullanmaları yetmez, onların aynı zamanda "temiz" bir dile de sahip olmaları gerekir. Özellikle bazı siyasilerimizin dili, topluma kötü örnek olmaktadır. Bunun sonucunda da kadınlarımıza yönelik çirkin sözler ortalığı sarmaktadır.
Kısa bir tarama yaptım ve siyasetçilerin ağızlarından, kalemlerinden dökülen bazı sözleri kaydettim. Okuyuculardan özür dileyerek onlardan bazılarını karışık olarak veriyorum: satılık kalem, zavallı, rezil, akbaba, sürüngen, enik yavrusu, namussuz, topuğunuz kıçınızda, ulan İsrail dölü, kokuşmuş, yalaka, klozet, alçak, namert, artist, milletin anasını belleyenler, mezar soyguncuları, nebbaşlar, ağzından lağım akıyor, siyasi güruh, iki ayyaş, şerefsiz, şeytan, hastalıklı ruh, illet, zillet…
Siyaset yapanlara sesleniyorum, geliniz bir temiz dil kampanyası başlatalım. Hakaret içeren sözler kullanmaktan, yukarıdaki gibi çirkin ifadelerden vazgeçelim ve topluma iyi örnek olalım.
İşe "sen" demeyi bırakarak başlayabiliriz. Mesela "sen yalancısın, sen döneksin, sen hainsin, şerefsizsin, namussuzsun" yerine şöyle cümleler kurabiliriz: "Bu söylediğiniz doğru değil. Bakın filan tarihte şöyle söylemiştiniz; şimdi ise böyle söylüyorsunuz. Söyledikleriniz, yaptıklarınız ülkenin çıkarına değil. Bu söylediğiniz, bu yaptığınız şeref ve namus kavramlarıyla bağdaşmaz…"
Ne dersiniz, böyle cümleler kurmak çok mu zor? Siyasi rakiplerinizi mat etmek için mutlaka galiz kelimeler kullanmak, mutlaka onlara hakaret etmek zorunda mısınız? Argoya, küfüre, hakarete başvurmak iyi bir yol olmadığı gibi bence âcizliğin de ifadesidir. Demek ki siz bu tür kelimeler kullanmadan muhataplarınızı mat etme yeteneğine sahip değilsiniz. Oysa kötü ve çirkin ifadelere başvurmadan da sert karşılıklar verilebilir. Rakibinize "siz" diyerek de ona çok sert karşılık verebilirsiniz. Bence bu yolu denemeli ve başarmalısınız.
Gördüğünüz gibi sert olmanıza itirazım yok. Tabiî yumuşak bir dili tercih ederim ama, siyasi mücadele sırasında bazen sert ifadeler kullanmak da gerekebilir. Sert karşılıklar vererek de -eski bir kelime kullanayım- "müeddep" olabilirsiniz. Müeddep, terbiyeli, nazik… Yanlış hatırlamıyorsam bunlar toplum içinde yüceltilen kavramlardı. Toplum önderleri, başkalarına "edep adap" dersi verirken kendileri edepten yoksun kelimeler kullanmazlardı.
Acaba tekrar bu kavramları yüceltebilir miyiz? Yoksa, nezaket, incelik, terbiyeli olmak artık âcizlik mi kabul ediliyor? Toplumda öne çıkmak, siyasette yükselmek için hırçın ve küfürbaz mı olmak gerekiyor?
Siyasetçilerimizden, toplum önderlerinden düzgün ve temiz konuşmalar duymak, düzgün ve temiz bir dil istemek, vatandaşlar olarak hepimizin hakkıdır. Dilimizi lütfen bozmayınız ve kirletmeyiniz!