Devletimize güveniyorum
Artık çok sesli de değil. Her kafadan bir ses çıkmıyor. Bir referandumla yarattığımız mucize sayesinde bütün yönetimi muktedir bir elde, tek elde topladık. Artık iktidar partisinin genel başkanı da olan bir cumhurbaşkanımız var. Hâkim ve savcılarımızı belirleyen kurulumuzu da iktidar partisi ve onun genel başkanı olan cumhurbaşkanımız belirliyor. Ordu, jandarma, emniyet... Bütün güvenlik de iktidar partisi genel başkanının belirlediği bakanlara bağlı. Artık devlet deyince iktidar partisini ve onun genel başkanını anlıyoruz. Her şey onların ve onun muktedir ellerinde.
Bu durumda...
Elbette ben devletime güveniyorum. Can emniyetim var, mal emniyetim var. Hepsi devletimin garantisi altında. Hakkımı arayacağım mahkemeler var. Onlar da devletimin koruyucu gözetimi altında. Üstelik çok da merhametli ve şefkatli yöneticilerimiz var. Birtakım kendini bilmezler, gazeteci pozları takınmış, köşelerinden ileri geri laf ediyorlar; hepsine lütuf gösteriliyor. Kendilerine muhalif diyen birtakım adamlar, ülkemizde adalet yokmuş gibi, ellerine adalet yazan levhalar alıp yürüyorlar; onların da hepsine lütuf gösteriliyor. Adaletin tam anlamıyla hâkim olduğu ülkemizde adalet yazan levhalarla sokaklara çıkarsanız ne olur? Levhalar bile utanır. Utançlarından yüzleri kızarır. Yüzlerinin kızardığı, adalet yazısının kırmızılığından belli olmuyor mu?
Böyle ufak tefek çıkıntılara aldırmıyorum ve ben devletimize güveniyorum. Kendimi hiç bu kadar emniyette hissetmemiştim. Bana kötülük yapabilecek herkes nasıl olsa içeride. Kötülüğü dokunması muhtemel kişiler de nasıl olsa yarın öbür gün içeri girerler. Benim emniyetim de iyice garantiye alınmış olur. Doğrusu bu adalet ve emniyet düzeninde adaletsizlikten bahsetmek nankörlükten başka bir şey değil.
Bir de Irak ve Suriye politikamızdan şikâyet eden hak bilmez nankörler var. Devletimiz Irak'taki kırmızı çizgilerimizi çiğnetmiş. Bağımsız Kürdistan için referandum yapılacakmış. Suriye'ye burnumuzu sokarak orada da bir Kürt oluşumuna yol açmışız.
Tam bir kendini bilmezlik! Bunlar, TIR meselesinde devletimizin ne kadar kararlı olduğunu görmüyorlar mı? Devlet sırrı konusunda elbette kararlı ve hatta kahhar olmak gerek. Bazı hainlerin sırrını açıklamaya çalıştıkları TIR nereye gidiyordu? Burnumuzu sokuyoruz diye şikâyet edilen ülkelere değil mi? Öyleyse niye şikâyet ediyorsunuz? Demek ki devletimizin tedbiri de var, hazırlığı da var. Irak'ta da Suriye'de de ülkemize düşman yapılara asla izin vermez. Kerkük'ü, Telafer'i, Tuzhurmatı'yı asla peşmergeye bırakmaz. Hiç şüpheniz olmasın, Ege'deki adaları da, kayalıkları da Yunan'a bırakmaz. Yunan adalara asker çıkarmış, yerleşmiş, bayrak çekmiş, üs kurmuş... Göreceksiniz, en kısa zamanda devletimiz topunun canına okuyacak.
Devletimize tabii ki güveniyorum. Ben bugüne kadar Avrupa ülkelerine kafa tutan, ABD'ye hukuk dersi verip posta koyan bir başkan görmedim ki! Başkan deyişim sırf kolaylık olsun diye. Hem cumhurbaşkanlığını, hem parti genel başkanlığını ifade eden bir kelime. Kolay ve kısa.
Bir takım -haydi hain demeyeyim- kendini bilmezlerin yakalatmaya çalıştıkları TIR da gösteriyor ki devletimizin, YPG'ye karşı da, peşmergeye karşı da, Barzani'nin Kerkük'ü işgal etmesine karşı da, referandum yapıp bağımsızlık ilan etmesine karşı da çok ciddi tedbirleri var. YPG'den sınırlarımıza tecavüz olursa anında karşılık vereceklerini daha yeni açıklamadılar mı? Ne diye şikâyetleniyorsunuz? Siz de benim gibi devletimize güvenin biraz! Peşmergeye de, PYD gibi ne idüğü belirsiz yapılara da pabuç bırakılmayacağına inanın! Gönlünüzü ferah tutun, rahat olun! Başımızda kudretli, sözleri kılıç gibi kesen yöneticilerimiz var. Üstelik, kendilerini dünyanın en büyük gücü sanan devletlere karşı seslerini yükseltirken Köroğlu'nun eğri kılıcı gibi gövdelerini nasıl da eğdiklerini görmüyor musunuz? Size güven vermek için daha ne yapsınlar?
Son olarak okuyucularımın ciddi bir şekilde dikkatlerini çekmek istiyorum: Bu bir mizah yazısı değildir.