"Devlet"i de geri istiyoruz!
ABD "Başkanlık" sistemiyle yönetiliyor.
Amerikan vatandaşları bir çılgınlık yaparak Trump'ı hem ülkelerinin, hem dünyanın başına musallat etti.
Bıraksan dünyayı yakıp yıkacak bir "kontrolsüz güç" Trump.
Ancak...
Dünyayı yönettiği varsayılan Trump bile, rüyasında görmüş gibi bir gece/sabaha karşı ansızın yayınladığı KHK'larla veremiyor ülkesinin kaderini etkileyecek kararları.
Bir bürokrat atamasında bile "benim memurum", "kefilim" deme şansı yok; senatonun onayına bağlı. Görüyorsunuz işte CIA Direktörü atanması sürecinde olanları.
Trump'ın az buz değil, açıktan, dev destek verdiği Gina Haspel, Amerikan Senatosu'nun karşısında süt dökmüş kedi gibiydi. İşkenceyle anılan Haspel, neredeyse "işkence karşıtı" bir görünüm sergiledi ve hatta bu yönteme başvurmama sözü verdi.
Senato "yer mi" bilmem ama CIA'nın işkenceleri gibi hem bütün dünyayı ilgilendiren, hem de aslında son derece "mahrem" olan bir konuda bile çatır çatır ve şeffaf bir sorgulama yapılabilmiş olması önemli.
"Başkan" tarafından yönetildiği halde ABD bunu nasıl becerdi peki?
Çünkü bir Amerikan devleti var "Beyaz Saray"dan içeri!
Türkiye'de "rejim" diyoruz ama tek o değil "rejim"in "rejim"i belirleyen kurallara uyularak, hukuki ve adil uygulanabilmesini sağlaması beklenen "devlet" kurumu da çökertildi.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayları, "parlamenter sisteme dönüş"le birlikte "parti devleti"nden "partilere rağmen kendini koruyabilen devlet"e dönüşün de sözünü vermeli.
***
Türkiye için ABD vAKti!!!
Bir "Erol Olçok olsaydı böyle mi olurdu" vakası daha!
AKP'nin seçim kampanyasında kullandığı reklam filmlerini gördünüz mü?
"Reis"in "Eyyyyyyyy" çektiği ne kadar ülke varsa hepsine güzelleme yapmışlar sırayla;
ABD...
Almanya...
Fransa...
"Tarihi 241 seneden ibaret olan ABD'nin süper güç oluşunu" anlatmışlar...
"İkinci Dünya Savaşı'nda büyük yıkım yaşayan Almanya'nın, dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi haline gelişini" anlatmışlar...
Yine "İkinci Dünya Savaşı'nda sadece 6 hafta içinde işgal edilen Fransa'nın, Avrupa Birliği'nin iki lokomotif ülkesinden birine dönüşümünü" anlatmışlar...
Japonya gibi, Çin gibi başka ülkeler de var...
"Türkiye vAKti" başlığıyla yayımlanan ve "dış güçler(!)"e öykünmeden başka bir şey olmayan reklam filmlerinin mesajı:
"Örnek alan değil örnek olan Türkiye için"
Fikir-zikir meselesi; ruh kökleri, çökmüş bir imparatorluğun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtuluş ve kuruluş mucizesinden gram beslenmemiş ki, "on yılda on beş milyon genç yaratan" Türk Milleti'nin başkalarından örnek değil tarihinden ilham almaya ihtiyacı olduğunu kavrasınlar!
"Bir kere yaptık, yine yaparız" demek varken "onlar yaptıysa biz de yaparız" diyorlar.
Sadece bu filmler bile "yerli ve millî"nin sözde olduğunu anlamaya yeterli!
***
İnce, Cumhurbaşkanı'nı ziyaret etmedi ki...
Vay efendim Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı'nın ziyaretine nasıl kravatsız, yaka bağır açık gidermiş!
Cumhurbaşkanını sevmiyorsa bile makama saygı göstermesi gerekirmiş!
Öyleymiş, böyleymiş...
Yahu bir kişi de demiyor ki;
"İnce, 'Cumhurbaşkanı'nı ziyaret etmedi ki!"
İnce, randevu talep ettiğinde kendisini Cumhurbaşkanlığı makamında kabul edemeyeceğini, AKP Genel Başkanı ve AKP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Parti Genel Merkezi'nde görüşeceğini bizzat Tayyip Erdoğan söylemedi mi?
Demek ki İnce, -hepsi aynı kişi olunca siz de haklısınız kafa biraz karışıyor ama- teknik olarak Cumhurbaşkanı'nı değil AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayını ziyaret etti.
Bu durumda Temel Karamollaoğlu'nu ziyareti neyse (orada da kravatsızdı ve bu kıyamet koparmadı), Erdoğan'ı ziyareti de o; "Cumhurbaşkanlığına saygısızlık" diye çarpıtıp komik olmasanız mı acaba?
***
Oldu mu şimdi Temel Reis!
Önce hiç olmayacak, en olmayacak ismi Abdullah Gül'ü ısrarla çatı adayı olarak dayatması, şimdi de listelerini "Hizbullahçı", "Kürdistancı" HÜDA-PAR'a açabileceğini söylemesi... Durduk yere, içinde bulunduğu ittifakı yaralayacak bu garip(!) adımlarına bir yenisini daha eklerse, üzgünüm ama Temel Karamollaoğlu'nun AKP'ye çalıştığını düşünmeye başlayacağım!
(Medyanın, HÜDA-PAR Genel Başkanı'nın Erdoğan'la görüşmesini adeta gizleyip Karamollaoğlu'yla görüşmesini "flaş"la duyurmasına da dikkatinizi çekerim; muhalefetin hayrına olmadığı buradan bile belli!)
***
Ses ver Kocaeli!
Yarın Kocaeli'deyim.
"Birini Asacaklar" kitabımı imzalamak üzere, Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği 10. Kocaeli Kitap Fuarı'nda olacağım.
13.30-18.00 saatleri arasında, B Salon'da, Galeati Yayınevi'ne ait 131 No'lu standa beklerim.
Görüşmek üzere...