Devlet Tiyatrosu mu, Korku Tiyatrosu mu?
Grace isimli genç ve güzel kadın mafyadan kaçmaktadır.
ABD’nin Rocky Dağı eteklerinde bir avuç insanın yaşadığı Dogville kasabasına sığınır.
Kasaba halkı önce yardımcı olur, saklanmasını sağlar. Bir süre sonra ise tavırları değişir, “Biz seni burada alıkoyarak büyük risk alıyoruz. Bunun karşılığını ödemek zorundasın. Bizim ev temizliği, çocuk ve yaşlı bakımı gibi işlerimizi göreceksin” derler.
Çaresiz kabul eder.
Sabahtan gece yarılarına kadar bir evden diğerine koşmaktan adeta canı çıkmaktadır.
Bu arada kasabanın bazı erkeklerinin tecavüzüne uğrar.
Yaptığı tüm hizmetlere karşın kimseyi tam olarak memnun edemez, sürekli azarlanır, horlanır, itilir, kakılır.
Sonunda ihbar da edilir ve başlarında reisleri olduğu halde kasabayı basan mafya üyelerince yakalanır.
Aslında mafya reisi babasıdır. Anlaşamayıp sert bir kavgaya tutuştuğu için ondan kaçmıştır.
Kaçış günlerinde yaşadığı korkunç olayların etkisiyle babasıyla uzlaşmaya varır ve tüm kasaba halkını mafya üyelerine tek tek öldürtür.
...
Geçenlerde Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Akün Sahnesi’nde izlediğim “Dogville” oyununu böyle özetlemek mümkün.
Mafya, kaçış, işkence, tecavüz, ihanet, toplu katliam hepsi Lans Von Trier’in yazdığı, Emre Basalak’ın yönettiği bu oyunda.
Tüm oyuncular başarılı. Grace’i canlandıran Senem Topkaya’yı özellikle vurgulamak gerekir.
Seyirciye gelince...
Benim gibi onların da oyundan memnun olduğunu söylemek zor. Eminim ki hoş saatler geçirmek umuduyla geldikleri tiyatrodan şiddet dolu korkunç sahnelere tanık olmanın stresiyle ayrıldı çoğu.
...
“Dogville”den birkaç gün sonra bu defa Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Şinasi Sahnesi’nde sergilenen “Son Gece Mahallesi”ne gittim.
Pınar Gürbüzoğlu’nun yazdığı Umut Tanyolu’nun yönettiği oyun da şiddet içerikliydi.
Şaziye Hanım, 5 kadını bıçaklayarak hunharca öldürüyordu.
Oyun ağırlıklı olarak bir polis merkezinde geçiyor, yakalanan Şaziye Hanım, polis şefi ile Adli Tıp psikologu tarafından sorgulanıyor, cinayetlerin perde arkası anlaşılmaya çalışılıyordu.
Bu oyunda da şiddet kol geziyor, hatta bir ara genç bir adam başına dayadığı silahla intihar ediyordu.
Katil kadının yanı sıra başka kadın karakterleri de canlandıran Şirin Giobbi’nin performansı olağanüstüydü. Diğer oyuncular da başarılıydı.
Oyun bitiminde salondan çıkarken pek çok seyircinin benim gibi hayal kırıklığı yaşadığını sanıyorum. Etkileyici bir sanat gösterisi beklerken korkunç bir şiddet gösterisinin içine düşmüşlerdi.
...
Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sergilediği oyunlardan şiddet içermeyen bir tane bulmak için araştırmaya koyuldum.
“Goncago’nun Öldürülmesi”ne gitmek macera olurdu. Daha isminden ne vaat ettiği belliydi.
“Ölesiye” ve “İki Kişilik Hırgür” de şiddet sabıkası taşıyorlardı sanki.
“Siyahlı Kadın, ya dramdır ya da romantik bir oyundur” diye düşündüm.
Tam bilet alacaktım ki bir arkadaşım “Sakın gitme!” diye uyardı.
Meğer oyunun tanıtım bülteninde aynen şu ifade varmış:
“Oyun korku-gerilim unsurları içerdiğinden; kalp, epilepsi ve benzeri rahatsızlığı olanlar ile hamilelerin izlemesi sakıncalı olabilir.”
...
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı şöhretini yıllarca başrolünde oynadığı komedi dizisi “Çocuklar Duymasın”a borçlu.
Bu değerli sanatçının gösteri sanatlarında komedinin önemine yakından tanıklık ettiği hâlde yöneticilik günlerinde korku ve şiddet içeren oyunlara fazlaca sarılmasını anlayamadım doğrusu.
Herhâlde bir bildiği vardır.