Devlet-i Aliye-i Osmaniye kimin?
Devleti Aliye (Büyük Devlet) kimin? Böyle saçma soru da olur mu demeyin, oluyor. Hem de nasıl? Bugün Türk Devleti’ni ülkesi ve milletiyle parçalamak isteyen Haçlı saldırısı ve işbirlikçilerinin hareket noktası, bu soruya verdikleri cevapta gizlidir.
Biraz açalım. İddia sahipleri diyorlar ki; Osmanlı sadece Türklerin devleti değildir. Bütün Müslümanların, hatta devletin sınırları içinde yaşayan herkesindir. Doğrudur, ama burada bahse konu olan eğer “egemenlik” ise (tartışılan budur) yanlıştır. Çünkü hiçbir şüphe götürmez şekilde açıktır ki, Osmanlı Devleti Türk Milletine aittir. Çünkü Osmanlı devletini, Oğuz’un 24 oymağından biri olan Kınık oymağının Karakeçili aşiretinden, Ertuğrul Bey’in oğlu Osman Bey kurmuştur. Geleneğe uygun olarak da, kurucusunun adıyla Osmanlı olarak anılmıştır. Aynen Selçuklu’da olduğu gibi.
Türk Milleti’nin en büyük eseri olan bu cihan devleti yıkılıncaya kadar da bu özelliğini korumuştur. Türk Milleti adına egemenliği temsil eden Padişah, bu sıfatını ve yetkisini hiçbir unsurla paylaşmamış, devleti başkentten, (merkezi/üniter bir şekilde) yönetmiştir. Devlet çok güçlendiği için, başka din ve milliyetlere mensup toplulukları da idare etmesi, bu kesin gerçeği değiştirmemiştir.
Bu bahse tekrar dönmek üzere, iddiaya devam edelim. Osmanlı sadece Türk Milleti’nin devleti olmadığı halde Atatürk ve arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti’ni, neden Türk Devleti olarak kurdu? (Almanların başını çektiği, emperyalist amaçlı bir proje) Devlet sadece Osmanlıdaki Türk etnik grubuna göre kurulunca; diğerleri inkar edildi, asimilasyona tabi tutuldu, ayrımcılık yapıldı. Yaşanan sıkıntıların kaynağında, terör dahil bu yanlışlık var.
İnkarcılara ve bilgisi olmayanlara çok mantıklı gelen bu bakıştaki tutarsızlıklara ve tuzaklara işaret edelim.
-Düne kadar Selçuklu ve Osmanlı’ya Türk diyenler bu Haçlılar değil miydi? Ne değişti de bugün bu millet Türk olmaktan çıkıp, etnik bir topluluk oldu? (Almanlara göre Orta Asya’dan gelen az sayıdaki Türk etnik grubu, asimilasyona uğrayarak yok oldu. İyi de neden herkes Türkçe konuşuyor, Türk kültürüne göre yaşıyor, bunun izahı yoktur. Üstelik sosyolojik, ortak, ortak kültür ve tarih olarak daha kaynaşıp, nüfusça çok daha fazlalaşarak bir millet olduğumuz halde.)
- Selçuklu ve Osmanlı’da egemen olan Türk Milletiydi. Soyu, boyu ve aşireti ne olursa olsun herkes de bu milletin eşit, şerefli evladı olduğu, ayrıca hiçbir aşiret veya etnisiteye egemenlik hakkı tanınmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu gerçeğe göre kurulduğu halde, inkarcılık, asimilasyon ve ayrımcılık yapıldı demek, kocaman bir yalan ve iftira değil mi?
-Bir batı projesi olan (BOP) PKK terörü de bu iddiaya dayanıyor. Asıl amacının bölgedeki 4 devletten toprak koparıp “Büyük Kürdistan”ı kurmak olduğu, kendi belgeleri ve sözleriyle ortada değil mi? Irak tamam, sıra Suriye ve Türkiye’de denmesi, meselenin Türk Devletinden değil, emperyalist haçlı projesinin ülkemizi parçalama hedefinden kaynaklandığını göstermiyor mu?
-Uluslararası bu oyunla belli ölçüde örtüşen ve Türk Milletini Osmanlıdaki etnik gruplardan biri sayan yerli bir proje daha var. “İslam paydasında, yeni Osmanlı” yı ihya edeceklermiş. Aşiret ve etnik grupları siyasallaştırıp, bir çeşit özerklik vererek, çok etnikli/ırklı bir federasyon kuracaklarmış. Irak’a benzer. Hem de federasyon, Osmanlı merkezî devlet yapısına ve İslam’ın tevhit akidesine tamamen aykırı olduğu halde.
Fitne ve kaosun kaynağı işte bu saptırmadan çıkıyor.
Osmanlı Devleti’ni doğru tanımak için; sarayda, devlette, orduda, yazışmalarda, mahkeme sicillerinde, sanatta, edebiyatta, kültürde hasılı her yerde Türkçe olduğu unutulmamalı. Bu gerçeği perçinleyen ise Osmanlının 1876 Kanuni Esasi (Anayasa)’sidir.
Hep yazdık, tekrarlayalım. Abdülhamit’in onayı ile kabul edilen anayasada; devletin resmi dili Türkçedir, Türkçe bilmeyen memur ve milletvekili olamaz, Mecliste Türkçe konuşulur, milletvekilleri öncelikle Osmanlı milletvekili sayılır. (Bir millet esası.)
1924 ve bütün Cumhuriyet anayasalarında, devletin kimliği aynı değil mi? Bir millet yüz defa devlet kursa, ona kimliğini verir ki kendine ait olduğu belli olsun.
Gerçekler güneş gibi parlıyor. Ama bin yıldır saldıran haçlılar durmaz. Biz, Türk sözünden bile rahatsız olan bizimkilere seslenelim. Uyanın, silkinin, batıldan kurtulun!..