Devlet Defin Yolları / Seçimlerde eşitsizlik
İnsan hata yapar, kaza olur amenna, ama işin bir de aması var. İnsan hatasını ortadan kaldıracak önlemleri de almak şarttır.
Karayolu örneği verelim ki sinyalizasyon sisteminin gerekliliği net şekilde anlaşılsın.
Şehirlerdeki kavşaklarda bulunan sinyalizasyon sistemleri olmazsa araç kazaları azalır mı artar mı?
Ulaştırma Bakanı Cahit Turan, sinyalizasyon sistemi, "Olmazsa olmaz değil" diyor.
Peki, nedir önemli olan?
İnsan hatalarının tekrarını beklemek mi?
O zaman DDY yani Devlet Demir Yolları, Devlet Defin Yolları olur Cahit Bey.
Devlet'e düşen önlem almaktır, insan hatalarını ortadan kaldırmaktır.
Haydi, sinyalizasyon sisteminin bir kenara koyalım ve seçilmiş değil atanmış olan bakana şu soruları soralım:
1- 2012 yılında başlayan DDY, TÜBİTAK, BİLGEM, İTÜ tarafından üstlenilen ve 19 Ekim 2017 tarihinde BİLGEM tarafından yapılan, "Ankara YHT Garı da dahil, toplamda 500 km'yi aşan demir yolu hattının sinyalizasyon sistemleri yerli imkânlarla geliştirilmektedir" açıklamaya göre neden tamamlanamadı?
2- Mevcut sistem, taşeron şirket tarafından mı işletilmektedir?
3- Trenlerin mevcut yerlerini gösterecek GPS sistemi trenlerde var mıdır?
4- Hat boyunca bulunan Kamera Sistemi, Konya treninin gideceği güzergâhta kılavuz lokomotifi neden tespit edemedi? Kameraların bir kısmı çalışmıyor muydu?
RTÜK ilkeleri
Değerli okurlarım
Güncel konulardan sıra gelmedi ama çok önemli bir gelişmeyi de yazmamazlık edemem.
RTÜK tarafından belirlenen yeni yayın ilkeleri radyo ve televizyonların yöneticileri tarafından tek tek imzalandı.
Yayıncılık Etik İlkeleri şunlardır:
* İnsan onuruna, temel hak ve özgürlüklere saygılı olmak,
* İfade özgürlüğü ve haber alma hakkı çerçevesinde, olay ve olguları doğru, tarafsız ve eksiksiz yayınlamak,
* Yayıncılığı haksız amaç ve çıkarlar doğrultusunda kullanmamak,
* Çok sesliliğin ve kültürel çeşitliliğin korunmasına önem vermek,
* Yayınlarımızda ırk, renk, dil, din ve cinsiyet ayrımcılığına, aşağılama ve önyargılara yer vermemek,
* Kişi ve kurumların cevap ve düzeltme haklarına saygılı olmak,
* Toplumda korku ve infial yaratabilecek olaylar karşısında ve kriz zamanlarında sağduyulu davranmak,
* Şiddeti teşvik etmemeye ve meşrulaştırmamaya özen göstermek,
* Özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak,
* Kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak,
* Çocuk ve gençleri uygun olmayan içerikten korumaya özen göstermek,
* İzleyicilerin ve dinleyicilerin gereksinim, beğeni ve hassasiyetlerine önem vermek.
Eyvallah, bunların tek kelimesine itirazım olmaz ama Türkiye'nin ilk özel televizyonu STAR TV'nin kurucu gazetecisi olarak "yetersiz" derim...
Hatta yetersiz bile az oldu, çok önemli bir eksiklik var.
O da TRT ve Özel Radyo ve Televizyonların seçim dönemlerinde siyasi partilere haber ve reklamlarında eşit süre verilmesinin bulunmamasıdır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, tüm partilerin televizyondan eşit oranda istifade edebilmesi için konulan yasanın TRT'nin tek televizyon kanalı olduğu zamandan kaldığını belirtirken "Aradan uzun yıllar geçti. Değişik ortamlarda bin 700'e yakın radyo ve televizyon yayın yapıyor. Böylesine çoğulcu bir ortamda ilgili yasa eskimiş durumda. Her partinin kendisini ifade edebileceği bir veya birden fazla radyo televizyon kanalı var. Bu yasanın değişmesi gerektiği kanaatindeyim" demişti.
Ve yasa değişmiş, siyasi partilere eşit süre hükmü yasadan AKP'liler tarafından çıkartılmıştı...
Peki, başkanın, "Her partinin kendisini ifade edebileceği bir veya birden fazla radyo televizyon kanalı var" sözü doğru mu?
Asla doğru değil.
Çünkü TRT dahil özel radyo ve televizyonların yüzde 98'i AKP'nin ya da diğer bir deyişle Recep Tayyip Erdoğan'ın sesi...
24 Haziran'da gerek cumhurbaşkanlığı, gerekse milletvekili seçiminde AKP ve Erdoğan'ın kamuoyu üzerindeki en etkili silah olan tüm radyo ve televizyonları nasıl kullandığını yaşadık.
Yandaş medya sadece AKP ve onun hücum ettiği CHP'yi az da olsa verdi. Sanki sadece Recep Tayyip Erdoğan ve Muharrem İnce yarışıyor gibi yayıncılık yapıldı.
Bu haksız ve adaletsiz yarışın en önemli mağduru ise İYİ Parti ve Meral Akşener oldu.
İnanıyorum ki seçmenin üçte ikisi ne İYİ Parti'yi ne de Akşener'in aday olduğunu öğrendi.
Şimdi RTÜK kalkmış, siyasi partiler arasında eşitliği sağlayacak tek bir madde olmadan "etik ilkeler" belirlemiş...
Partiler için radyo ve televizyonlarda eşitlik ve etik siyasi yayın kuralı olmadan bu ilkeler yetersizdir...
31 Mart Yerel Seçiminde de şimdiden söylüyorum aynı tiyatro AKP yandaşı radyo, televizyon ve yazılı medya tarafından sahneye konulacaktır.
Muhalefet partilerinin şimdiden seslerini duyuracak önlemleri almaları için benden uyarması...