Ders 1: Adam asmamaca!

AK Parti Kongresiyle ilgili yorumum kısa ve net:

-Küsmece, darılmaca yok- Muhalefet partilerinin, AK Parti'den öğrenmesi gereken çok şey var!

***

AK Parti'nin memleketi sevk ve idaresine dair eleştirilerimiz malum ama partilerini sevk ve idare konusunda -kimse kusura bakmasın- tur bindiriyorlar muhalefete!

Ve -dost acı söyler-yazık ki;

Muhalefet partileri/partilileri, bu manada AK Parti'den alması gereken dersi almadan, bunu kendi bünyesinde uygulamaya koymadan, yani seçime "yekvücut" girmek konusunda "şartları eşitlemeden" girecekleri her yarışta, bundan önce girdiklerinden farklı bir sonuç beklemesinler.

Hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklenmeyeceğini anlamak için Einstein olmaya gerek yok sonuçta!

***

Haksız mıyım?

Siz istediğiniz kadar "tırpan", "çizik", "tasfiye", "çatlak", "kırılma", "deprem" filan diye olumsuz anlamlar yükleyin;

İşin aslı sahiden de bir "tasfiye", "çatlak" olsa/olduğu dönemlerde bile, AK Parti eski ve yeni kadrolarının tamamına yakınını "çatısı altında" tutmayı becerdi mi?

Becerdi!

Bir yanda;

- Partisinin Başkanlık Divanına, Genel İdare Kuruluna, Merkez Yönetim Kuruluna, Parti Meclisine yahut bu kurulların partilerindeki muadillerine giremediği için kurum kurum kurulanlardan,

-Milletvekili listesine giremediği için bütün seçim mesaisini giren partidaşlarını karalamaya adayanlar, dahası partisine aleni bayrak açanlardan,

- Milletvekili listesindeki sırasını beğenmediği için istifa edip taşın altına elini koymaktan kaçanlardan,

- Milletvekili seçileceğini zannederken -yol kazası işte- seçilemeyince bunu hazmedemeyip, bir de hazımsızlığına ilkesel, ideolojik, şahsiyetsel anlamlar filan yükleyerek partisini türlü ithamla terk edenlerden,

Müteşekkil bir muhalefet!

Diğer tarafta;

- Bakanlık görevinden, Meclis Başkanlığından alındığı halde "durmak yok yola devam" diyenler,

- Başbakanlık'tan alınıp, nefis yapmadan "yola" nefer olarak devam edenler,

- En tepedeyken bir anda "yok" edildikleri halde, sanki partiyi üstlerine yapmışlar edasıyla sahiplenmekten vazgeçmeyenler,

Velhasıl;

Sıranın bir gün illa ki yeniden kendilerine geleceği "inancı", "umudu"yla "sabredenler"den müteşekkil…

Değil ilk fırsatta bütün kirli çamaşırlarını dökmek, çok ciddi ideolojik kırılmaları, çok derin ayrışmaları bile dışarıya -hadi hiç sızdırmayan demeyelim de- ancak sinek vızıltısı kadar duyuran, son tahlilde "bir şekilde", "birlikte" kalmaya devam edenlerin oluşturduğu iktidar partisi…

***

Eğri oturup doğru konuşalım;

Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasında yaşananlar bir başka partide yaşansaydı ortada "parti" kalır mıydı?

Ya Bülent Arınç başka bir partide olsaydı?

Ya Davutoğlu?

Ya Süleyman Soylu-Berat Albayrak itişmesi başka bir partide yaşansaydı?

***

Evet iktidar partisinin elinde adı üstünde "iktidar" olmaktan kaynaklanan çok ciddi bir "menfaat zamkı" var ama bu ülke ne iktidardayken tespih tanesi gibi dağılan gruplar gördü bugüne kadar!

Demek ki başka bir şey var;

"Siyasetin nasıl yapıldığını, adam harcama değil biriktirme, kazanma sanatı olduğunu" bilmek mesela!

Dolayısıyla, muhalefet için ders 1:

Adam asmamaca!

***

Toplumu böyle kandırmışlar

AK Parti Kongresini izledikten sonra ayağının tozuyla İstanbul'daki kadrolu yorumcu koltuğuna oturan gazeteci ablayı, "Bir rahatlama hakimdi. Daha önceki kongredeki tedirginlik yoktu. Onun yerini 24 Haziran'dan zaferle çıkılmış olmasının coşkusu almıştı. Taşların yerine oturmasının rahatlığı vardı… Bıdı, bıdı, bıdı…" şeklinde konuşurken görünce inanamadım.

Asıl rahatlama sana gelmiş ablacığım!

Utanmadan, arlanmadan eser kalmamış.

Yahu sen 24 Haziran'dan önceki kongreyi yorumlarken de "tedirginlik var" dememiştin ki! O gün de "coşku"dan, "heyecan"dan filan söz etmiştin durmadan… "Tedirginlik" de nereden çıktı?

O gün yalan mı söylemiştin yani?

İzleyicini kandırmış mıydın?

Gerçek durumu saklayıp seçmene "ver coşkuyu" mu yapmıştın, "operasyon" mı çekmiştin?

***

SORU-YORUM

1. "AK Parti, 'Artık yıkıldı' denilen milleti Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde küllerinden yeniden doğuran milli mücadele ruhunun temsilcisi" ise, milleti Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde küllerinden yeniden doğuran milli mücadele ruhunun önderlerinin katline ferman verenlere "iade-i itibar" yapmaları ne o zaman?

2. Bu "en hızlı Atatürkçü" halleri de "gerekirse papaz elbisesi giyerim" misali bir "taktik" icabı olmasın?

***

Güne not…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti zaman zaman aksıyor olsa da hâlâ ayakta; dünya Kofi Annan'a da kalmadı, kimseye de kalmayacak… Ama doymak bilmez küresel obezler sanki kendilerine kalacakmış gibi saldırmaktan geri durmayacak… Vahşi doğa belgeselleri bile "küresel dünya" saçmalığından daha adil!

Yazarın Diğer Yazıları