AFET ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre 06.24''te İzmir''in Menderes ilçesi açıklarında 5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin ardından Yeniçağ Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy bu depremin (Gümüldür) 30 Ekim 2020 tarihinde gerçekleşen 6,9 büyüklüğündeki İzmir depreminin (Sisam depremi) bir artçısı olduğunu söyledi.
Üşümezsoy’un yaptığı açıklama şöyle:
Geçen yıl Datça açıklarında oluşan depremin üzerine yazdığım makalede, Independent Türkiye’ye verdiğim röportajda; Datça açıklarındaki fayın dışında risk taşıyan fay olarak Gümüldür fayı, İzmir körfezi Narlıdere fayı, İkara fayını kırmızıyla işaret ederek risk beklediğimiz yerler olmuştu. Bu anlamda İkara’da olan deprem Sisam depreminin batı devamındaki fayın devamıydı.
Gümüldür ’de olan deprem ise Sisam depreminde kırılan ana fayın düzleminin üstündeki blokta yer alan gümüldür fayındaki depremi işaret ediyordu. Çünkü mekanizma olarak Sisam depreminde Sisam adası yükselirken fay düzlemi kuş adası körfezinde derin katmanlarını kuzeye doğru eğimli bir açıyla dağılmaktaydı ve bu eğimdeki kırılma sonucu bunun bu düzlemin üzerinde yer alan gümüldür ve Sığacık’taki faylar tavan bloku dediğimiz yani üst blok içindeki faylardır.
Sisam’daki fay kuzeye doğru bakarken bu fay güneye doğru bakan normal faylardır. Bu anlamda Sisam depreminin (30 Ekim 2020’de gerçekleşen 6,9 büyüklüğündeki İzmir depremin) geçmiş bir artçısı olarak oluşan bir depremdir Gümüldür’de (14 Ağustos 5,0 İzmir depremi) olan deprem.
3. haritada gümüldür ve Kuşadası körfezi içinde oluşan gümüldür fayının endemik kesimlerindeki güneye doğru bakan gümüldür fayının körfez içindeki konumunu görmekteyiz ve bu fayında haritasını Independent Türkiye’deki haritanın büyütülmüş şekliyle vermekteyiz. Böyle olduğu zaman birbirini ana düzlem olarak Sisam fayı kuzeye doğru bakan 45-50 derecelik eğimi olan, fay düzlemi üstündeki kuş adası körfezine açılması sürecini sağlayan bir yırtılmadır. Bunun kuzey kenarında ise Sığacık körfezi ve gümüldür körfezini açan güneye bakan faylar sistem olarak Sisam fayının etkisinde çalışan sistemlerdir ve Sisam da oluşan 6.9’luk depremin gecikmiş artçıları olarak bu bölgede tezahür etmektedir.
Son haritada ise eş şiddet eğrilerini görmekteyiz. Hissedilen şiddetin merkezinde yer almakta olan gümüldür ve çevresine doğru yayılmaktadır. Fay bu anlamda menderesin güneyinde denize doğru eğimli bir fay düzleminin Kuşadası körfezi katmanlarının dibinde oluşmuş doğu batı yönünde normal bir faydır.
Buradan çıkaracağımız sonuç; Kuşadası körfezi olarak tanımladığımız bu bölge, bu depremler nedeniyle genişlemektedir ve bu depremin ana depremini Sisam depremindeki yırtılma oluşmuş, bu depremde ise onun üstündeki blok içinde olan yırtılmalardır. Bu anlamda ana bir deprem kaynağı Sisam’daki gibi ana bir fay deprem kaynağı değildir, ana bir deprem hattı değildir. Tavan blokundaki bir fay hattıdır. Bunun taban bloku ise Sisam fayı ve onun kuş adası körfezinin derin katmanlarına doğru giden fay düzleminin altındadır. Bunun üstünde ise İzmir bloğu dediğimiz gümüldür ve Sığacık, Seferihisar bloğu içinde güneye doğru dönük faylar söz konusudur. Bu anlamda bu sistem kuzey girişli yanıltımlı bir fay sistemiyle ilişkili değildir. Yani tuzla fayı dediğimiz fay sistemiyle bir bağlantısı yoktur. Ama gümüldür fayı Sisam fayının yarattığı tetikleme ile burada oluşmuş bir deprem sistemidir.
NARLIDERE FAYI RİSKLİ BİR HATTIR
Geçen yıl Yeniçağ Gazetesi ve internet sitesi ve televizyonda açıkladığımız Marmaris, Gökova, Datça hattındaki riski tanımlarken aynı şekilde detaylı olarak ta Kuşadası körfezi diye tanımlanan, Kuşadası’ndan bağımsız bu körfezi tanımlayan bölgede de kuzeydeki Gümüldür’de ve Sığacık’taki faylarda ikinci il olarak, birinci il Sisam depreminin etkisinde gelişen depremler olacağını vurgulamıştık. İkara’daki fay hattı ise aynı birinci olarak Sisam fayının devamı olarak batıya doğru devam etmektedir. Bu bahsettiğimiz üç riskli bölgeden ikisinde deprem olmuştur. 1688’de İzmir’de Narlıdere fayı burada riskli bir fay hattıdır ama bu depremle bağlantılı oluşan bir hareketlilik söz konusu değildir.
Görüldüğü gibi bölgenin depremselliği içindeki konumu ikincil durumda olan bir deprem, esas olarak fay hattı konumu açısından da birincil fay olan Sisam İkara fayının üzerindeki tavan blokundaki ikincil faylarda oluşan deprem söz konusu.
Burada sarıyla görülen Samos depreminde kırılan fayın yüzeydeki izi, sarı ince çizgilerle gözüken kısım ise fayın deniz altına doğru deniz tabanındaki tabaka altına doğru kayma düzlemini gösteriyor. Kırmızıyla görülen çizgi ise gümüldür deki fayın yüzeydeki izi ve ince kırmızıyla görülen kesimler ise bu fay izinin derine doğru ana faya doğru eğimini gösteriyor. Burada ana fay (sarıyla gösterilen fay) tüm kuzeyin altına doğru dalıyor ve bu bloğun üstündeki bloktada gümüldür gibi faylar kırılarak kırılma düzlemi ana fay düzlemine ulaşabiliyor. Bu nedenle bu depremler sığ depremler oluyor. Çünkü ana fay düzleminin üstündeki bloktaki kırılmalar bu nedenle sistem olarak ana fay düzlemine ters yönde hareket eden içindeki ikincil fay sistemleri diyoruz. Bu iki fayın hareketiyle Kuşadası tabanı giderek derinleşiyor, çöküyor ve genişliyor. Sarı fay enerjisini bitirmiş ama biten bu enerjiden kaynaklanan diğer enerji transferi ile kırmızı fay üzerinde stres biriktirmiş.
Ana faya paralel düzlemde tavan bloku üstünde depremler olursa uyumlu sentetik faylar diyoruz. Ana fay yönüyle paralel, uyumlu yönde ama ana fay yönüne ters yönde ise buna artetik faylar diyoruz. Bu sistem birleşik bir sistem yani beyaz kırılmış fay bir düzlem olarak aşağıya doğru gidiyor. Kuşadası körfezinin tabakalarının altına doğru gidiyor. Üsteki tabakalar ise gümüldür fayı artetik olarak ters yönde bir düzlemle kırılıyor ve bu kırılma aşağıdaki fay düzlemine kadar ulaşıyor ve bu yüzden sığ bir düzlem oluşturuyor.
Bu birleşik bir sistem oluşturuyor. Faylar aynı sistemin ürünü dolayısıyla Samos’taki kırılan fayın yarattığı stres üstteki katmandaki bu gümüldür fayında kırılmaya sebep oluyor. Ama bu fayın uzunluğu derinliği göz önüne aldığı zaman büyük depremler yaratamaz.
DÜN GÜMÜLDÜR’DE OLAN DEPREM SIĞ BİR DEPREM
Bu şekilde ise, Samos fayıyla Gümüldür fayı arasındaki derindeki ilişki. Samos fayı kuzeye doğru eğimli bir düzlemde hareket ediyor ve üstteki blok gümüldür bloğu kuzeye doğru bu fay üzerine kayıyor. Gümüldür fayı güneye bakan bir kırılmayla Samos fayı üstündeki blokta yer alıyor. Bu anlamda buradaki depremsellik Samos kırılma sisteminin içinde yer alıyor. Bu tip faylara antitetik faylar deniyor yani ana fay ile buna bağımlı iki fay açıları ters yönde. Gümüldür’de olan deprem sığ bir deprem çünkü yalnız taban bloğu üzerindeki blok içinde yer alan bir deprem. Samos fayında kırılan ve açığa çıkan enerji gümüldür fayına stres transfer ediyor. Ve gümüldür fayında da bu anlamda bu depremler söz konusu oluyor. Böylelikle Samos ’un artçısı olduğunu düşünebiliriz ve bunun kuzeyindeki İzmir körfezindeki Narlıdere fayı ise kuzeye bakan Samos gibi birincil bir fay ve bu fay üzerinde 1688’deki kırılmadan dolayı bundan sonraki kırılacak fay olarak İzmir körfezinde bu gözüküyor. Ama bu artçı depremler Samos depreminden bu fay üzerinde bir tetikleme görmüyoruz. Diğer taraftan İzmir’de büyük deprem riski beklenen tuzla fayı ve Seferihisar fayları kuzeydoğu güney batı girişli yan faylar. Asıl ana sistemi oluşturmuyor. Açılma faylarını kesen transfer faylar olarak İzmir için büyük risk teşkil etmiyor.
KARŞIYAKA VE ÇİĞLİ RİSKLİ BÖLGEYİ OLUŞTURUYOR
Kuşadası’nda ve İzmir Körfezi’ndeki fayların yüzey izleri ve yer altındaki projeksiyonları. Sarıyla gösterilen Samos(Sisam) fayı ve sarı düzlem kuzeye doğru uzanan bir fay düzlemi kırıldı. Gümüldür fayı Samos fay sisteminin bir parçası olarak güneye doğru bakıyor. Antitip olarak kırmızı düzlem ve bu düzlemdeki stres Samos fayının kırılmasıyla ilgili yüklenmiş bir stres. İzmir fay sistemi Narlıdere fayının kuzeye doğru eğimli bir şekilde fay düzlemi uzanmakta ve bu fay düzlemi üzerinde şekilde görüldüğü gibi Karşıyaka ve Çiğli altına doğru dalmakta ve bu bölgedeki esas olarak zemininde taşlaşmamış alüvyon dolgularından deltada oluşmuş bir zemin oluştuğu görülmektedir. Bu anlamda İzmir’de riskli bölgeyi oluşturmaktadır.