Boğaziçi Üniversitesi'nin sosyal, beşeri ve fen bilimlerini kapsayan ve 4 yıldır "Açık Dersler" adı altında düzenlediği seminer dizisi, Tekfen Holding desteğiyle Anadolu'ya taşınarak Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin de katkılarıyla Büyükşehir Belediyesi Nikah Sarayı'nda düzenlendi.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan, "Deprem: Bildiklerimiz, Bilemediklerimiz" başlıklı dersin açılış konuşmasında, 2016'dan bu yana "Açık Dersler" eğitim seminer dizisi kapsamında, 31 farklı konuda 7 bin 500 kişiyle bilgi paylaştıklarını söyledi.
"AVRUPA BİRLİĞİNE GİRECEĞİZ AMA JEOLOJİK OLARAK"
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener ise Kandilli Rasathanesi'nin tarihi hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Dünya yüzeyinin dinamik bir yapıya sahip olduğunu aktaran Özener, "Anadolu plakası her yıl batıya doğru 2,5-3 santimetre hızla ilerliyor. Ege'de bu hız 3,5-4 santimlere çıkıyor. Bu arada Yunanistan ana karası duruyor ve hatta bize doğru yaklaşıyor. Biz, bir şekilde Avrupa Birliğine gireceğiz ama jeolojik olarak. Ne zaman gireceğimizi mühendislik olarak hesaplayabiliriz." ifadesini kullandı.
Dünyada 1900 ile 2018 yılının sonu itibarıyla 7'den büyük bin 135 depremin meydana geldiğini belirten Özener, 7 ve üzeri olan 328 depremde bir milyon 903 bin kişinin hayatını kaybettiğini kaydetti.
"BİR DEPREMİN NEREDE OLABİLECEĞİNİ BİLEBİLİYORUZ"
Depremi önceden belirlemek için çalışmalar yürütüldüğüne işaret eden Özener, şöyle devam etti:
"Bir depremin nerede olabileceğini bilebiliyoruz. Enerji birikmesi, fay uzunluğu, eski tarihsel depremleri bilerek. En son depremde ne kadarlık bir alan kırıldı, ne kadarlık bir enerji açığa çıktı. Şu an ne kadarlık bir yer kabuğu hareketi var, bunları hesaplayabiliyoruz. Bir örnek vereyim, Marmara Denizi'nde bir deprem bekleniyor, şu anda olabilecek depremin büyüklüğü minimum 7,2. O deprem şu anda olabilir, belki 5-20 yıl bekleyebilir. Bunun ne zaman olacağını bilmiyoruz ama yerini ve büyüklüğünü tahmin edebiliyoruz."
"TÜRKİYE'Yİ ÇOK YAKINDAN TAKİP EDEBİLİYORUZ"
Özener, Erzincan'da 1939 yılında meydana gelen depremin ardından depremlerin batıya doğru kaydığını aktardı.
Depremlerin artmadığına, algılama eşiklerinin düştüğüne işaret eden Özener, "1985'lerde 15 tane deprem algılama istasyonu varken bugün sadece Kandilli olarak 450 istasyonumuz var. AFAD'ın bin istasyonu var. Dolayısıyla Türkiye'yi çok yakından takip edebiliyoruz. Eskiden 3,5'lik depremleri tespit ederken, Kandilli'nin Marmara Denizi'nin içindeki deniz tabanı gözlem istasyonlarında 0,2 büyüklüğündeki depremleri dahi algılıyoruz. Dolayısıyla bu sayı artıyor." diye konuştu.
Bir katılımcının "Yapay depremler mümkün mü?" sorusuna ise Özener, "Teorik olarak yapay deprem üretebilirsiniz ama kontrollü olarak bir şeyi kırmanız mümkün değil. Çünkü yerin altını bilmiyorsunuz. Onun dışında bir barajın su tutması minik depremlere yol açabiliyor. Doğal gaz aramanız mikro depremlere yol açabiliyor. 3'lük, 3,5'lik depremler üretebiliyor barajlar ve doğal gaz arama operasyonları. Ama 'kontrollü olarak deprem üretelim, şurayı yıkalım' falan bu pek mümkün değil." yanıtını verdi.