Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hamdi Tutkun, deprem sonrası görülen stres bozuklukları ve ikincil travma konusunda açıklamalarda bulundu, “Sağlık çalışanları, itfaiyeci ve arama kurtarma ekip üyeleri ile benzeri yardım çalışanlarında gözlenen ruhsal ve fizyolojik etkilenme ve zorlanmaları açıklayan psikiyatrik tablo, ikincil travmatik strestir. Bu yaşantı, başka birinin başına gelen travmatik olayla ilgili bilgi edinme sonucunda ortaya çıkan duygu ve davranışları içermektedir. Acı çeken bir insana yardım etmekten veya yardım etmeyi istemekten kaynaklanabilir. Bu kişiye karşı derin sempati, şefkat ve hüzün duygularının gelişimiyle kendini gösterebilir” diye konuştu.
İNSAN KENDİNİ ÇARESİZ HİSSETTİ
Deprem sonrası ruhsal sağlığımızı nasıl koruyabileceğimize ve travma sonrası stres bozukluğu yakınmalarını nasıl yönetebileceğimize dikkat çeken Prof. Tutkun, “Depremin olumsuz etkilerini ülkece az ya da çok yoğun şekilde neredeyse tüm bireyler olarak yaşadık. Şimdi bir yandan yaşam normale dönmeye başlarken ruhsal açıdan bunlardan az ya da çok etkilenmemiz doğaldır. Bunları yalnızca sınırlı sayıda kişi değil, deprem bölgesindeki herkes yaşadı. Yaşanılan sıradan bir korkudan çok bir dehşet duygusuydu. Çoğu insan kendini çaresiz hissetti” şeklinde konuştu.
YİTİRİLEN YAKINLAR GERİ GELECEKMİŞ GİBİ OLUR
Prof. Dr. Tutkun, yakınlarımızı yitirdiğimizi gördüğümüzde ya da öğrendiğimizde ani ve şiddetli tepkiler ya da hiç tepki göstermeden donakalma, ağlayamama, üzüntüyü ifade edememe, yakınların öldüğünü kabul edememe, inkâr etme, her an dönecekmiş gibi hissetme, öfke, isyan ve başkalarını suçlama gibi davranışların görülebileceğini belirtti.
BELİRTİLERE DİKKAT EDİLMELİ
Depremin üstünden iki haftadan fazla zaman geçmesine rağmen bazı yakınmaların görülebileceğini dile getiren Prof. Dr. Tutkun, bu belirtileri şöyle konuştu:
“Aşırı korku, çaresizlik ve dehşete düşme hisleri: Şok, duygularınızı hissedememe, tepkisizlik, ağlayamama yaşanabilir.
Deprem olayını sürekli tekrar yaşıyor gibi hissetme: Deprem anlarını tekrar tekrar hatırlayabilir, yaşananlarla ilgili rüyalar ya da gündüz düşleri görebilir, olay sanki yeniden oluyormuş gibi hissedebilirsiniz.
Deprem olayını hatırlatan yerlerden ya da durumlardan kaçınmak: Olayın tamamını ya da bazı kısımlarını hatırlayamayabilir, depremin olduğu eve giremez, insanlardan uzaklaşır, olayla ilgili konuşmayı istemeyebilirsiniz.
Aşırı gerginlik belirtileri: Uykusuzluk, sinirlilik, çabuk öfkelenme, aşırı irkilme, çarpıntı, titreme, nefes almakta zorluk yaşayabilirsiniz. Geleceğinizin kalmadığı duygusuna kapılabilirsiniz.”
İKİNCİL TRAVMA HAKKINDA
İkincil travmanın ne olduğunu konusuna da değinen Prof. Dr. Tutkun, sözlerine şunları ekledi:
“Sağlık çalışanları, itfaiyeci ve arama kurtarma ekip üyeleri ve benzeri yardım çalışanlarında gözlenen ruhsal ve fizyolojik etkilenme ve zorlanmaları açıklayan psikiyatrik tablo ikincil travmatik strestir. Bu yaşantı, başka birinin başına gelen travmatik olayla ilgili bilgi edinme sonucunda ortaya çıkan duygu ve davranışları içermektedir. Acı çeken bir insana yardım etmekten veya yardım etmeyi istemekten kaynaklanabilir ve bu kişiye karşı derin sempati, şefkat ve hüzün duygularının gelişimiyle kendini gösterebilir. İkincil travmatik stres kavramı, başkalarının yaşadığı travmatik olaylara dolaylı olarak maruz kalanların yaşayabileceği Travma Sonrası Stres Bozukluğu benzeri belirtilere karşılık gelmektedir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tutkun, ikincil travma yaşayan bireylerde aşırı korku, çaresizlik ve dehşete düşme hisleri, şok, duygularınızı hissedememe, tepkisizlik, ağlayamama ve travmatik olayı (örneğin deprem) olayını sürekli tekrar yaşıyor gibi hissetme gibi belirtilerin görülebileceğini vurguladı.
İŞTE BAZI ÖNERİLER
Bireyin kendini daha iyi hissetmesi için neler yapabileceğine değinen Prof. Dr. Tutkun, önerilerini şöyle sıraladı:
“Kaygı ve buna bağlı sık soluma, çarpıntı, nefes almakta güçlük gibi belirtiler ortaya çıkabilir, bunlar kişinin kendisini tehlike altında hissettiğinde meydana gelen olağan belirtilerdir. Kaygı insanı çıldırtmaz ancak çıldıracakmış, ölecekmiş gibi hissettirir. Yaşadığınız olaylardan dolayı kendinizi tehlike altında hissettiğinizde bedeninizde de çarpıntı, nefes darlığı, bulantı, titreme, göğsünüzde baskı hissi gibi belirtilerin ortaya çıkması doğaldır.
Yaşadığınız olayı sizi dinleyebilecek bir yakınınızla konuşmaktan kaçınmayın. Arkadaşlar, aile, komşularla olan olumlu ve destekleyici ilişkilerinizi sürdürün. Sosyal destek kişilerin ruhsal travma sonrası etkilenmeleri üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın. Bu olayla ilgili duygu ve düşüncelerinizi sizi dinleyebilecek olan çevrenizdekilerle paylaşın.
Depremden sonra kapalı ortamlara girmek ya da kalabalık yerlerde bulunmak sizin için kaygı vericiyse bunları yapmaktan kaçınmayın ancak kaygı düzeyiniz azalana dek tanıdığınız insanlarla bunları gerçekleştirmeyi deneyebilirsiniz.
Özellikle çocukların depreme ait görsellere ve videolara maruz kalmasını azaltın. Yetişkinler bazen görüntüleri izlemek ihtiyacı duyabilirler ancak tekrar tekrar, gün boyunca yıkım görüntülerini izlemek ruhsal etkilenmenizi artıracaktır.
İlk günlerde uykusuzluk, iştahsızlık, bir şey yapmak istememe, halsizlik, çaresizlik, umutsuzluk hisleri olağandır. Bu nedenle sakinleştirici/yatıştırıcı ilaç ya da alkol kullanmayın, uykunuz günler içinde düzelecektir.
Bedeninizin bakımına özen gösterin. Alkol ve sigara kullanımı gibi sağlığınızı olumsuz etkileyecek baş etme yöntemlerini kullanmayın, sizi rahatlatan şeyler her neyse (yürümek, arkadaşlarınızla dertleşmek, ibadet, doğada bulunmak vs.) onları yapmaya çalışın. Çok yoğun endişe hissediyorsanız nefes egzersizleri, gevşeme egzersizleri iyi gelebilir.
Afet ve travmalardan sonra insanlar bir suçlu arama eğiliminde olabilirler. Söylentiler ve tek bir kişi ya da grup sebebiyle bu kişileri günah keçisi haline getirecek haberler ve dedikodulara karşı dikkatli olun. Bu tür basit dedikodulardan doğaüstü açıklamalara kadar geniş bir yelpazede olan bu söylentiler toplumsal bölümlere neden olabilmektedir.”
DHA