İHA’nın haberine göre; Önemli hayati riskler taşıyabilen bulaşıcı hastalıklara karşı çeşitli önlemler alınması gerektiğini dile getiren Dr. Demir, hastalıklara karşı korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Nagihan Demir, depremin ardından oluşabilecek bulaşıcı hastalıklara karşı uyarılarda bulundu.
Hastalıklara karşı çeşitli önlemler alınmazsa salgının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Dr. Demir şunları belirtti:
“Genellikle büyük depremlerin ardından afet bölgelerinde ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar salgına yol açabiliyor. Olumsuz çevre etkileri da bulaşıcı hastalıkların hızla yayılabileceği zemin oluşturabiliyor Bu nedenle önemli hayati riskler de taşıyabilen bulaşıcı hastalıklara karşı çeşitli önlemler alınması gerekiyor. Deprem sonrası ilk dönemde enkaz altından çıkarılan kişilerde depreme bağlı yaralanmalar ve lokal cilt enfeksiyonları görülmekte iken ikinci haftadan sonra bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkma riski bulunan enfeksiyonlar, üç ayrı şekilde gruplanabilir. Özellikle doku kayıplarının eşlik ettiği açık kirli yaralanmalar, yara yeri enfeksiyonlarına neden olabilir. Bunların arasında kompartman sendromu ve göçük altından kalmaya bağlı crush sendromu doku dolaşımının bozulması sonucunda gazlı gangren gibi ciddi olan ve uzuv kaybıyla sonuçlanabilen ağır bir tablo da görülebilir. Bu tip doku bütünlüğünü bozan yaralanmalar, tetanoz bağışıklığı yıllar içinde azalmış bireylerde tetanoz için de risk taşımaktadır. Yaralanan yetişkinlerin son 10 yıl içinde aşısı yok ise aşının zaman kaybetmeden yapılması önemlidir”
SULAR KLORLANARAK KULLANILMALI
Su tüketiminin kapalı şişelerde, kaynatılmış ya da klorlanmış olarak kullanılmasının önemli olduğunu söyleyen Dr.Demir, “Suyu klorlamak için Dünya Sağlık Örgütü’ ( WHO) nün önerisi 1 litre suya 1 çay kaşığı yüzde 4’lük kokusuz çamaşır suyu konulup 30 dakika beklendikten sonra suyun kullanılması şeklindedir. Sebze ve meyvelerin klorlanmış suyla yıkanması ve ellerin dezenfeksiyonu da gıda güvenliği için çok önemlidir” diye konuştu.
“COVID 19 RİSKİ VE GRİP GÖZ ARDI EDİLMEMELİ”
COVID 19 riski ve grip göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Dr. Demir, “Deprem nedeniyle kurulan çadır kentlerdeki kalabalık yaşam ortamı, kış mevsimi nedeniyle zaten halen yoğun biçimde görülen COVID19, RSV ve influenza gibi viral etkenlerin üst solunum yolu enfeksiyonu salgınına zemin hazırlamaktadır. Vücut direncinin zayıflaması da hastalıklara yakalanma ve bulaş riskini artırmaktadır” şeklinde konuştu.
“HAYVANLARDAN BULAŞAN BAKTERİYEL ENFEKSİYON RİSKİ”
Hayvanlardan bulaşan bakteriyel enfeksiyon riskine de dikkat çeken Dr. Demir, “Depremde yabani ve evcil hayvanların idrarlarının su ya da yiyecekleri kontamine etmesi ‘leptospiroz’ adı verilen ‘leptospira’ isimli bakterinin neden olduğu enfeksiyona yol açabilir. Hastalık; ateş, titreme, kas ağrısı, baş ağrısı, kusma ve ishal ile başlayıp kısa bir süreliğine iyileşse de belirtiler tekrar başlayarak karaciğer, böbrek fonksiyon bozuklukları ve menenjit şeklinde seyreden bir tabloya dönüşebilir. Suların kapalı şişe suyu, kaynatılarak ya da klorlanarak kullanılması bulaşı önlemede önemlidir” ifadelerini kullandı.
Hasarlanan kanalizasyon sistemleri için acilen önlem alınması gerektiğini vurgulayan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Nagihan Demir, “Deprem sonrası kanalizasyon sistemlerinin hasarlı olması ve içme suyuna dışkı karışması sonucu tifo, dizanteri, kolera gibi ishalle seyreden hastalıklar görülebilir. Deprem sırasında hayatını kaybedenlerin bedeninden bulaşabilecek enfeksiyon hastalıkları ise sınırlıdır. Kolera, bu enfeksiyonların başında gelmektedir. Dışkı-ağız yoluyla bulaşan sarılık türleri (Hepatit A ve Hepatit E virüse bağlı) ve paraziter enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalıkların önlenmesi için tuvaletlerin sağlıklı bir biçimde kullanılabilir olması gerekir” dedi.