Elazığ /Sivrice merkez üslü 6.8 büyüklüğünde Elazığ ve Malatya’da şiddetli deprem yaşandı.
Deprem özellikle Elazığ genelinde ağır hasara yol açtı.
*
Birçok vatandaşımızı kaybettik.
Binlercesi yaralı.
Her geçen dakika artan ölü ve yaralı sayısı.
*
Evet bu yerleşim yerlerimiz aynen İstanbul ve birçok illerimiz gibi fay hatları üzerinde bulunmakta idi.
*
Her zaman olduğu gibi depremlere karşı gerekli önlemler alınmamış, gerekli hassasiyet gösterilmemiş, yıkılan bir yığın çürük binalar.
Deprem uzmanlarının uyarılarına kulak tıkayan devlet yönetimi.
Her depremde aynı ifadeler;
“Devlet olaya el koydu. Devlet duruma hakim.”
“Her türlü yardım deprem bölgesine ulaştırıldı.”
“Hiçbir sorun yaşanmamakta.”
Vs.vs.
*
Her depremde olduğu gibi depremin yaşandığı bölgeye gidip boy gösteren siyasetçiler.
“Devlet seferber oldu.Yaralar sarılacak.” şeklinde bilindik açıklamalar.
*
Her deprem gerçeğinde olduğu gibi 15-20 gün sonra yaşanan üzüntüler unutulacak.
Deprem öncelerinde alınması gereken önlemlere, uyarılara kulak tıkanacak.
Kentsel dönüşümler rantsal dönüşümlere çevrilecek.
Evet milletçe alıştırıldık bütün bunlara.
*
Yaşanacak yeni depremlere kadar ihmaller.
Olası deprem için yeterli önlemleri almamak.
Her defasında can kayıplarımız.
Yaralılarımız.
Büyük boyutlarda maddi hasarlar.
Toplumca duyulan büyük üzüntü.
*
Meydana gelen veya olası depremlere karşı ciddi hazırlık yok.
“Deprem önceliğimizdir.” diyen yöneticilerimiz yok.
Japonya gibi ülkeleri örnek aldığımız yok.
Depremle ilgili toplumsal yeterli eğitimleri verdiğimiz yok.
Ama deprem olduğunda lafa gelince çok.
*
1999 yılına gidelim.
Özel İletişim Vergisi (ÖİV) 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan büyük depremin ardından 4481 sayılı Kanun ile 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere geçici olarak konmuştu.
31 Aralık 2000’de sonlanması gereken bu vergi, önce 4605 sayılı Kanun ile 31.12.2002 tarihine, ardından 4783 sayılı Kanun ile 31.12.2003 tarihine kadar uzatılmıştı.
Tarih 25 Aralık 2003’ü gösterirken 5035 sayılı kanun ile kalıcı bir hale dönüştürüldü.
20 yıldır deprem için toplanan bu vergilerin 36 milyar doları bulduğu bugün birçok kesim tarafından ifade edilmektedir.
*
2000 yılından beri toplanan bu paralar peki nerede?
Ya yapılan yardımlar?
*
Art arda çıkarılan imar afları.
İmar rantları.
Çürük binalar.
Umursamazlık.
Geçmiş depremlerden ders çıkarmayan yöneticiler.
Deprem toplanma alanlarına diktirilen gökdelenler.
Deprem gerçeğine rağmen önlem almamada inatlaşma.
Kısacası;
Ülkemizde yıllar boyunca oy uğruna defalarca imar barışı adı altında “imar affı” çıkarıldı.
İmar afları hem yağma hem de talanı özendirdi ve de artırdı.
Dolayısıyla kaçak, dayanıksız yapılar da arttıkça arttı.
*
Deprem yaşanıp insanlar ölünce buna “kader” diyenler.
Kader diyorlar, takdiri ilahi diyorlar.
Yeterli önlem yok, yeterli icraat yok.
Sonrasında yaşanan felaketler kadermiş!
*
Evet kaderci bir toplum yaratıldı.
Bilimi rehber almazsanız depremde ölenlere kader dersiniz.
Deprem kader değil, Türkiye’nin gerçeğidir.
Her seferinde unutulan deprem gerçeğini Allah bizlere işte böyle zaman zaman hatırlatıyor.
*
Deprem gerçeğini göz ardı etmemelidir.
Yeterli önlemler alınmadığı takdirde yaşanacak her bir deprem neticesindeki ölümler, kader değil cinayet olacaktır.
*
17 Ağustos 1999 tarihinde merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan Marmara Depremi'nde, yaklaşık 18 bin kişi ölmüş, 24 bin kişi de yaralanmıştı.
Görüyoruz ki halen ders alınmamış.
Yazık.
Yazık.
Yazık.
*
Unutmayalım ki;
Deprem öldürmez.
Yeterli kontrolü yapılmamış, uygun inşa edilmeyen, gerektiği gibi denetlenmeyen, çürük, dayanıksız binalar öldürür.
İhmal öldürür.
İmar afları öldürür.
İhmal varsa işte o zaman deprem affetmez.
*
Artık siyasetçilerimizin en büyük projeleri;
Ülkemiz genelinde dayanıklı binalar yapmak,
Dayanıksız yapıları güçlendirmek,
Vatandaşlarını yaşatmak olmalıdır.
*
Elazığ ve Malatya illerimizde yaşanan depremde kaybettiklerimize Allah’tan rahmet,
Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.