Deprem "geliyorum" der
Kim ne derse desin, ülkemiz özellikle İstanbul, ne yazık ki, hâlâ depreme hazır bulunmuyor.
1884 Eğitim, Kültür ve Dayanışma Vakfı tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Taşkışla binasında hafta başında düzenlenen “Beklenen İstanbul Depremi” konulu konferansta konuşan bütün uzmanlar bu kanıya katılıyor.
Üstelik, “Beklenen İstanbul Depremi”nin pek hafif olmayacağı görüşleri paylaşılıyor. Marmara Denizi’nde meydana gelecek depremde İstanbul’un çok sıkı şekilde sallanacağını belirten Prof. Dr. Celal Şengör, “Bu deprem, fay nasıl ve nereden kırılırsa kırılsın en kötüsü değil, ama neredeyse en kötüsü olacak” diyor.
İstanbul’daki büyük depremin Çınarcık çukurluğundaki diğer fayları tetikleyip 7 büyüklüğünde ikinci büyük bir deprem daha yaratma potansiyelinin yüksek olduğunu belirtiyor.
7.6 büyüklüğünde bir kırılma olması halinde çıkacak enerjinin Hiroşima’ya atılan 30 atom bombasına eşit bir güce sahip olacağını vurgulayan Şengör, İstanbul’un güneyindeki sahil kesiminin de riskli olduğunu söylüyor.
Kentin en sağlam yerinin kuzey tarafı olduğunu kaydeden Şengör şöyle devam ediyor:
“İstanbul’da en sağlam yer şehrin kuzeyidir. İkinci köprünün kuzeyindeki yapılar fazla etkilenmeyecek. İki köprünün arası da nispeten iyidir. Esas yıkım ve tehlike, kentin güneyindeki sahil şeridinde olacaktır. İstanbul’u 250 yılda bir büyük deprem vuruyor. Tarihsel kayıtlar bunu teyit ediyor. Bakıldığında gerçekten yaklaşık her 250 yılda bir büyük deprem meydana gelmiş. Bu deprem 50 yıl içinde olacak. Yani az çok zamanını ve nerede olacağını artık biliyoruz. 250 yılda biriken enerji 5 metrelik bir atım yaratıyor. Muazzam bir kütle 5 metre ileriye hareket ediyor. Bu muazzam kütleyi hareket ettirecek enerji de muazzam bir enerji. Ülkedeki ekonomik bağımsızlık elden gidecektir, bu kaçınılmazdır.”
Şengör, İstanbul’u 250 yılda bir büyük depremin vurduğunu, 1509 depreminin kenti ne hale soktuğunu bildiklerini belirtirken, “O büyük depremde Topkapı Sarayı’ndaki Enderun yıkıldı. Haliç’teki donanma battı. Dalgalar surları aştı. Padişah II. Bayazid Edirne’ye gitti, fakat orada da depreme yakalandı” diyor.
Ege Denizi’nin dünyanın en sismik ve en faal yeri olduğunu anlatan Şengör, “Anadolu batıya her yıl 2.5 santim hareket ediyor. Eğer fay takılmasa yani kilitlenmese bir sorun olmadan hareket devam edecek. Ancak takılıyor ve kilitleniyor. Anadolu kıtası hareket ederken fay hareket etmiyor. Bu hareketsizlik enerji birikimine yol açıyor. Ve büyük depremler yaratıyor. Aynı şekilde Anadolu’nun batısı da kuzeyden güneye her yıl 3 santim uzuyor. Yani siz Bodrum’a giderken her yıl yolu 3 santim uzatmış oluyorsunuz” diye dikkatleri çekiyor.
Gemlik-Armutlu Yarımadası’ndan Marmara Denizi’ne uzanan ikinci fayın varlığının yeni bulgularla da teyit edildiğini belirten Şengör, “Kuzey Marmara’daki ana faydan sonra Marmara Denizi’nde ikinci fayın varlığı da teyit edilmiş oldu. Bu fayın varlığını biliyorduk ama teyit etmiş olduk. Bir de güneyde Bursa’dan geçen bir fay daha var. Bu da 1000 yıldır sessiz bir fay.
Tabii bizim en çok korktuğumuz ve kırılmasını beklediğimiz fay, Marmara’nın kuzeyinden geçen ana faydır” açıklamalarında bulunuyor.
Prof. Şengör’ün açıklamaları ve iddiaları özellikle İstanbul’un ne denli deprem tehlikesi altında olduğunu açık açık ispatlıyor.
Belki de, onlarca değerli uzmanın görüşlerine rağmen kısa ve uzun vadeli önlemler ne yazık ki, bir türlü alınamıyor.
Her depremden sonra, muhtemel tehlike sadece dillendiriliyor.