Akşener için Türk siyasetinin “yuva”sının “güçlendirilmiş parlamenter sistem” olduğunu aktaran Zeyrek, İYİ Parti liderinin kendisine yapılan “davetler”le ilgili olarak, “Sayın Bahçeli'nin söylediklerinden hiçbir şey anlamadım ama sonra Sayın Erdoğan'ın Cuma çıkışı anlaşıldı ki Cumhur İttifakı'na çağrı gibi yapılmış… Sayın Erdoğan yönetilemez bir Türkiye'yle ilgili destek talebi getiriyorsa, ki biz memleket masası kuralım bunları konuşalım da dedik, bunun yolu iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiştir. Yani yuva burası, buraya dönsünler. Yoksa Türkiye bu sistemi taşıyamaz” değerlendirmesinde bulunduğunu belirtti.
Zeyrek’in, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın “İyi Parti'nin dayandığı sosyolojiye bakarsanız AK Parti ve MHP ile iç içedir” sözleriyle ilgili sorusuna karşılık Akşener, 2002'deki seçimlerde Fazilet Partisi, MHP, ANAP, DYP gibi sosyolojik benzerlikleri olan partilerin baraj altında kaldığını ama aynı sosyolojiden gelen AK Parti'nin tek başına iktidar olduğunu hatırlattı ve “Siyasette partiler kendilerini yenilemezse Kalın'ın sözünü ettiği gibi bir sosyolojiden bahsedemeyiz. Neticede bütün partilerin seçmenleri, hatta 83 milyon birbirinin kardeşi. AK Parti'nin temel sorunu sosyolojik değil, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeyi tıkaması ve bunun halkta yarattığı psikolojidir. Geçmişte sağ sol liberal dediğimiz seçmenin sosyolojisi tek adam rejimi ve partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle ikinci plana düşmüştür” dedi.
Deniz Zeyrek’in yazısı:
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bu aralar siyaset maçlarına çıkmak üzere saha kenarında ısınma turları atan futbolculara benziyor. İnsan “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü” mü “Cumhur İttifakı Sözcüsü” mü ayırt etmekte zorlanıyor.
Son katıldığı televizyon programında bir çok siyasi partiyle ilgili gelişmelerle birlikte İYİ Parti lideri Meral Akşener'e yapılan “evine dön” çağrısını da yorumladı.
Kalın, “Cumhur İttifakı Sözcüsü” tadındaki analizlerinde Meral Akşener'e yapılan çağrının erken seçimle ilgisi olmadığını savunuyor ama analizini de tamamen seçim ittifakları üzerine dayandırıyor:
“İyi Parti'nin dayandığı sosyolojiye bakarsanız AK Parti ve MHP ile iç içedir. Burada daha AK Parti ve MHP'nin içinde olduğu Cumhur İttifakı'na yakın durması çok normal. AK Parti'nin 18 yıllık iktidarında geleneksel birçok pozisyon yer değiştirdi. Çok ayrıymış kutupmuş, karşıymış gibi görünen şeylerin siyasi mücadele içinde o kadar olmadığı bir dönüşüm yaşandı. Son Ayasofya meselesinde. Ayasofya CHP'liler için bir mesele olmaktan çıktı. Şimdi İyi Parti'nin ayrı bir siyasi hareket olarak ortaya çıkması onun AK Parti ve MHP ile sosyolojik türdeşliğini ortadan kaldırmıyor. Cumhur İttifakı AK Parti ve MHP olarak oldukça güçlü. Son 3 seçimde de çok ciddi başarılar elde etti. Cumhurbaşkanlığı sistemi kabaca iki ittifakın yönlendirdiği siyasal alan olarak devam edecek.”
SOSYOLOJİ DEĞİL DEMOKRASİ SORUNU
Kırıkkale ve köylerini ziyaret eden Sayın Akşener'e dün telefonda Kalın'ın bu değerlendirmesini sordum.
Önce tartışmanın başlama noktasına döndü ve kendisine yapılan çağrı konusunda ne düşündüğünü aktardı: “Sayın Bahçeli'nin söylediklerinden hiçbir şey anlamadım ama sonra Sayın Erdoğan'ın Cuma çıkışı anlaşıldı ki Cumhur İttifakı'na çağrı gibi yapılmış.”
Ardından Kalın'ın yaptığı “sosyolojik benzerlik” analizini masaya yatırdı.
Akşener bu konuda 180 derece ters düşünüyordu. 2002'deki seçimlerde Fazilet Partisi, MHP, ANAP, DYP gibi sosyolojik benzerlikleri olan partilerin baraj altında kaldığını ama aynı sosyolojiden gelen AK Parti'nin tek başına iktidar olduğunu anımsatan Akşener, şöyle konuştu:
“Siyasette partiler kendilerini yenilemezse Kalın'ın sözünü ettiği gibi bir sosyolojiden bahsedemeyiz. Neticede bütün partilerin seçmenleri, hatta 83 milyon birbirinin kardeşi. AK Parti'nin temel sorunu sosyolojik değil, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeyi tıkaması ve bunun halkta yarattığı psikolojidir. Geçmişte sağ sol liberal dediğimiz seçmenin sosyolojisi tek adam rejimi ve partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle ikinci plana düşmüştür. Ülkede demokrasi yara aldı. Seçmenin siyasetin içine dahil olma durumu ortadan kalktı ve bu psikoloji sosyolojinin önüne geçti. Yoksa biz kendimizden eminiz, hem demokratız, hem milliyetçiyiz, hem kalkınmacıyız. Hiçbir tarafa da düşmanlık etmeyen bir partiyiz. Herkese saygımız var. Bakın hoşgörü demiyorum, saygı diyorum. Ben kimim ki hoş göreceğim.”
Meral Akşener, Erdoğan'ın yeni sistem için verdiği “Allah'ın emri değil, eksiklikleri varsa düzeltiriz” sözlerinin eleştirileri kabul ettiğini gösterdiğine dikkat çekerek, “Bunun sonrasında iyileştirilmiş güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçiş konusunda muhalefetle iş tutar mı aslında ona bakmak lazım” yorumunu yaptı.
YUVA PARLAMENTER SİSTEM
Bunun üzerine, “Yani ev iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sistem ve siz onları mı davet ediyorsunuz” diye sordum. Akşener önce güldü ve şöyle devam etti:
“Sayın Erdoğan yönetilemez bir Türkiye'yle ilgili destek talebi getiriyorsa, ki biz memleket masası kuralım bunları konuşalım da dedik, bunun yolu iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiştir. Yani yuva burası, buraya dönsünler. Yoksa Türkiye bu sistemi taşıyamaz!”
Öyle görünüyor ki Kalın'ın Akşener ve İYİ Parti hakkındaki sosyolojik analizinin veri açısından hatalı. Kalın, Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği ittifak düzeninde milliyetçilik ve muhafazakarlık üzerine bir sosyolojik denklem kuruyor. Akşener ise muhafazakar, milliyetçi ve demokratların bulunduğu bir ittifakta Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkıp, öncülük ettiği “iyileştirilmiş, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem” için mücadele ediyor.
Elma ile armut kadar net bir ayrım bu.
Bakalım, sonunda yuvaya dönen kim olacak?