ABD ve İsveçli düşünce kuruluşlarının isteğiyle Ümraniye Davası hakkında rapor hazırlayan İngiliz gazeteci Jenkins, ilginç tespitler yaptı: Bu raporu bir Türk gazeteci yazsa hapse girerdi. AKP, Ümraniye Davasına gösterdiği titizliği Deniz Feneri e.V davasında göstermedi.
Aynı şevk Deniz Feneri’nde yok!
İngiliz gazeteci Jenkins, AKP iktidarının, Ümraniye davasına gösterdiği şevk ve titizliği Deniz Feneri e.V davasında göstermediğini öne sürdü
Haber: Salim YAVAŞOĞLU
20 yıldır İstanbul’da yaşayan ve Ümraniye davasıyla ilgili açıklamalarıyla gündeme gelen İngiliz gazeteci Gareth H. Jenkins, AKP iktidarının, Ümraniye davasına gösterdiği şevk ve titizliği Deniz Feneri e.V davasında göstermediğini iddia etti. ABD Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu ile İsveç Güvenlik ve Kalkınma Politikaları Enstitüsü’nün ortak araştırma merkezi Orta Asya-Kafkaslar Enstitüsü İpek Yolu Çalışmaları’nın isteği üzerine hazırladığı “Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması / Gerçekle Fantezi Arasında” adlı raporunda, iddianamedeki gibi bir Ergenekon yapılanmasının mümkün olmadığını belirten Jenkins, Milliyet’ten Miraç Zeynep Kartal’ın sorularını cevapladı. “Türkiye derin devletini temizleme fırsatını kaçırdı” diyen Jenkins, “Bu raporu bir Türk gazeteci yazsaydı, hapse girerdi” şeklinde konuştu.
Böyle bir örgüt işlemez
Ergenekon’un, bir fantezi olduğunu kaydeden Jenkins şöyle dedi: “Ama derin devlet bir gerçek. Raporun temellerinden biri bu; kanıt yok. Böyle bir teşkilat yok. Belki bir çay bahçesinde iki-üç adam böyle bir örgüt kuralım demiştir; ama herkesi ve her şeyi kontrol eden bir teşkilat yok. Olmaz da.” Jenkins, Ergenekon’un neden olmayacağını ise şöyle anlatıyor: “İşlemez. Zaten derin devletin böyle olmadığını biliyoruz. Bu kadar büyük olsa parası nereden gelecek, nasıl toplanacak, nasıl iletişim kuracaklar? Gizli örgütün küçük olması lazım, bir hücre sistemi olmalı. Yoksa hareket edemez.”
Tarihte görülmemiş
“Tarih boyunca böyle bir şey olmadı” diyen Jenkins, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Söylediğim gibi olmaz da. İddianamenin bazı yerlerinde Ergenekon’un PKK’yı kontrol ettiği söyleniyor, bazı yerlerinde de Hizbullah’ı. Bir kere 1995’e kadar PKK ile Hizbullah savaşıyordu, birbirlerini öldürüyorlardı. İddialar hem çelişik hem de kanıt yok. Hitler’in propaganda bakanı Goebbels demişti ki ’Eğer bir yalan söyleyeceksen büyük bir yalan söyle. O zaman kimse yalan olduğunu düşünmez.’Ergenekon da öyle. Önce böyle bir örgütün var olduğuna karar verdiler, sonra onu kanıtlamaya çalıştılar. Oysa adalet sistemi tam tersine işler, kanıttan başlar sonuca varırsın. Ergenekon sürecine bakınca sonuçtan başladıklarını görüyorsun.”
Savcı ne isterse yapıyor
Ergenekon iddialarının PKK’yı güçlendirdiğini gördüğünü söyleyen Jenkins, Şemdinli olayını raporuna bu nedenle koyduğunu ifade etti. Batı Dünyası’nın 12. dalgayla birlikte soruşturmaya bakışının değiştiğini belirten Jenkins, Ümraniye ve Deniz Feneri soruşturmalarını ise şöyle kıyasladı: “Mesela Deniz Feneri’ne baktığımızda kanıt ortada, para kayboldu. Üç kişi itiraf etti, Almanya’da, dekontlar var. Ama daha yeni yeni üstüne gitmeye başladılar. Bu iki davayı yan yana koyarsak çok büyük bir fark görürüz. Adalet sisteminin işleyişi çok farklı. Ergenekon’da polis ve savcı ne isterse yapabiliyor ama Deniz Feneri davasında bu şevki görmüyoruz onlarda. Erdoğan iktidara geldiğinde ” Biz farklıyız “ dedi, Deniz Feneri bunu kanıtlamak için çok büyük fırsattı. Ama iyi değerlendirilmedi.”
Herkes gözaltında
Raporu hazırlayabilmek için 4 bin 500 sayfa iddianame okuduğunu belirten Jenkins, “Devletin çatısı altına saklanan bazı çeteler ne yapmak istiyorlarsa yaptılar. Ama savcılar Ergenekon’u bulmak konusunda o kadar heyecanlıydılar ki, gerisini umursamadılar. Dava ’Bu adam AKP’ye karşı çıktı, o zaman kesinlikle Ergenekon üyesi olması lazım’ haline geldi. Bir bakımdan da bir panik var dalgalara bakınca. Ergenekon’u bulamayınca, paniğe kapılıp herkesi gözlatına almaya başladılar” dedi. Gareth H. Jenkins, Ümraniye davasının nasıl sonlanacağı konusunu ise şunları söyledi: “Şu anda 2 yıl 2 ay oldu, böyle giderse çoğu hapiste ölecek. Böyle bir örgüt olsa bile, hata herkesi aynı davadan içeri sokmak. Türkiye’de toplu davalar bir türlü bitmez, 30-40 sene sürer.”