Dört yıl önce kamu hukukuna aykırı biçimde ''''fiili durumu hukukileştirme'''' gibi vasat zekanın sığ sloganıyla girilen sürecin sonunda ülkemiz her alanda duvara dayandı. Tek adamın çelişkili hızlı karar ile yazboz tahtasına dönen icraatıyla sistem iflas etti. İçini boşalttığı kurumlarımız yetersiz leşince dengesizleşen iktidar kurumsal açıdan tümden denetimsizleşti. 2018 seçim öncesinde ''''..Verin bu kardeşinize yetkiyi, faizle enflasyonla nasıl mücadele edilir görün'''' dedi. Halk yetkiyi verdi, bir yıl geçmeden etkiyi gördü ve tepkiyi tersten verdi. 2019 yerel seçimlerinde büyük belediyeleri kaybetti. Seçimden iki gün önce “Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim ben. Şu anda devletin başında kim var? Tayyip Erdoğan var.” diyen meydan okumayı dinlemedi.
CB hükümet sistemi işleyişinde hukuk devleti olmayınca teamüller de yok oldu. Bağımsız karar alabilen/olabilen hiçbir kurum kalmadı. Yasama, yürütme ve yargı tek elde toplandığı için bütün kararlar Cumhurbaşkanı tarafından direk ya da danışılarak alınıyor. Ne Meclis ve bakanlar ne Merkez Bankası ne BDDK benzeri kurumlar karar ve icra da varlar. Tek adam ve her şey Cumhurbaşkanınca sevk ve idare ediliyor.
Krize sürüklediği ekonomiye dair üniversite 2.sınıf mesabesinde bile bilgi sahibi değil. Olsaydı önce faiz sebep enflasyon sonuç diyerek, yüksek enflasyonla lirayı paspasa, halkı soyup soğana çevirmezdi. Sonra da iktisadi olarak değil de ''''nass'''' olduğu için yaptım demezdi. Laiklik ilkesi bir yana bu söylem dinimize bühtan eden ve enflasyon yoluyla soyulan halka haşâ Allah''ı şikâyet eden bir zihniyettir. Böylelikle muhafazakâr mütedeyyin halkın bilincine ''faizi Allah''ın emri olduğu için indirdim, enflasyon arttı sen de fakirleştin ama sorumlu ben değilim''i şırınga ediyor. Cüppeli bile buna itiraz ediyor.
Bir gün; ''''..Çıkıyorsunuz yok kurmuş, murmuş. Ne kuru yaa. Hepsi hikâye bunların'''' diyor. Ertesi gün dolar bu iner de çıkar da diyor. merkez Bankası rezerv ve ihtiyat akçesini tükettiği için kura müdahale edemiyor. Hoop dönüyor bu kez de dolar yükselmesi iyidir, ihracat yapar döviz kazanırız diyor. Ucube sistem icadında usta olduğundan bu defa da Çin modeli kalkınmaya geçiyor. Tüm bunlar ekonomi bilimi açısından temelsiz, halkta karşılıksız anlamsız sayıklamalar. Ama olan halka oluyor ve her gün biraz daha fakirleşiyor.
Açlık tehlikesini ciddiye almaya başlayan ahali öfkesini açıktan seslendiriyor, korkmadan tepki veriyor. Anketlere yansıyandan çok daha fazla destek kaybeden AKP nin kalelerinde/oy depolarında bile isyan yükseliyor. Bu düşüşü önleme ve engelleme şansı ve imkânı kalmadı. Bunu biliyor ve korku iklimini yayarak tabanını tutmaya çalışıyor. Ama bu da nafile gayret. Zira aç kalanlar inançlarını bile yer ve hiçbir şeyden korkmaz.
O yüzden, seçimi yapmaz, seçimde hile yapar, seçimle gitmez gibi algıları kullanmasına izin vermeyin. Seçim yapmak zorunda zira tek dayanağı bu. Seçimle gider zira Ankara''da tıpış tıpış, İstanbul''da gönülsüz ama mecburen gitti.
Sanal cennet söylem ve vaatleri sona erdi. Düne kadar şahlanmış ekonominin 3 ayda niye kurtuluş savaşı verecek duruma geldiğini izah da edemedi. Dış güçler, lobiler masalı tiksinti getiriyor. Halkın da farkına vardığı gerçek şu ki; ülke her alanda geriledi. Ekonomik göstergelerin tümü 2002''den kötü hale geldi. Krizle gelenlerin krizle gitmesi de kesinleşti.
Muharebe sığınakta değil yığınakta kazanılır. Halkın kulak açmaya başladığı bu dönemde muhalefetin, halkı daha iyi yöneteceğine inandıracak kadro ve programları ilan/beyan zamanıdır. Halk yaşadığı gerçeği biliyor, mevcutla gideceği yarınlarda daha kötü olacağını düşünüyor, görüyor. İyinin ne ve nasıl olacağını duymak istiyor. İdeolojik seçmenden çok rasyonel seçmene yönelmenin ve umut olmanın vaktidir.