Demokratik özerklik ve AKP
Terör örgütü PKK, uzun süredir çerçevesi bebek katili Öcalan tarafından çizilen "demokratik özerklik" ya da diğer adıyla "öz yönetim" modelini fiili olarak uygulamaya çalışmaktadır. Uzun süredir bir çok il ve ilçede PKK yandaşları, bir yandan demokratik özerkliği uygulamaya çalışırlarken diğer yandan da devlet kurumlarını işlevsizleştirme girişimlerinde bulunuyorlardı. Demokratik özerklik modeli, demokratik ulus, demokratik vatan, demokratik cumhuriyet ve demokratik anayasa türünden safsata söylemler altında uygulamaya konulmaya çalışılıyordu.
Terörist Bayık, çözüm süreci devam ederken şunları söylemiştir: "Yakında demokratik özerkliği ilan edeceğiz. Mücadelemiz tamamen demokratik özerkliği korumak için."
Eski Belediye Başkanı yeni HDP milletvekili Osman Baydemir ise çözüm süreci sırasında "... belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağımızla sarı-kırmızı-yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur" diye sorduktan sonra da şöyle ilave etmiştir; "Özerk Doğu Karadeniz olacak, Özerk Orta Karadeniz olacak, aynı zamanda Demokratik Türkiye Özerk Kürdistan olacak."
Bütün bu bölücü hazırlıklar yapılırken AKP yöneticileri ya susmuş ya da destek anlamına gelen sözler etmişlerdir.
Aysel Tuğluk, 2015 yılının temmuz ayının 14'ünde Diyarbakır'da, malum örgütlerin önünde şu açıklamayı yapıyor: "Demokratik ulus perspektifi temelinde Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz."
Malum ilan edilince terörist Duran Kalkan da 27 Temmuz günü fiili özerklik uygulaması çağrısı yapar. Bunun üzerine DBP sadece Ağustos ayında Cizre, Şırnak, Silopi, Silvan, Sur gibi 12 yerde fiili özerklik uygulaması ilan eder. Bir süre sonra özerklik uygulaması yirmi yerde ilan edilir.
28 Eylül tarihinde de Karayılan, "Demokratik özerk Kürdistan'ı gerçeğe dönüştürme hamlesini, tarihi bir hamle olarak görüyoruz ve ilerletiyoruz. Hakkâri arazisinin yüzde 80'i kesinlikle gerillanın kontrolü altındadır. Buralara Türk devleti giremez..." der.
Çözüm süreci boyunca bilumum bölücüler ve hainler, Türkiye'yi üzerinde her türlü tasarruf yapılabilecek bir kadavra olarak görmüşlerdir.
Özerklik ilan edilen yerleşim birimlerinde ise çözüm süreci boyunca "öz savunma" adı altında YDG-H adlı silahlı milis grupları oluşturulmuştur.
PKK, çözüm süreci boyunca hiçbir müdahale görmeden kentlerde istediği gibi örgütlenme imkânı elde etti. AKP hükümeti "barış geldi geliyor" diyerek güvenlik güçlerinin, devlete karşı örgütlenen YDG-H'ye müdahale etmesini engelledi. HDP'li belediyelerin ve PKK'nın örgütlediği, teçhiz ettiği, eğittiği ve silahlandırdığı, AKP iktidarının ise süreç boyunca görmezlikten geldiği YDG-H şu anda hendekler kazarak, patlayıcılar döşeyerek, yollar kapatarak güvenlik güçlerine direnmeye çalışıyor.
Şu anda çatışmalar PKK'nın özerklik ilan edip, uygulamaya çalıştığı, silahlandığı, direndikleri yerleşim alanlarında gerçekleşiyor.
PKK, Hakkâri'den başlayarak kuzeye ve batıya doğru genişletecek bir toprak parçasını fiilen kurtarılmış bölge haline getirerek denetimi altına almaya çalışıyor. TSK ise Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde ayrı bir egemenlik ve yönetim ilan eden PKK saldırısını yok etmeye ve yerleşim alanlarını kontrolü altında tutmaya çalışıyor. Bölgede yaşananların nedeni budur!
HDP'li Demirtaş, başından bu yana demokratik özerklikten söz ediyor ve "Türkiye sınırları içinde kendimizi demokratik özerklikle yönetmek istiyoruz" demişti. Seçim bildirgesinde HDP'nin vaatleri arasında demokratik özerklik yer aldı. PKK ne diyorsa, İmralı ne diyorsa Demirtaş da onu diyor.
Demokratik özerklik için vatandaşların araçlarını yakanları, askeri ve polisi şehit edenleri, yollara bomba döşeyenleri, kentleri hendeklerle dolduranları HDP milletvekilleri kahraman ilan ediyor. Köşeleri tutmuş bazıları da HDP'ye oy vereceklerini söylüyor. Bu ülkenin ekmeğinde bir hâl var. Kimisi yediği için, kimisi yiyemediği için düşmanlık yapıyor!