Demokrasinin sahtesi ne işe yarar?
Gerçek demokrasiyi kurum ve kurallarıyla yerleştirmek, ehliyet ve liyakat, inanç ve sabır ister. Halbuki işin kolayı var. Aynen ekonomideki “Kötü para, iyi parayı kovar” kanunu gibi, “Sahte demokrasi, gerçeğini kovdu.” İstisnalar hariç, genel durum böyle değil mi?
Bu güne gelirsek, “sahte demokrasi” nin devletin temellerini sarsmada, milleti bölmede yoğun şekilde kullanıldığını görüyoruz. Amaç; Türk milletini, bünyesindeki aşiretlerle eşitlemenin adına “demokrasi (!)” deyip, ırkçı federatif, (çok ortaklı) bir rejim kurmaktır. Aynen BOP’da, PKK terörü ve AB’ye uyum yasalarıyla yapılmak istenen gibi.
Nitekim en yetkililerimiz, “Terör daha çok demokrasi demektir. Daha çok demokrasiyle önleyeceğiz” diyorlar. 8 yıldır bu siyasetle önü açılan PKK terörü, malum medyanın da desteğiyle; can, mal, yasa, kural, düzen tanımadan ülkeyi yangın yerine çevirdi. Bebek katili örgütü, iktidarın izniyle cezaevinden alenen yönetiyor. TBMM dahil bütün vatan sathında tedhiş ve kanlı saldırılar tırmanıyor. Şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor.
Ortada, millet-devlet-hukuk adına bir tedbir yok. Aksine teröristbaşıyla müzakereler var.
***
Basında yer alan açık bilgilere göre: Yetkililer bu dehşet verici duruma “demokrasi” (!)’nin gereği diyorlarmış.Yine “demokrasi” (!)’nin gereği olan bir başka dehşet verici uygulama daha var. Adı “Ergenekon Davası.” Darbeci iddiasıyla tutuklanan ve iddianamesi yıllarca yazılamayan, bir kısmı görev başında yüksek rütbeli çok sayıda asker, ilim adamı ve gazeteci; çoğu da birbirini tanımayan, ama tamamı siyasi iktidara muhalif muhtelif kişilerin örgütü. İşte size “sahte demokrasi (!)”den iki örnek uygulama. Birincisi devleti yıkmak ve vatanı bölmek için 30 yıldır terör yapan, kan döken, 40 bin insanın canına kıyan gerçekte var olan PKK örgütü.
İkincisi; darbeyle hükümeti devirmek için plan ve hazırlık yaptığı, ama eyleme geçmediği iddia edilen örgüt. Manzaraya göre, “sahte demokrasi” birinin dostu, diğerinin düşmanı olmuş. Beğendiniz mi?
***
Gerçek demokrasiye gelince malum. Temelinde; kurum ve kurallarıyla çalışan partiler, hür basın, sendikacılık, dernekçilik, toplantı ve gösteri yürüyüşü, kişi dokunulmazlığı ve eşitliği, özel hayatın gizliliği, konut masuniyeti, haberleşme hürriyeti, bağımsız ve tarafsız yargı gibi kurum ve kurallar var.
Bunlardan hür basının haline bakalım.
-Merkezi New York’ta bulunan Freedom House’un Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yayımladığı raporda Türkiye;196 ülke arasında 112. sırayla yarı özgür ülke grubunda. En büyük düşüşü yaşayan ikinci ülke. 2011’de daha da gerilemiş. Son on yılın en kötü seviyesine inmiş. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre cezaevinde 67 gazeteci var. Yargılanan 2 binin üstünde. Soruşturulan 10 bin.
Bu “sahte demokrasi” tablosuyla, insanlık adına övünebilecekler varsa, buyursunlar.
Cezaevindeki gazetecilerden biri de yakînen tanıdığım, tutuklu, iddianameyi bekleyen Müyesser Yıldız. Benimle beraber 4 bakana basın müşavirliği yapmış, iyi bir gazeteci. Herkesin yardımına koşan fedakâr biri. Türk Milleti için ne yapabilirim sorusu beynine çakılmış. Çok okuyan, düşünen, yazan bir aydın kişilik. Böyle birinin yasa dışı işlerle ne gibi ilgisi olabilir, doğrusu anlamıyorum. Pek çokları gibi tutuksuz yargılansa ne sakıncası olabilir onu da anlamıyorum.
Ancak bildiğim bir şey var o da, bugünler de geçecektir. Milletine hizmeti ibadet sayanlar, nice yıllar aynı yolda devam edeceklerdir.