Demokrasinin hıçkırıkları
Halkın oylarıyla belediye başkanı olmuş kişilerin emir/talimatla görevini bırakmaya zorlandığı rejimin adı demokrasi olmaktan çıkar. Halkın seçtiği başkanların çoğunun, halk tabiriyle kuzu kuzu istifalarını vermesi de demokrasinin geldiği aşamayı gösterir. Başkanlardan bazılarının istifa ederken kendilerini istifaya zorlayanları öve öve yere göğe sığdıramamaları gücün baskısı karşısında ne denli çaresizlik içinde olduklarını gösteriyor.
Gerçekte başka görüntüde başka, içi başka dışı başka, ikiyüzlü bir görüntü veren başkanlar, tek parti iktidarının bu koca koca insanları içine düşürdüğü zavallı durumu göstermektedir.
Balıkesir Belediye Başkanı'nın istifasını açıklarken çıkan hıçkırıklar demokrasinin hıçkırıklarıydı. Halkın iradesinin boğulan ve kovulan sesiydi.
Neden görevden alınıyorum?
Balıkesir Belediye Başkanı; "Yolsuzluğunuz yok, usulsüzlüğünüz yok, başarısızlığınız yok, FETÖ bağlantınız yok ama ailemize ve evimize kadar ulaşan tehditler var" diyor. Başkan daha açıkçası "suçum ne?" diye soruyor. Neden görevimi bırakmaya zorlanıyorum? Bana oy veren insanlara hizmet etme imkânımı neden elimden alıyorsunuz? İtibarım ve onurumla neden oynuyorsunuz? Şahsım ve ailem neden tehdit ediliyor? diye soruyor.
Bu soruların gerçek anlamda ikna edici bir nedeni yoktur.
Başkanlar 'görülen lüzum üzerine' halkın oyundan daha güçlü bir mekanizmanın arzusuyla görevden alınmıştır, hepsi bu!
Bugün görevden alınanlar kendilerini görevden alan makama mutlak yetki veren anayasa değişikliği referandumunda evet için cansiperane çalışmışları da garip bir ironidir.
Başkanlar içine düştükleri bu duruma gerçekte dün kendileri neden olmuşlardır. Şahsiyetli kişiler kaderlerinin, hiçbir zaman bir kişinin iki dudağı arasına konmasına razı olamazlar.
Başkanlara atanmış bürokrat muamelesi yapılıyor!
Türkiye nüfusunun bugün itibarıyla yüzde 41'i kendi seçtiği belediye başkanları tarafından yönetilmiyor. Hainlik ve bölücülük yaptıklarından -yani hukuken- görevden alınanlar bir yana halkın seçtiği başkanların önemli bir kısmı istifaya zorlanmış ve görevlerinden uzaklaştırılmışlardır.
Belediye başkanlarına resmen 'Sizi göreve ben getirdim, ben alırım... Gelirken iyi de görevden ayrılırken niye kötü oluyor' deniliyor. Belediye başkanlarına atanmış bürokrat muamelesi yapılıyor.
Bu durumda seçilmek yani demokrasi önemini kaybediyor.
Seçtikleri bir kalemde istifa ettirilen bir sistemde halk, verdikleri oyların bir işe yaramadığını, esas olanın kendi iradesi olmadığının farkına varmıştır.
Dahası başkanları istifaya zorlamanın nedeni yılgınlık, yorgunluk ve tükenmişlik ise bu kadar bitik adamı belediye başkanı olsun diye toplumun önüne çıkaranların halka vermeleri gereken bir hesap da var demektir.
İstifalar daha doğrusu görevden almalar iki ucu keskin bıçak gibidir. Kimi keseceği, hangi sonucu üreteceği de şimdiden belli değildir!
Liyakatlıların iktidarı şarttır!
Göreve getirilmelerin liyakat, ehliyet ve uzmanlığa dayalı olarak gerçekleştirildiği bir yerde makam sahiplerinin görevden alınmaları keyfe bağlı olarak gerçekleştirilemez.
Türkiye bugün bilmeyenin bileni, oportünistin idealisti, kötünün iyiyi saf dışı ettiği bir ülke görünümde ise bunun nedeni sıradanlığa verilen ödüldür.
Kötüler iyileri kovuyorsa bunun nedeni de kişiselliğin yapı, sistem ve liyakati ikinci plana atmasıdır. Liyakatlilerin iktidarının kurulduğunda Türkiye gündemini meşgul eden olayların esamisi dahi okunmayacağını herkes görecektir!
Balıkesir Belediye Başkanı'nın istifa ederken istemeye istemeye ağzından çıkanlar gerçekte demokrasinin hıçkırıklarıydı.