Ankara’da avukatlar, 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü sebebiyle, mesleklerini yaparken birçok zorluklarla karşılaşan meslektaşlarının durumuna dikkat çekmek için Ankara Adliyesi’nden Ankara Barosu’na yürüdü.
Avukatların yaklaşık 700 metre mesafeli yürüyüşüne CHP’nin avukat milletvekilleri Ali Haydar Hakverdi, Süleyman Bülbül ve Nurhayat Altaca Kayışoğlu da katıldı. Yürüyüşte avukatlar, “Savunma susmadı, susmayacak” ve “Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarını attı.
Avukatların yürüyüşünün ardından Ankara Barosu binası önünde yapılan basın açıklamasında Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu, şunları dedi:
“24 Ocak tarihinin dünya çapında bir anma ve farkındalık günü olarak anılmaya başlanmasının nedeni, Atocha Katliamı olarak nitelendirilen, 24 Ocak 1977 tarihinde dört avukat ve bir iş arkadaşlarının mesleklerini ifa ettikleri için Madrid''de bulunan Atocha 55 adresinde katledilmesidir. 2010 yılından bu yana 24 Ocak tarihi, her yıl bir ülkeye odaklanan ve odak ülkenin avukatlarının içinde bulunduğu duruma yetkililerin, kamuoyunun ve basının dikkatini çekmek için etkinlikler düzenlenen bir tarihtir.
“OTORİTERLEŞEN İKTİDAR SAHİPLERİ; HEDEFLERİNE, BASKILARA EN ÇOK SES ÇIKARAN AVUKATLARI KOYMAKTADIR”
Avukatlar her anlamda tehlikededir. Ofisinde darp edilen, haciz mahallinde öldürülen avukat olayları vakayı adliyeye dönüşmektedir. Her gün daha fazla genç meslektaş işsizliğe ve ekonomik bunalıma sürüklenmektedir.
Her anlamda otoriterleşen iktidar sahipleri; hedeflerine, baskılara en çok ses çıkaran avukatları koymaktadır. Mesleğin doğası gereği hak arayan, itiraz eden avukatlara boyun eğdirilmeye çalışılmaktadır. Meslek şartları iyileştirilmekten kasıtlı olarak kaçınılmakta ve avukatlar her gün daha çok tehlike altında bırakılmaktadır.
“DAYANIŞMA İÇİNDE OLDUĞUMUZU BELİRTMEK İSTİYORUZ”
Tehlike altındaki avukatlar günü bu yıl Afganistan’da bulunan meslektaşlarımıza atfedildi. Tıpkı 2012 ve 2019 yıllarında odak ülke olarak Türkiye’nin belirlendiği gibi.
Taliban rejiminden doğrudan etkilenen Afganistan’daki meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Ülkelerinde savaş ve rejim değişikliği olmasaydı bizden daha tehlikede olurlar mıydı bilmiyoruz.
“MESLEKİ OLARAK DÖRT BİR YANDAN KUŞATMA ALTINDAYIZ”
Evet geldiğimiz durum hiç iç açıcı değil. Evet mesleki olarak dört bir yandan kuşatma altındayız. Avukatlık bilinçli bir şekilde yönetenler tarafından hedef haline getirilmiştir.
Bir meslektaş darp edildiğinde ya da öldürüldüğünde, sosyal medyada veya haber sitelerinde avukatın bunu hak ettiğine dair yüzlerce yorum görürsünüz. Çünkü avukat onlara göre hırsızdır, dolandırıcıdır, vatan hainidir, teröristtir. Gerçeği yansıtmayan bu çirkin ithamlarla bugünlere geldik. Önyargılar şiddete dönüştü, failler cezalandırılmadı.
“ ADALETE OLAN GÜVENİNİ KAYBETMİŞ HALKA SORUMLU OLARAK HEP AVUKATLAR GÖSTERİLDİ”
Toplumsal bozulmuşluktan, cezasızlık politikalarından, adalete olan güvenini kaybetmiş halka sorumlu olarak hep avukatlar gösterildi. Müvekkilleri ile özdeşleştirilen avukatlar, kolayca hedef kitle haline getirildi. Ama biz mücadelemizden vazgeçmedik. (Ama iktidarı elinde bulunduranlar da bizimle uğraşmaktan vazgeçmedi, bugün buraya gelirken yaşadıklarımız) Bizler sadece onurlu bir şekilde yaşamak ve yaşanmasını sağlamak istiyoruz.
“ DAHA İYİ BİR DÜNYA İÇİN YAŞAMLARIMIZI ORTAYA KOYMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Baskıcı iktidarlar ise dünyanın her yerinde olduğu gibi mesleğimizin özgürlük alanını ellerinden geldikleri kadar daraltmaya, avukatlık mesleğini yok etmeye ve buna dair yasalar çıkarmaya, bizleri tehdit etmeye devam ettiler.
Baroları bölmeye çalışıp, numaralı barolar yaratıp avukatı avukata hedef gösterdiler. Hukuk tarihimizin her döneminde avukatlar tehlike altındaydı. Bu yüzden onurlu mücadelelerinden vazgeçmemeyi canları ile ödeyenler oldu.
Tıpkı önceki başkanlarımızdan Avukat Muammer Aksoy ve Diyarbakır Barosu Başkanlarımızdan Avukat Tahir Elçi gibi. Bu cesur insanlardan bir diğeri de hukukçu gazeteci Uğur Mumcu’dur. Bugün haince öldürülüşünün yıldönümü olan Uğur Mumcu''yu da şu sözleri ile anmak istiyorum:
‘İnsanlar niçin hapis yatar, niçin acı çeker? Niçin Ziverbey Köşklerinden, Otağ-ı Hümayun denen işkence karargahlarından geçer. Niçin? Bunun bir nedeni var. Daha iyi dünya, daha iyi demokrasi, daha iyi sosyal adalet, ekmek ve özgürlük için.
’ Evet buraya Afganistan yönetimini Uluslararası Avukat Hakları normlarına saygılı davranmaya çağırmak için de toplandık ama dünyanın tam ortasında, o normlara, uluslararası sözleşmelere imza atmış, ülkemiz yönetimini de bu normlara ve hukuka saygılı olmaya çağırıyoruz.
Ekmek ve özgürlük için, insanca yaşamak için, adalet, demokrasi ve daha iyi bir dünya için yaşamlarımızı ortaya koymaktan vazgeçmeyeceğiz.
Çünkü biz herkesin avukatıyız. Toplumun, bireyin, sesi olmayanın, sesi çıkmayanın, korkanın, güçten düşenin, hor görülenin, bir zamanlar var olan şimdi yok olanın, şimdi güçlü olanın belki yarın güçten düşecek olanın da sesiyiz.
Biz savunmanın sesiyiz. Biz tehlikedeysek siz de tehlikedesiniz. Mesleğini yaparken tutuklanan, baskı ve tehdit altında olan, şiddete maruz bırakılan tüm avukatlar ile dayanışma ve birlik içinde mücadelemize devam edeceğimizi ilan ederiz.”