Demokrasi Baharı
Bu sözünü ettiğim, girdiğimiz bahar mevsimi ile ilişkisi yok. Anlatmak istediğim, istemeden ve mücadele etmeden bize verilen hakların dünyada bir baskı rejimine dönüşmesine isyan. İşte bu konuda Amerika'da garip şeyler oluyor. Türkçeye, "Demokrasi Baharı" (Democracy Spring) diye çevirebileceğimiz bir grup, yaklaşık bir haftadır (11 Nisan-16 Nisan arası) ABD Kongresi önünde gösteri yaptı. Her gün bu gruptan yüzlerce insan tutuklandı. Aralarında Amerika'nın ünlü sanatçıları, bilim adamları, öğrenciler, ev kadınları, işçiler, siyah, beyaz, çekik gözlü, Hintli, papaz, imam, haham, yani toplumun her kesiminden insanlar var.
Yaklaşık bir hafta bekledim, Türk basınında iki satır yazı çıksın bunlarla ilgilensinler diye. Bunlar açık seçik olmadığı için ilgi görmedi bizimkilerden. Bu hareket, sermayenin Amerika'da siyaseti ele geçirişine karşı, partilere çıkar gruplarının yaptıkları yardımlar, vergi vermesine rağmen göçmenlerin bir kısmının oy hakkı olmaması doğurmuş.
Grup adresi, http://www.democracyspring.org/the_campaign lisan bilenler girdiğinde, bu hareketin ne istediğini öğrenebilir. Özetle bu Amerikalı grup, "Şu ana kadar, beş milyon kişinin imzaladığı dilekçemizde, Amerikan seçim ve siyaset sürecinin yozlaşmasına karşı çıkıyoruz. Sermaye ve zenginlerin siyaseti ele geçirmesine karşıyız. Siyasete akan paranın önlenmesi, toplumun her kesiminin sesinin Amerikan Kongresinde duyulması ve özgür ve adil seçim istiyoruz" diyor.
***
Dünyayı, sermayenin ele geçirmesine karşı bir çok Batılı ülkede benzer eylemler var. Amerikan seçimlerinde ilk kez, Musevi asıllı bir sosyalist senatör, başkan adayı. Onun bu kadar popüler olmasının nedeni, sermayeye savaş açması. Senatör Sanders, Demokrat Parti başkan adaylığını ele geçiremese bile Bayan Clinton'u zorluyor. Size biraz önceki talepler tanıdık gelmedi mi? Ama, İstanbul'da demokrasiyi ve insanların özgürlüklerini katledenlerin zirvesini izleyip, yediklerini içtiklerini gözlemekten ve şatafattan gözleriniz kör olmuş, gidiyorsunuz. İstanbul'a çanak çömleğiyle gelelerin de, Washington ile arası açılıyor. Geçen hafta yazdığım, Suudi Arabistan gerginliği yeni bir boyuta taşınıyor. Sanki İstanbul toplantısı, kaybedenler zirvesi.
Mustafa Kemal'e düşman ne kadar adam varsa, Boğaz'da turlar düzenleyip inançları yıkmaya çalıştılar. Beceremediler, beceremeyecekler. Bu arada herkesin gözünden kaçan çok önemli bir şey var. Tüm yandaş sermaye gizlice Türkiye dışına kaçmaya başladı. İnanmıyorsunuz değil mi? Gazetelerin korkarak, bir paragrafla verdiği haberleri okumadan geçmeyin. Şu aralar Amerika'nın güneyi ve California bu grupların saldırdığı alan. Bu arada yandaş basında temizlik harekâtı var. Bunda uzun süredir gazeteciliği bırakıp reklam şubesine dönen iki haber kanalı başı çekiyor. Biz basın sitelerinden, kadro değişikliklerini görüyoruz, ama sizler hâlâ habersizsiniz.
***
Şimdi gelelim aklınızın almadığı iç siyasi konulara. Mesela İstanbul'da, Suudilerin lehine bildiri yayınla, İran'ı kına. Sonra ne oldu da Ankara'da anlaşma imzalandı? Bunu anlamak için, öncelikle geçen hafta, İran'ın neden ABD'yi protesto ettiğine bakmak gerek. İran, kendi bankalarının, uluslararası piyasalara rahat giremediğini, Obama yönetiminin İran bankalarını engellediğini açıklamış, devamı halinde nükleer anlaşmanın iptal edileceği tehdidinde bulunmuştu. Washington ise nükleer anlaşmanın bankacılık sektörünü kapsamadığını vurgulamış.
Şimdi oturun düşünün, Ankara'da ne imzalandı. Çünkü Reza Zarrab olayı yüzünden, Türk bankacılık sektörü, büyüteç altında. Bu arada bayılıyorum bizimkilerin AB açıklamalarına. Hele şu vize sorununun kalkacağı açıklamaları yok mu, güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum. O vizeyi kaldıracağı söylenen ülkelerin basını, iktidarın IŞİD bağlantısını yayınlarken, bakalım iki ay sonra gerçekten kalkacak mı? İnsanın aklıyla alay ediyorlar. Ben hem soyulan, hem de destek veren yüzde 51 değilim.