Delik kovanın suladığı çiçekler / Halim Bahadır

Delik kovanın suladığı çiçekler / Halim Bahadır

Eski zamanlarda efendisinin evine her gün nehirden su taşıyan bir köle vardı. Boynunda taşıdığı bir sopanın iki ucuna su doldurduğu kovaları asar ve eve getirirdi.

Ancak kovalardan birinde birkaç delik vardı. Ve nehirde ağzına kadar doldurulan suyun ancak yarısını tutabilirdi eve kadar. Diğeri ise sağlam bir kovaydı. Suyu hiç sızdırmadan taşırdı. Tam iki yıl bu böylece devam etti. Deliksiz kova başarısıyla böbürleniyordu. Delikli kova ise kusurundan dolayı utanıyordu. Bu işi içine sindiremediği için, bir gün dile gelip sucuya şöyle dedi:

"Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."

"Niye ki, neden utanıyorsun" dedi sucu.

"İki yıl boyunca, çatlaklar yüzünden suyun yarısını efendinin evine götürebildim. Benim kusurum nedeniyle sen de gayretlerinin karşılığını tam alamıyorsun" dedi üzgün kova.

Sucu delik kovaya şefkatli bir sesle şöyle dedi: "Efendinin evine dönerken, yol kenarındaki çiçeklere bir dikkat et istersen."

Ertesi gün, delik kova yol kenarındaki enfes yaban çiçeklerini gördü ve bu onu birazcık neşelendirdi. Ama yolun sonunda yine kederlendi, çünkü yükünün yarısı yine çatlaklardan akmıştı. Bu yüzden sucudan yine özür diledi. Sucu kovaya şöyle dedi:

"Yolun sadece senin tarafındaki çiçeklerin açtığını farketmedin mi? Bu neden böyle biliyor musun? Ben senin delik olduğunu baştan beri biliyordum. Senin tarafındaki yol kenarına çiçek tohumları ektim. Ve her gün dereden dönerken onları sen suladın. İki yıl boyunca bu güzel çiçeklerle efendimin masasını süsleyebildiysem, bu senin sayende oldu."

Demem o ki, kendimizi kusurlarımızla sevelim. Zira her kusurumuzun yol açacağı iyi bir şey vardır mutlaka. Bazen de çok iyi bir şey... Ama dikkat! Bunun farkına varabilmek için anlara değil, bütün bir haylatımıza olabildiğince geniş bir açıdan bakmamız gerek...

 

---

 

BEYEFENDİ

 

Acımayı unutmadan gülmek!

 

Yıllardır tanıdığı ve hatırı sayılır başarılar da kazanmış orta yaşlı adamın palavralarını renk vermeden dinlemeyi başardı. Adamın gözünün içine bakmamaya çalıştı, utandırmamak için. Hemen sonra vazgeçti, zira böylesine endazesiz palavra sıkacak birisi kolayca utanmazdı. Palavra bittiğinde derin bir soluk aldı Beyefendi ve bir şeyler uydurarak izin istedi. Sonra da bir hoşça kal ile olay mahallinden attı kendini uzaklara.

Onca zamandır hayattayım ve yalancılıkta uzmanlaşmış ne çok adam tanıdım diye geçirdi içinden, çayını yudumlarken salaş bir kafede. Ve bu adamlar ne kadar da birbirine benziyor. Kimisi birbirine kardeş kadar yakın, kimisi uzak görünse de kişiliklerinin ortak paydasında çok şey el sallıyor dikkatli bir gözlemciye...

Her konuda ille de bir şey söylemek zorunda hissederler kendilerini diye düşündü Beyefendi.. Başarılı olsalar da yetinmezler bununla. Dahasını elde etmek ister ve palavrayı bunun için sıkarlar. Kendilerini pek sevmez, değersiz görürler. Aksi de doğrudur ama. Değersizlikten dev aynasına kadar her durakta dururlar. Hala yardıma muhtaç bir çocuk gibidirler aslında. Asla kendilerini güvende hissetmedikleri için hep güvence peşinde koşar, beladan, serüvenden, katıksız aşklardan, kaçarlar. Olmak istedikleri kişilik ile oldukları kişilik arasındaki devasa uçurumun farkındadırlar ve palavraya bunu perdeleme görevi verirler. Ve bu iki kişilik arasındaki bölünme, hayatları boyunca mutsuz eder bu tipleri. Epey de zavallıdırlar aslında, zira kendilerini gülünç durumlara düşürdüklerinin bile farkına varmazlar. Evet, onlara güleriz elbette diye söylendi Beyefendi mevzuyu bitirirken, ama bunun yanına acıma hissini de katmak lazım gelir...

 

***

 

İŞTE O KADAR

En insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir.

Nietzsche

 

***

 

OKUYUNUZ
 

 

20. yüzyılın en önemli şairlerinden biri sayılan William Butler Yeats, yaşadığı çağı ve dünyayı Rönesans sanatçılarını çağrıştıran bir ustalıkla yansıttı. Şiirlerinde çağının sorunlarına, bir parçası olduğu toplumun gerçeklerine yer verdi. Bunu yaparken kişisel yaşantısını içtenlikle dile getirdi. Önemsediği değerleri başarıyla yansıttı. Yeats, 1923'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. "Her Şey Ayartabilir Beni" adlı eseri keyifli okumalara davet ediyor...