"Değişik", "tuhaf" ve "güzel" şeyler

Esenyurt'un "solcu(!)" eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan'ın, sosyal medyada yayımladığı "Marx'ın güzel bir sözü var; 'Bir kulübede saraydakinden farklı düşünülür.' Zafere giden 30 Ağustos'ta da iki farklı düşünce vardı" mesajının, yine sosyal medyada, MHP İstanbul Milletvekili Atila Kaya'nın "O söz Marks'ın değil; Feuerbach'ın. Aktaran da Engels; "Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu" adlı kitabında" mesajıyla düzeltilmesi çoğu kimseye "tuhaf", ve "alışılmadık derecede güzel" gelmiş.

Diyaloğu unuttuk çünkü.

"Bilgi"nin ideolojik bir tekel ürünü olmadığını unuttuk.

"Aydın"lığın herhangi bir "taraf"a "ait" olmadığı, olamayacağı gerçeğini unuttuk.

***

Sosyal medyada yaşanan bu diyaloğa gelen tepkiler, böyle "tuhaf(!)"lıklara nasıl aç olduğumuzun da göstergesi aynı zamanda.

Bu vesileyle, bu açlığı giderecek, aynı derecede "tuhaf" ve "doyurucu" bir kitaptan bahsetmek istiyorum bugün size:

Kapitalizmin Zulmü/Marksizmin Muhasebe Defteri/ İslam'ın İlke ve Hedefleri

***

"İslam'ı anlamama veya özünden uzak kalma iki şekilde cereyan etti. Ya, İslam işte bu zannedilip ona inanma, yahut aynı zanla ona karşı çıkıp düşmanlık etme.", "İki üç arasında kaldığımız anlaşılıyor. Bir uçta dinsiz, din karşıtı, diğer uçta algısı felç olmuş yobaz." diyen Prof. Dr. Yümni Sezen en az Çapan-Kaya diyaloğu kadar ilgi çekecek bir açılımla noktalıyor kitabını:

"Her milliyetçi ve her samimi dindar, bilinçli iseler, gerçekte sosyalisttirler veya olmalıdırlar. Her sosyalist de milliyetçidir ve eğer inanmışsa dindar olabilir..."

Okuyun, kitabın sunumunda dendiği üzere "açık görüşlü" olmak için iyi bir fırsattır belki de...

***

"Kültür alış-verişi"ni biraz yanlış mı anlıyoruz acaba

Türkiye'nin nadir "marka ilçe"lerinden biri Beypazarı... Bayramda, Ankara boş olduğuna göre orası da tenhadır, gezilir, tozulur, oksijen depolanır, tarlalardan domates toplanır, sair zamanda iğne atsan yere düşmeyen çarşısında salına salına dolanılır umuduyla kendimize bir günlük tatil ilan ettik, gittik.

Yanılmışız, olağan turizm canlılığı ikiye, belki de üçe katlanmış; öyle canlı, öyle kalabalıktı...

****

Beypazarı'nın temel ziyaret merkezlerinden biri "Yaşayan Müze"si. Dekorasyonu, içindeki etkinlikleri, etnoğrafik unsurlarla, dünden bugüne yörenin yaşam tarzına dair fikir vermeyi amaçlıyor... Güzel proje. Lakin, -personelin olanca güleryüzüne, tatlı diline rağmen- bu tip "kültürel hizmet"lerin insanın gözüne sokulacak biçimde ticarileştirilmesi itici.

"Yaşayan Müze" nihayetinde "şahsa ait/özel" bir işletme, kâr amacı gütmese de sadece kendi kendini döndürebilmek, giderlerini karşılamak, personelin maaşını çıkarmak için bile belli bir gelire ihtiyacı var elbette. Bu manada girişimcileri eleştirdiğim zannedilmesin. Üstelik, haklarını yemeyeyim giriş ücretleri de oldukça cüzi... Ancak, müzeye girdikten sonra katıldığınız her etkinlik için para ödemeniz gerekli... Hadi kumaş baskıları, ebruyu filan anladık, malzeme masrafı var da, çocuklara bilmece sordu, masal anlattı diye bile müze görevlisine para ödemek ne?

Öğrendik ki, sebepsiz değilmiş.

"Yaşayan Müze"nin geliri, yine Beypazarı'nda kurulan "Yaşayan Köy"ün finansmanında kullanılıyormuş.

Aslında, keyifli vakit geçirilebilecek bir yer...

Ama...

Anladığım kadarıyla "devlet" yahut "kamu" manasında sahipsiz, desteksiz, en azından yürütülmeye çalışılan iş birliği yetersiz... Kimse bize "ah Mansur Yavaş" diye bir özlem beyanında bulunmadı ama, ilçeyi böyle "butik" bir niteliğe kavuşturan Yavaş dönemindeki teşvik harekatının sürdürülemediği de ortada. En basiti; "Yaşayan Köy"ün yolu yok mesela!

***

Şimdi...

Girişimci, dört dörtlük bir kültür hizmeti vermek için ekonomik olarak boyunu aşan yatırımlara kalkışsa, bunu karşılamak için alacağı ücrete herkesten önce biz itiraz edeceğiz yine... Bu nedenle artık Kültür Bakanlığı mı olur, Beypazarı Belediyesi mi olur; bu tip işletmeleri "turistik restoran"lardan, "turistik otel"lerden ayıran bir politika geliştirmeli, yaklaşımını güncellemeli bence... Yatırımcıyla, ziyaretçinin memnuniyeti eşitlenmeli...

"Kültür" evet yaşayan, yaşatılan bir şey olmalıdır ama "satışa çıkarılmadan" mümkünse...

Yazarın Diğer Yazıları