Dede Korkut'tan Türk çocuklarına

Dede Korkut'tan Türk çocuklarına

Oğuz Türklerinin Dede Korkut kitabında yer alan bilinen en eski destansı hikâyeleri çocuklar için yeniden kaleme alındı.

Dede Korkut kitabının on iki hikâyesi; Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Deli Dumrul, Emren Han, Kan Turalı, Oğuzlar Savaşı, Seğrek Han, Salur Kazan, Tepegöz, Uruz Han, Tutsak Uruz ve Yegenek Han olarak on iki kitaplık resimli çocuk serîsi halinde Türk Edebiyatı Vakfı Çocuk Yayınları'ndan çıktı.

Türklerin örf ve âdetlerinin yanı sıra toplumda din faktörü, ailenin önemi, büyüklere duyulan saygı, erdemli ve ahlaklı bireyler olmanın önemi gibi değerleri barındıran eser, çocuklara uygun hâle getirildi.

Fuat Köprülü'nün, Dede Korkut üzerine söylediği; "Dede Korkut hikâyelerini terazinin bir kefesine, Türk edebiyatının diğer ürünlerini terazinin öteki kefesine koyduğumuzda Dede Korkut hikâyeleri ağır basacaktır." sözünden hareketle çocuklar için hazırlanan dizinin editörlüğünü Erhan Genç yaptı. Hikayeleri renkli bir film gibi okura sunan animasyonları ise Yücel Kaya hazırladı.

TEDEV Yayınları Tel:(0212) 526 16 15

***

Bu kitap adamı Türkçü yapar!

Rıdvan Nafiz Bey'in, ilk baskısı 106 yıl önceyapılan "Küçük Türk Tarihi" Ötüken Neşriyat tarafından yeniden okurla buluşturuldu. Büyük Türkçü Hüseyin Namık Orkun, "Türkçülüğün Tarihi" adlı eserinde Rıdvan Nafiz Bey'in hacmi küçük ama önemi büyük bu kitabı hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:

"329 senesinde Rıdvan Nafiz Bey, Küçük Türk Tarihi adıyla bir eser çıkarmış olup çocuklar için yazılan ve millî tarihimizi en güzel bir şekilde vülgarize eden eserin önsözünde şu satırlar vardır:

"Bak ataların ne diyor: "Türk oğlu! Senin bir vazifen, büyük, pek büyük bir vazifen var. Kollarının kuvvetini, damarlarının kanını, ruhunun ateşini hep o vazifeni yapmak için sarf etmelisin: Dile ve bütün varlığınla uğraş ki; Türklük yine dünyaya buyursun, Türk bayrağı her şeyin üzerinde yükselsin, Türk vatanı kurtulsun. Türk vatanı… Fakat bu yalnız Türkiye değildir. Hayır arslan oğlu! Türkiye sana pek küçük gelir. Türk vatanı, Türk ayağının bastığı, Türk dilinin söylendiği, Türk mezarının bulunduğu yerlerdir. Türk vatanı; 'Turan' denen o geniş ülkedir ki tarih Türklüğü oraya bağlamıştır."

On iki, on üç yaşlarında iken okumuş olduğum bu esere ve yukarıdaki satırlara ben de Türkçülüğümü borçlu olduğum için onu burada ehemmiyetle kaydetmeyi yerinde buldum."

Türk milliyetçiliğinin güneşi yükselirken, 1913 yılında yayımlanan "Küçük Türk Tarihi", gençlere millî tarihi bütünlüklü bir şema içerisinde anlatmak suretiyle Türkçü tarih yazıcılığının ilk örneklerinden biri olma şerefini de kazanır. Rıdvan Nafiz, bu tarihi kaleme alırken amacını da şöyle açıklamıştır:

"… kardeş, bugün Türklük karanlıklar içindedir, senden ışık bekliyor, Türklük hastadır, dermanını sen vereceksin, dedelerinin yastık yerine kılıca yaslanarak kazandığı mübarek topraklar üzerinde dünkü uşaklarımızın kirli bayrakları dalgalanıyor, onları sen parçalayacaksın. "Ölmüş kavmi sen diriltecek, yoksul kavmi sen zengin edecek, çıplak kavmi sen giydireceksin."

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

HAFTANIN KİTABI:

Kaybedilmiş bir vatan...

Doğu Türkistan'ın ilk devlet başkanı Alihan Töre Saguni'nin hatıratı "Türkistan Kaygısı" adıyla yayınlandı.

Doğu Türkistan, 1944-1946 yılları arasında bağımsız bir cumhuriyetti. Devletin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Alihan Töre Saguni, 1946 yılı Haziran'ında Stalin ve Mao işbirliği sonucu SSCB tarafından kaçırıldı, sonrasında ise 1949'da Çin Ordusu Doğu Türkistan'ı işgal etti.

Alihan Töre Saguni, Özbekistan'ın Taşkent şehrinde vefatına dek 30 yıllık bir sürgün hayatı yaşadı. Bu sırada 1917 ve 1950 yılları arasındaki dönemi kapsayan Orta Asya tarihine ilişkin anılarını yazdı. 1938'den sonraki olaylar ise ikinci oğlu Asılhan tarafından kaleme alınmıştır.

"Türkistan Kaygısı", hem Sovyetler Birliği ve Çin'in Doğu Türkistan politikalarından ve uygulamalarından bahsetmekte, hem de Özbek, Uygur, Kazak ve diğer Doğu Türkistanlıların kurtuluş mücadelesini ilk elden anlatmaktadır.

Sürgünde sayfa sayfa gizlice yazılan, her sayfası ayrı yerlerde saklanan bu eser, Alihan Töre'nin oğlu Kutlukhan Şakirov tarafından yayına hazırlandı, Oğuz Doğan öncülüğünde Türkiye Türkçesine aktarıldı.

Tarih&Kuram Yayınları Tel:(0212) 481 92 57

***

Töre konuşur Han susar...

Sait Başer, "Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre" adlı çalışmasını şu sözlerle sunuyor:

Toplum önderlerinin asli vazifesi tarihi ve klasik değerleri bir başvuru kaynağı olarak gündemde tutmak; karşılaşılan problemlere çözüm geliştirirken bu kaynakların da söz sahibi olacağı çağdaş, realist, bizden sonuçlara kapı aralamak olmalıdır.

Kültür, içinde bulunduğumuz genel hayatın dengelerine göre güncellenmezse antikaya döner ve fonksiyonsuzlaşır.

Bugün eğer Kut; bayram tebriklerinin beylik kelimesine, Töre; arabesk gazete manşetlerinin lanetli sözüne dönmüşse, orada Töre bozulmuş, Kut kuşağı gevşemiştir! Umulur ki; kaynağa itibar ederek yön tayinine çalışan ihtiyaç sahipleri için bu kitap bir 'güncellemeyi' başlatır.

 

 

Post Kitap Tel:(0212) 512 70 210

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Efsane olmuş bir hayatın hikayesi

"Bu adam tam Mazhar Osman'lık.", "Gidip bir Mazhar Osman'a görünsene!", "En iyisi bunu Mazhar Osman'a yatırmalı!" gibi sözler, yirmi, hattı on yıl öncesine kadar sık sık duyulurdu. Oysa Mazhar Osman'ın vefat tarihi 1951'dir. Mazhar Osman ismi, nasıl ve niçin hikayelere konu olmuş, deyimlere, fıkralara, hatta hakaretlere girmiştir? Halkın dilinde adeta Marko Paşa ya da Nasrettin Hoca gibi efsaneleşen Doktor Mazhar Osman Uzman kimdir? Osmanlı'dan Cumhuriyet yıllarına uzanan yaşamı boyunca neler yapmıştır? İşte bu sorular Liz Behmoaras'ı, iki yıllık bir araştırma sonucunda, Mazhar Osman'ı biraz olsun tanımaya ve ölümünün 50. yılında çıkan bu kitapla okurlara tanıtmaya yöneltti. Liz Behmoaras'ın kitabı hakkında Hakkı Devrim şunları söylüyor: 

"Mazhar Osman, adı deyimlerde yer alan, âdeta efsaneleşmiş bir hekimdi.

Liz Behmoaras, 'Kapalı Kutudaki Fırtına' adlı kitabında Mazhar Osman'ı anlatıyor Bir hayat hikâyesi ki, heyecanlı macera romanıymışçasına keyifle okuyabilirsiniz; ilgi duyarak, çok şey öğrenerek. Liz Hanım, namuslu bir biyografi yazarı. 'Kitabın sonuna doğru adama âşık oldum' dediği halde, meziyetleri kadar kahramanının kusurlarını da yazmaktan geri durmamış. Medeniyete, bilgiye, çağdaşlığa hayran bir hekim Mazhar Osman, ama kadınlara bakış açısıyla da kaba, hoyrat, geçmişte kalmış bir adam. Çok evlilikten yana mesela. İnanılır gibi değil!

Beride, gözünü yukarılara dikmiş bir hekimin hayatla, meslektaşlarıyla, yönetimle, geri kafalılıkla, hastalar ve hastanelerle amansız mücadelesinin, sahiden iyi anlatılmış hikâyesi. Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Mütareke... Dönemin İstanbul'u, Almanya'sı, Paris'i..."

(Mazhar Osman / Liz Behmoaras / Remzi Kitabevi - 2001)