Davutoğlu'nu konuşturmamak!
Türkiye'de eğitim sistemi koy/kaldır, yap/boz, dene/yanıl, olmadı başa dön yöntemiyle yürüyor. Eğitim sistemi üzerinde eğitimciler hariç herkes hem ahkâm kesiyor hem de söz söyleme hakkını kendinde görüyor. Eğitimci bir bakan nadiren Millî Eğitim'de görev alabiliyor.
Türkiye'de ilk, orta ve yükseköğretimin çok yönlü sorunları var. Son zamanlarda eğitimle ilgili uluslararası karşılaştırmalar ülkedeki eğitimin kalitesinin giderek düştüğünü gösteriyor.
Eğitimde kalite, performans düşüyor!
OECD'nin 'İyi Yaşam Endeksi'nde Türkiye, orta öğretim ve üstü derecelerden mezun olanların iş gücüne katılım oranlarına göre belirlenen 'eğitim refahı' kriterinde 0 puan aldı.
UNICEF'in çocukların refah koşullarına yönelik açıklanan raporunda Türkiye, 41 ülke arasında 36'ncı sırada geldi; "eğitim kalitesi" kategorisinde ise sonuncu sırada yer aldı.
Uluslararası PISA testi sonuçlarına göre, Türkiye'deki öğrenciler bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında kaldı. Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer alırken, önceki testlere göre de performansı geriledi.
PISA Direktörü Andreas Schleicher, Türk eğitim sisteminin dünyaya uyum sağlayamadığını belirterek, "Sisteminiz nasılsa öyle devam ediyor ama dünya dönüyor. Haliyle göreceli olarak değerlendirdiğimizde Türkiye'nin performansı düşüyor" yorumunda bulundu.
Bu kalitesizlik, performans düşüklüğünü şu veya bu sebebe bağlamakla işin içinden kimse sıyrılamaz. Eğitim kalitesinin yerlerde sürünmesinin nedeni eğitim kurumlarının tepesinde olan yönetimlerin eğitimin sorunlarıyla ilgilenecek yerde eğitimi siyasallaştırmakla ilgilenmeleridir. Eğitimin tepe yönetimi eğitimin sorunlarını çözmekle değil iktidarın gözüne girmekle meşguller!
Davutoğlu'nu ya da Yeniçeri'yi konuşturmamak!
Şu hale bakınız!
Türkiye'de başbakanlık yapmış bir bilim insanı olan Ahmet Davutoğlu, yıllarca görev yaptığı Marmara Üniversitesi'nde bir konferansa çağrılır.
Konferansa bir hafta kala konferans iptal edilir.
Üniversite Rektörlüğü iptal ile ilgili olarak söz konusu etkinliğin planlanması, izinlerin alınması ve ön hazırlıkların yapılması sürecinde yönergeye uygun davranılmamasını gerekçe olarak gösterir.
Rektörlük bu konuda varsa eksiklik, usulsüzlük ve izin sorununu istemiş olsa birkaç saat içerisinde çözecek durumdadır. Muhtemelen tepeden gelen baskının etkisiyle sorunu çözmek yerine gerçeklerin üstü trajikomik bir açıklamayla kapatılmaya çalışılıyor.
Bu satırların yazarı da ismi lazım değil bir Üniversiteye uluslararası bir sempozyum için çağrılır. Orada hem bildiri sunacak hem de bir gün sonra oturum başkanlığı yapacaktır. Bildiri sunulur, Ankara'daki kudret elitlerinin bundan haberi olur, derhal araya girerler. İkinci gün oturum başkanlığı yapacağı sırada Üniversitenin rektörü tepe yönetimi tarafından aranır. Rektör tehdit edilir. Oturum başkanlığı yaptırılmaz!
Sorun Davutoğlu'nun ya da Yeniçeri'nin sempozyumda bildiri sunması, konuşması ya da susturulması değildir. Yaşananlar Türkiye'de akademik hayatın, eğitim sisteminin ne kadar siyasallaştığını göstermesi bakımından önemlidir.
Başka ne bekleyeceksiniz?
Üniversiteye giriş sorununu onca tecrübeye rağmen hâlâ halledemeyen, doçentlik ve yardımcı doçentlikle ilgili sorunları bile çözemeyen bir yönetime eğitim havale edilmiş durumdadır.
Üniversitelerin üst yönetimleri, eğitimi düzenleyen kurumlar, bilimin gereğini değil kendilerinden istenenin gereğini yerine getiren aparatlara dönmüş durumdadır.
Bu nedenle duruma Cumhurbaşkanı müdahil oluyor ve "TEOG kalkacak" diyor, "TEOG kalkıyor"... "Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir ya, bunu gözden geçirin" diyor, gereğini yapmak için yetkililer harekete geçiyor.
Yükseköğretiminin tepe yönetimi, Türkiye'de bilimi dünya standartlarına çıkarmayı amaçlayacak yerde, iktidarın hoşuna giden birilerini konuşturmak ya da konuşturmamakla kendilerini sorumlu görüyor.
Türkiye'de eğitim kurumları ve üniversiteler yönetilmiyor, güdülüyor. Sonuçlar ortadadır. Eğitimin tepe yöneticileri, bilim ve eğitimle ilişkisini kesmiş birilerini konuşturmak ya da susturmak görevi edinmişlerdir. Böyle bir yapının eğitimin hangi sorununu çözeceği beklenir ki?