Davutoğlu, PKK ve kamu düzeni
Kamu düzenini sağlamak, devletin asli ve birincil görevidir. Böyle bir görev ne devredilmeye ne de ihale ve ihmale gelir. Kamu düzeninin olmadığı yerde kaos ve kargaşa olur. Anayasal demokrasi, can ve mal güvenliği ancak kamu düzeninin sağlanabildiği yerde vardır. Kamu düzeni devlet olmanın asgari şartıdır ve tartışılmazdır.
Devletler kamu düzenlerini sahip oldukları meşru güçler vasıtasıyla sağlar. İşin özü kamu düzeni rica, minnet, pazarlık sorunu değil güç sorunudur.
Başbakan Davutoğlu, sokaklar savaş alanına çevrilmeden bir gün önce HDP’lileri kabul eder. Onlara şu soruyu sorar: “Biz bu adımları atarız, peki yol kesmeler, adam kaçırmalar, vergi toplamaları, şehir dışında çadırlarda yargılamaları bitirip kamu düzenine aykırı işler yapmamanın garantisini veriyor musunuz?” diye sorar.
“Sokakları Kobani’ye çevirin” talimatı vermeden önce HDP, Davutoğlu’na “15 Ekim’e kadar Türkiye’de illegal tek bir faaliyet kalmayacak, iki hafta içinde değişimi göreceksiniz” garantisi verir.
Yol kesen, adam kaçıran, vergi toplayan, yargı yapan örgüte karşı, Davutoğlu’nun, üçüncü şahıslardan garanti istemesi iradesizlik ve acizliktir.
Örgütün ikna edilmesi ya da yaptıklarına göz yumulması sonucunda kamu düzeninin değil, kaosun oluştuğunu da herkes görmüştür.
Davutoğlu, gösterdikleri zafiyeti şöyle itiraf eder: “Valilerin, güvenlik güçlerinin görevi, olayların önüne geçmektir. Şimdiye kadar ‘aman çözüm sürecine halel gelmesin’ diye itina gösterdik.”
Bu sözleriyle Davutoğlu, yol kesen, vergi toplayan, yargı yapan terörist unsurlara şimdiye kadar ‘aman çözüm sürecine halel gelmesin” diye ses çıkarmadıklarını itiraf etmiş olmaktadır.
Ülkede düzeni yasaların gücüyle değil üçüncü şahısların himmetiyle sağlamaya çalışanlar her şeyden önce kendi varlıklarını tartışmaya açmış olurlar. Bir yerde kamu düzenini sağlamak ya da bozmak tekeli kimin elinde ise orada gerçek anlamda devlet de odur. Bölgede kamu düzeninin ulaştığı aşamayı İçişleri Bakanı Efkan Ala, Afyon’da şöyle ifade ediyor: “Bu süreçte alan hâkimiyetinin kaybedildiği zamanlar oldu. Hâkimiyeti sağlayamadığımız zamanlar oldu. Kırsalda terör baskısı arttı, şehirlere inmeye başladılar. Bölgede devletin devlet olması gerekir. Tedbirler alınsın.”
Başbakan Başdanışmanı Etyen Mahçupyan da: ‘PKK’nın bölgede alan hâkimiyeti kurduğu, şehirlere hâkim olmaya başladığı, kamu düzeninin devletin değil, PKK’nın elinde olduğu ve PKK’nın bu süreçte güçlendiği’ni söylüyor.
PKK’nın bölgedeki şu veya bu ölçüdeki hâkimiyeti, hükümetin hukuka ve Anayasa’ya aykırı çözüm arayışlarının sonucunda gerçekleşmiştir.
Bütün bu itiraflar, iktidarın milli iradenin kendisine verdiği yasal ve meşru gücüne dayanarak kamu düzenini sağlamayı düşünmediğini gösteriyor.
Bakan Efkan Ala, kamu düzeninin bozulmasıyla ilgili olarak hem itiraf hem de ciddi bir başka tespitte daha bulunarak diyor ki; ’Sorun PKK’dan kaynaklanıyor. Oslo’da anlaşmıştık. Oslo’yu PKK bozdu’.
Oslo’nun yayınlanan zabıtlarından AKP’nin örgütle bölgedeki PKK faaliyetlerinin tolere edilip göz yumulması konusunda ve güvenlik güçlerinin görev yapmalarına engel olunması karşılığında kamu düzenin sağlanmasına ilişkin anlaştıkları ortaya çıkmış oluyor.
“Çözüm Süreci” denilen bu olgunun ülkede geldiği yer, bölgede kamu düzeninin ciddi ölçekte PKK’nın inisiyatifine geçtiğini gösterir niteliktedir. Örgüt, AKP ile yürüttüğü süreçte geldiği son aşamayı Türkiye ile ‘Artık 20 yıl savaşacak kadar güce eriştik’ diyerek özetliyor.
Terörist Bayık, ‘Devlet kamu düzenini bizim sağlamamızı talep ediyor’diyor. Efkan Ala da şaka yapar gibi ‘Kamu otoritesini sağlamakta kararlıyız’ diyor. Davutoğlu ise pişkin pişkin, ‘devletin Türkiye’nin her yerinde dimdik ayakta olduğunu gösterecek güçteyiz’ diyor.
PKK ise icraatlarına; infazlar yapıp, özerklik ilan ederek devam ediyor!