Darülharp kafasıyla ''vatan'' ittifakı(!)
Daha önce de yazdım; hâlâ aynı noktadayım:
İktidar, tıpkı 6284 gibi çok bilinçli, çok kasıtlı, çok hesaplı olarak tartıştırıyor "HÜDA PAR"ı da.
Oy almasının zaten sittin sene mümkün olmadığı bir mahalleden gelecek tepki umurlarında bile değil. Ama o tepkinin dozunun, tonunun hanidir muhalefete çekilmiş "muhafazakârlar" üzerinde oluşturacağı etki fazlasıyla umurlarında.
Maksadı aşan bir tek laf eden çıksa diye bekliyorlar; hele bir çıksa da, 6''lı Masa''nın taban ittifakı çatlasa…
Muhalif muhafazakârlarda, masanın diğer paydaşlarına karşı "Bunlarla yol yürünmez" duygusu oluşsa…
*
Bu nevi hesaplarla, bile isteye konunun üzerine üzerine gidiyorlar.
Pekala, daha önce olduğu gibi el altından, sessiz sedasız yürütebilecekken, tersini yapıyor, toplumun gözüne sokmak için özel bir çaba harcıyorlar.
Bakın, muhalif kanallar depremi, seli konuşurken, iktidara yakın olanlar ısrarla HÜDA PAR gündemi oluşturmaya çalışıyorlar.
Normal mi?
Kaç yıllık müttefikleri, şu üç günde HÜDA PAR''a yaptıkları kadar MHP güzellemesi yapmadı hiçbiri!
*
Bu kasti gürültü patırtıyla murat edilen tahrike kapılan yanar!
*
HÜDA PAR yahut benzeri yapılar, siyasi parti, sivil toplum kuruluşu, cemaat hangi çatı altında, maske ardında örgütlenmiş olursa olsunlar, mevcut Anayasal düzene karşı olmaları üzerinden, zaten, partilerüstü bir ret, itiraza müstahaklar.
Bunu bu çerçeveden çıkarıp da, "din" eksenli bir tartışma unsuru yapmak, iktidarın hanidir kuru kalmış ekmeğini yağlar; o kadar!
*
Ey, özellikle, sinir uçları hedef alınan ''endişeli laik'' arkadaşlar;
Bütün endişelerinizde haklı olmakla birlikte, bu güdümlü polemiğin sonunda haklıyken haksız duruma düşmek var; aman diyeyim pürdikkat!
"İslamofobi"yi duyduğunuz yerden arkanıza bakmadan uzaklaşın!
*
Naçizane ben de öyle yapacağım.
AK Parti''nin HÜDA PAR''la flörtleşmeleri mevzuunda 2017''den bu yana yazacağını zaten yazmış, bugün "Flaş… Flaş…" diye sunulan o parti programlarını vesair zaten çoktan paylaşmış bir yazar olarak, Cumhuriyet değerleri konusundaki hassasiyetimin Cumhuriyet aleyhine faaliyetlerde "kullanılması" zeminini hazırlamamak için bünyemi insanüstü bir sabra zorlayacağım.
Ama önce şu soruyu da tarihe not olarak bırakacağım:
Atatürk''ün bu kadar aklı yok muydu acaba?
Hani, HÜDA PAR''ı, "ortak düşman PKK" üzerinden meşrulaştırmaya kalkışıyorlar ya…
Hani, "mevzubahis vatansa" diye, "vatan uğruna" herkesle yan yana gelinebileceğini savunuyorlar filan…
Atatürk neden akıl edememişti acaba bütün bunları?
O niye, görünürde "İslami" olan, dolayısıyla bir Batı işgalini, Haçlı kuşatmasını kabulü ihtimal dahilinde bulunmayan Teali İslam Cemiyeti üyelerinin desteğini istememişti acaba?
Bir yanında kudretli şeyhülislam Mustafa Sabri, diğer yanında Şeyh Sait…
Arkasında Derviş Mehmet…
Verirdi hilafeti; saltanatı yine devirirdi; kazan-kazan iş birliği!
İki fetva, üç hutbe…
Dereyi geçene kadar hayli de kolaylaşırdı işi!
Neden zoru seçti?
Yerli ve millî olmak için "Allah", "kitap" demenin yetmediğini bildiğinden olabilir mi?
Bütün o dini sancaklaştırmış zevat, günün sonunda İngiliz iş birlikçisi, ajanı, jurnalcisi çıktığı için olabilir mi; bir önsezi!
En mühimi…
Mevzubahis olanın "vatan" olabilmesi için, önce o kişi/grubun bir "vatan" mevhumuna sahip olması gerektiğinden olabilir mi?
*
HÜDA PAR, Hizbullahı, mezar evlerini, domuz bağlarını bütün somut tanıklıklarımızı hepsini inkâr noktasına geldi diyelim, "Kürt sorununun şeriata uygun olacak biçimde hayata geçirilecek bir özerklik, federasyon ya da eyalet sistemi gibi yönetim modellerinden birinin uygulanmasıyla çözülmesini talep ettiğini" inkâr edebilir mi?
Ne demek "şeriata uygun"?
Türkiye Cumhuriyeti''ni, bugünkü Anayasa uyarınca yönetildiği müddetçe "darülharp" sayıyor mu, saymıyor mu mesela; söyleyebilir mi?
*
Sorum çok basit, net:
Türkiye''yi darülharp sayan bir zihniyet ile Türkiye''nin bekası için buluşabilecek bir "vatan" paydası olabilir mi sahi?
Bize vatan olan onlara da vatan mı yoksa "fethe muhtaç" bir diyar mı?